Tarih: 18.07.2025 10:03
Kıbrıs Barış Harekatı’nın yaşayan kahramanı Mahmut Emirmahmutoğlu, o günleri gözyaşları içerisinde anlattı
Kıbrıs'ta Türklerin uğradığı katliamları ve zulmü durdurmak amacıyla düzenlenen Kıbrıs Barış Harekatı'nın üzerinden 51 yıl geçti. Harekatın yaşayan kahramanlarından Kıbrıs Gazisi Mahmut Emirmahmutoğlu, Rumlar tarafından 200 mermi ile vurulan ve bir askerin şehit düştüğü askeri ambulans, bir kilise bahçesindeki panoya çizilen Enosis haritası ve benzeri olayları fotoğraf çekerek adeta tarihe not düştü. Emirmahmutoğlu, günümüzde hala hafızalarda tazeliğini koruyan o zulmü ve harekatta yaşananları İhlas Haber Ajansı'na gözyaşları içerisinde anlattı.
20 Temmuz 1974'te, Başbakan Bülent Ecevit'in emriyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta Rumlar tarafından zulme uğrayan Türkleri kurtarmak amacıyla düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı'nın üzerinden 51 yıl geçti. Üzerinden yıllar geçse de Kıbrıs Türklerinin uğradığı katliamlar ve yaşanan zulüm hala hafızalarda yerini koruyor. Harekat esnasında 28 yaşında olan ve harekata sıhhiye taburu ambulans bölük komutanı olarak katılan, harekatın yaşayan kahramanlarından Mahmut Emirmahmutoğlu da o günleri dün gibi hatırlıyor. Harekat sırasında cephede fotoğraf makinesiyle bazı anları ölümsüzleştiren ve bu fotoğrafları çeşitli müzelere bağışlayan, cepheden eşine elden gönderdiği resmi damgasız mektubu 'dünyada savaş sahasından elden gönderilen ilk ve tek mektup örneği' olarak tescillendiren Emirmahmutoğlu, harekat günlerini ve Kıbrıslı Türklerin yaşadığı zulmü gözyaşları içerisinde İhlas Haber Ajansı'na anlattı.
Askerliğini eczacı yedek subay olarak yapan ve harekat için sıhhiye taburu ambulans bölük komutanı olarak görevlendirilen Mahmut Emirmahmutoğlu, kışlada alarm verildiğini ve ardından konvoylar halinde yola çıktıklarını, çıkarma gemilerine bindirildikten sonra Kıbrıs'a hareket ettiklerini belirtti.
"Rumlar çıkarmayı çok daha değişik yerlerden bekliyorlardı"
Hava indirme tugayına bağlı yaklaşık 70 helikopterin Beşparmak Dağları'nın arka tarafına çıkarma yaptığını, daha sonra da kendilerinin denizden çıkarma yaptıklarını ifade eden Emirmahmutoğlu, "Saat 9'da bir hücumbot geldi. Gemi numaralarını anons ederek ileri çıkmamızı sağladılar. Ama burası Rumların beklediği yer değildi. Rumlar çıkarmayı çok daha değişik yerlerden bekliyorlardı. Mesela bir plaj vardır, oraya isterseniz 150 tane çıkarma gemisi yanaştırabilirsiniz. Oradan bekliyorlardı, ya da onlara benzer yerlerden bekliyorlardı. Bu çıktığımız yer daracık, küçücük bir plajdı. Hatta çıktığımızda plajda güneşlenen bir sürü insan vardı. Onlar da bizi görünce şaşırdılar" dedi.
"Atılan havanların ve mermilerin çoğu iki gemi arasındaki boşluklara geliyordu"
Üzerlerinden yağmur gibi mermi geçtiğini ve sürekli havan atışlarına maruz kaldıklarını, fakat gemilerinin vurulmadığını belirten Emirmahmutoğlu, "Üç gemi yanaşabiliyordu yaklaşık 20 metre aralıklarla. Bu gemilerden biri yukarıdan ateş alsa havaya uçardı. O gemiler havaya uçtuğu zaman da çıkarma mümkün olmazdı. Allah yardım etti. Hem bizim ordumuzun, askerimizin, uçaklarımızın başarısı, hem de Allah'tan gelen şansımız vardı. Atılan havanların ve mermilerin çoğu iki gemi arasındaki boşluklara geliyordu. Arkaya gidiyor, öne gidiyor ama bir tanesi de gemilerden birine isabet etmedi. Yoksa facia olurdu. Sahayı bilmiyorsunuz, haritayı bilmiyorsunuz. Her yerde tuzaklar var, her yerde militanlar var. Onlar birçok yerde tuzaklar açmışlar. Mevziler kazmışlar. Örneğin evlerin önünde tuzaklar var. Bunların arasından geçiyorsunuz" dedi.
