İdris Yavuz

Tarih: 02.12.2025 10:30

Sorumlu insan için servetin önemi

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzdeki varlıklı insanları, siyasileri, koltuk düşkünlerini, şöyle bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, bu tip insanların bazıları doyumsuz, hırslı ve tamahkârdır. Onların gözlerini mal-mülk, makam hırsı bürümüş, hayırseverlik, fakir fukarayı düşünme duyguları körelmiştir.

Hz. Muhammed (S.A.V.) bir hadis’i şeriflerinde; “Bir mülk, senden öncekilere baki kalsaydı, sana kadar gelmezdi. Başkalarına kalmayan miras, sana da kalmaz” buyururlar. (Zübtetül Buharı S.478)

Zenginlik; parası çok, makam sahibi, evde uşağı ve hizmetçileri olan, mutfağı, kileri dolu, tuzu kuru kişiler için kullanılan bir deyimdir.

İnsanoğlunun bitmez, tükenmez ihtiyaçları, sonu gelmeyen istekleri, sınırsız hayalleri vardır.

İmkânlarımız yeterli değilse, “Ah bir zengin olsam!” diye iç çekeriz, ellerimizi açıp Allah’tan mal mülk, para servet talep ederiz.

Bu durumlarda kalbimiz bize ’hayırlısını istemek’ gerektiğini söyler. Doğrusu da budur. Aslında ‘Hayır, bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabileceği’ ikazını unutur, inatla ve ısrarla zenginlik isteriz.

Rahatlık, makam ve lüks arayışı, gelecek endişesi, çoluk çocuğun istikbali gibi sebeplerle zengin olmayı düşleriz.

Burada kanaatkârlık, ‘bir lokma, bir hırka’ demek değildir! Müslüman elbetteki zengin olacaktır. Lüks içinde yaşamayı hayatın gayesi zanneden, dinî duyarlılığı zayıflamış insanların ‘zenginlik’ ve ‘fakirlik’ anlayışları çok farklıdır 

Asıl konumuz zenginlik, fakirlik ya da bunların hangisinin üstün olduğu değil, dünyada hırs ve açgözlülüğe ve gaflete; dikkat çekmektir. 

Zenginliği; ‘ihtiyaçtan fazla mal veya servete sahip olma hali’ diye tanımlayabiliriz. Fakat çağımızda ‘beşerî ihtiyaçlar’ sınırsızdır.

Dinimiz bize, çalışarak rızkımızı helalinden kazanmayı ve ihtiyaç fazlasından muhtaçlara vermeyi emrediyor.

Hz. Peygamber (S.A.V.) “Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncü bir vadi daha ister” buyuruyor. Bu nedenle dünya hırsı olan insanın karnını ancak toprak doyurur.

Toplumda zaruret içinde bulunanları görüp gözetmek gerekiyor “Malı ben kazandım, dilediğim gibi harcarım; servetimi sürekli çoğaltır, mal üstüne mal yığarım” sözü yanılgıdır.

Eğer burada ihtiyaçlarımızı karşılayan faydalı şeylere sahip olmaksa, sağlık, akıl, irade, ilim gibi paha biçilemeyen zenginlikleri de hesaba katmak gerekir,

Kazancından fakire, yoksula yardım etmez isen sonucu;

"Gelimli, gidimli dünya, 

 Sonucu ölümlü dünya, 

İnsanoğlu, Karun kadar zengin olsan ne fayda. Kefenin cebi yok ki, elleri de boş gidecek.

Karun, Firavun döneminde yaşayan, Hz. Musa’ya inanan yoksul bir zattı. Büyük bir servetin sahibi olunca Hz. Musa’yı inkâr ve nankörlük etmiştir.

C. Allah, da Karun'un malını, mülkünü helak etmiştir. Bu olay aynı zamanda kendinden sonra gelenler için de bir ibret olmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman ise;

”Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi 

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyor.

Hz. Ömer, Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kapsa kendinden hesap sorulacağını ifade ediyor. 

Osman Gazi öldüğünde, günün tarihçisi Aşıkpaşaoğlu şöyle yazar:

“Orhan ve Alaaddin Beyler geldiler ki mirası paylaşalar. Fakat Osman Han’ın, fethedilen beldeler dışında, akça namına bir şeyine rastlamadılar” diyor.

Bu nedenle bizler; ‘hatada hikmet aramayacak’ kadar duyarlı hale gelmeliyiz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-F0G61HQYBB