"Ambulanslarımdan birisi delik deşik edildi"
Mahmut Emirmahmutoğlu ayrıca cephede kendi komuta sahasında olan bir ambulansa Rum güçleri tarafından uluslararası anlaşmaları umursamaksızın ateş açıldığını, ambulansta 200'den fazla uçaksavar mermisinin isabet ettiğini belirtti. Bu saldırıda Sıhhiyeci Er Tevfik Uğur şehit düştü.
Emirmahmutoğlu, "Akşam üzeri ambulanslarımdan birisi delik deşik edildi. Birinci günün akşamıydı. Burada Tevfik Uğur adlı bir erim şehit oldu. Allah rahmet eylesin. Bu aslında uluslararası anlaşmalara aykırı bir şey. Sağlıkçılara ateş edilmez. Ve bu Rumların yaptığı vahşeti gösteriyor. Bizim ambulanslarımıza ve sağlıkçılarımıza hepsine ateş ettiler. Bunların hepsini fotoğrafladım. Orada aşağı yukarı 82 tane şehit verdik, Girne Şehitliği'nde" şeklinde konuştu.
"Kahvaltıları hazır olan evler gördüm"
Rumların Girne'yi terk ettiğini belirten Emirmahmutoğlu, "Gittik bir eve girdik. Rumlar evleri terk etmişti zaten. Girne'yi bırakmışlardı. Orada tek bir sivil yoktu. Hepsi daha uzaklara, emniyetli bölgelere kaçmışlardı ilk gün. Hatta kahvaltıları hazır olan evler gördüm. Kahvaltı yapmadan çıkmışlardı. Otomobillerini bırakanlar vardı. Aslında hükümet orada kalmamızı istemiyordu. Çünkü çok az bir yer elde etmiştik ve hem askeri bakımdan hem de orada yaşayan Türklerin güvenliği açısından yayılmamız gerekiyordu. Tabii ilk başlarda destekleniyormuşuz gibi geldi ama sonradan rahatlayınca Rumlar bize karşı bütün dünyayı yanlarına aldılar. 8 Ağustos'ta ara bir harekat daha yapıldı. Ondan çoğunun haberi bile yoktur. 8 Ağustos'ta Lapta Karava dediğimiz, şu anda sanırım adı Alsancak olan yerdeki ovayı da aldık. Sonra Cenevre'deki anlaşmalar, konuşmalar, müzakereler netice vermeyince 14 Ağustos'ta ikinci harekat başladı. Ama ikinci harekat, birinci harekat kadar zorlu olmadı çünkü birincisinde çok zor şartlarda çıktık. Bilmediğimiz bir araziye çıktık. Karşıdaki düşmanın ne olduğunu bilmiyorsun. Ama ikinci harekatta sahalar temizlendiği için, kıyı başı tutulduğu için daha rahat çıkma imkanı oldu. Ve aşağı yukarı 30 bin küsur askere erişildi" ifadelerinde bulundu.
"Benden yaşlı insanlar benim elimi öpmeye çalıştılar"
Kıbrıs'a gittiklerinde Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları zulme tanık olduklarını ve kendilerini gören Kıbrıs Türklerinin gözyaşları içinde Türk askerlerinin elini öpmeye çalıştığını gözyaşları içerisinde ifade eden Emirmahmutoğlu, "Nerede bir villa, nerede lüks bir ev varsa Rumlarındı. Ama eğer bir köpeğin bile yaşamayacağı bir yer varsa orada bilin ki Türk yaşıyordu. Hatta benden yaşlı insanlar benim elimi öpmeye çalıştılar. Ben ağladım, çok ağladım. Şu anda da hatırladıkça ağlıyorum. Elimizi öpmeye çalıştılar, yalnız benim değil, orada gördükleri bütün askerlerin elini öpmeye çalıştılar. Çünkü çok büyük zulüm çekmişler. İkinci harekat bittikten sonra Gazimağusa'ya yakın yerlerde toplu mezarlar bulundu. Kaçarken, Muratağa, Atlılar ve Sandallar'da toplu mezarlar bulundu. Çoluk çocuk demeden öldürmüşler kaçarken. Bunları görünce dayanmak mümkün değil. Hatta Rumların 'Bekledim de gelmedin" diye bir şarkısı vardı. Türklerle alay ediyorlardı. Ara sıra onu çalarlarmış. Cumhurbaşkanı'nın 'Bir gece ansızın gelebiliriz' dediği gibi biz de bir gece ansızın geldik. 'Bekledim de gelmedin' olmadı yani. Türkleri beklediler ama, yıllarca beklediler. Ama sonuç güzel oldu" şeklinde konuştu.
Cephedeki hayatı fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdi
Fotoğrafçılığa ve pul koleksiyonculuğuna ilgisi olan Mahmut Emirmahmutoğlu iki harekat arasında aldığı izinde fotoğraf makinesini yanına alarak cepheye geri döndü. Emirmahmutoğlu cephede askerlerin yaşamlarından anları ve bulundukları yerlerdeki durumu fotoğraflayarak ölümsüzleştirdi. Rumlar tarafından ateş açılarak delik deşik edilen ve bir sıhhiyeci erin şehit düştüğü ambulansın fotoğrafını çeken Emirmahmutoğlu, Rumların sebep olduğu vahşetin tarihi bir kanıtını bu fotoğraf ile ortaya koymuş oldu. Günümüzde aslı Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı'nda sergilenen fotoğrafın kopyaları ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki bazı müzelerde sergileniyor.
Kilise panosundaki Enosis haritası
Mahmut Emirmahmutoğlu'nun çektiği fotoğraflar arasında, Rumların Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama hedefini anlatan Enosis haritası fotoğrafı da yer alıyor. Lapta ile Alsancak arasında yer alan bir kilise bahçesindeki panoya çizilen haritada, tarihi değişimlerine göre farklı renklendirilmiş Yunanistan haritası ve renklerin karşısına yazılan tarihler yer alıyor. Kıbrıs'ın beyaz renkte resmedildiği haritada beyaz rengin karşısında tarih yerine soru işaretleri yer alıyor. 1974 yılında fotoğrafladığı bu haritanın birkaç hafta sonra beyaz boyayla boyanarak kapatıldığını belirten Emirmahmutoğlu, fotoğrafın Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki çeşitli müzelerde sergilendiğini ifade etti.
Emirmahmutoğlu ayrıca cepheden dönerken hatıra amacıyla yanında getirdiği askeri araç gereçleri, havan ve top mermilerini, kendisine takdim edilen beratları ve madalyaları da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki askeri müzelerde sergilenmesi amacıyla teslim ettiğini belirtti.
Cephede çektiği fotoğraflardan bahseden Emirmahmutoğlu, "Bazı fotoğraflar çektim ki, Türkiye'de o güne kadar hiçbir medyada, basında, herhangi bir yerde yer almamış fotoğraflar. Benim gönderdiğim mektupları eşim sağ olsun saklamış. Onun gönderdiği mektupları da ben sakladım. Zaman içerisinde bunlar aşırı derecede kıymetli şeyler oldular. Benim yedi- sekiz mektubum vardı. Temiz, özel damgalar basılmış mektuplar. Onlar, bugün Amerika'da olsa, tanesi 300 - 500 bin dolara gider. Bizde filatelizm pek bilinmediği için belki bin dolar eder. Ben bunları Güvenlik Kuvvetleri Müzesi'ne versin diye Ulvi Keser Bey'e teslim ettim.
Kıbrıs'tan getirdiğim Rum polis şapkası, bakır madenci şapkası, kask, mermiler, tank mermilerini, top mermilerini hediye ettim, Türkiye'den gönderdim. Madalyamı verdim, fotoğrafları verdim, Rahmetli Semih Sancar tarafından, ilk çıkanlara verilen beratımı da verdim. Şu anda hepsi Güvenlik Kuvvetleri Müzesi'ndedir" dedi.
"Bu dünya savaş tarihinde ilk ve tek örnektir"
Mahmut Emirmahmutoğlu, cepheye gözlem amacıyla gizlice giren bir Yeni Asır gazetesi muhabirine, eşine yazdığı resmi damgasız bir mektubu elden teslim ettiğini, muhabirin bu mektubu Mersin'de Emirmahmutoğlu'nun bir eczacı arkadaşına teslim ettiğini de belirtti. Mektubun daha sonra arkadaşından eşine verildiğini belirten Emirmahmutoğlu, bu mektubun resmi damgasız ya da pulsuz olmasına rağmen otoritelerce tartışmaya açtığını ve mektubun 'dünyada savaş sahasından elden gönderilen ilk ve tek mektup' olarak tescil ettirdiğini ifade etti.
Emirmahmutoğlu, "Hatta bir tane mektup vardı bunların içinde. Eşime yazdığım bir mektup. Bu dünya savaş tarihinde ilk ve tek örnektir. Savaş sahasına gönderilen bir mektuptur. O zamanlar Yeni Asır Gazetesi'nden bir muhabir askerlerin arasına gizlice giriyor. Bakıyor ki bütün birlikler Girne tarafına doğru gidiyor. Ama bir birlik var ki yerinde duruyor. 'Niye bunlar gitmiyor?' diye şaşırıyor ve yanımıza geliyor. Burasının ne olduğunu sorunca askerler 'Burası ambulans bölük komutanlığı' diyorlar. 'Komutanınızla görüşebilir miyim' deyince beni çağırdılar ve durumu anlattılar. 'Buyursun gelsin' dedim. 'Komutanım, kusura bakmayın. Ben gizlice geldim. Savaş sahasını gezmek istiyorum. Ardından dönen gemilerle geri dönmek istiyorum' dedi. 'Peki' dedim ve yanıma emniyetli olmak için birkaç asker daha alıp birlikte gezdik. Gitmek istediğinde 'Dur, gitme' deyip askerlerden acele kağıt kalem istedim. Birisi bir kâğıt getirdi, birisi kalem buldu. Ben de hemen eşime 'Sağlığım sıhhatim yerinde' şeklinde bir yazı yazdım. Bunu dörde katlayıp mektup şekline getirdim ve üstüne adres de yazdım. 'Bunu götürüp Mersin'e vereceksin' dedim. Gazeteci de 'Tamam vereceğim' dedi" şeklinde konuştu.
Gazetecinin daha sonra Mersin Limanı'na gittiğini 'Mahmut Teğmen'i tanıyan var mı?' şeklinde bağırarak mektubu teslim edeceği birini aradığını belirten Emirmahmutoğlu, "'Mahmut Teğmeni tanıyan var mı?' diye bağırırken, bir tanesi ortaya atlıyor ve tanıdığını söylüyor. O kişi de benim eczacı arkadaşım. 'Mektubu bana ver' deyip açıyor ve okuyor. Ardından postaneye gidip eşime bir telgraf çekiyor. Telgrafta 'Mahmut'tan şimdi haber aldım sağ ve salim. Gözün aydın' yazıyor. O mektup da şimdi müzede. Ben bu mektubu eksperlerle, otoritelerle tartışmaya açtım. Bu askeri mektup ama üzerinde pul veya damga yok. Ama benim varlığımdan dolayı mektup kabul edildi. Bu mektup, dünyada savaş sahasından elden gönderilen ilk ve tek mektuptur ve şu anda Güvenlik Kuvvetleri Müzesi'ndedir" dedi.
Fotoğrafçılığın yanı sıra pul koleksiyonculuğuna da merakı olan Emirmahmutoğlu, oluşturduğu pul koleksiyonlarıyla ulusal ve uluslararası sergilerde 40'tan fazla madalya aldı. 12 yıl boyunca Kadıköy Filatelistler Derneği başkanlığı yapan Emirmahmutoğlu, 2 yıl da Türkiye Filateli Dernekleri Federasyonu başkanlığı görevini üstlendi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-F0G61HQYBB