Spor dışında biraz da farklı konulardan söz edelim derken öğlen saatlerinde gerçekleşen ve yürekleri ağza getiren deprem olayını yeniden gündemimize almamız gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar sağlam yapılarda yer alıyoruz desek de, yine de gördüğümüz o ki, tabiatı o kadar büyük bozacak çalışmalar yapıyoruz ki, o da yerinde altında veya yerin üstünde insanlara ders vermeye ve kendisiniz farklılaştırmaya devam ediyor. Bakınız daha öncesinde pek görmediğimiz ama ana baba hesabıma göre ‘aprilin 5’i ‘ dediğimiz soğuk olayları yüzünden belki de bu sezon yaz meyvelerinden büyük oranda noksan olacağız. Bu yetmezmiş gibi bir de çarşamba günü gerçekleşen ve ülkemizin nüfusunun büyük bir bölümünün yaşadığı İstanbul’da yaşanan deprem yürekleri ağza getirdi. Bir anda herkes kendi şehrinde de tedirginlik yaşamaya başladı. Kimisi İstanbul’u konuşmaya başlatırken kimisi de yaşadıkları şehirlerde depremin konusunda ne kadar tedbir aldığımızı konuşmaya başladı. İstanbul’da yaşanan bu deprem belki de daha öncesinde Maraş’ta olandan küçük diyebiliriz ancak unutulmamalı ki, Kayseri özelinde de bir depremin beklendiği bazı uzmanların her konuşmasında dile getiriliyor.
Deprem ne zaman olur veya olmaz bilmem ancak şunu söylemek isterim ki, yapılar konusunda elimizden geldiğince depreme dayanaklı yapmalı hatta olmayanlar veya eski yapılar varsa bunları da yıkmalı olmuyorsa güçlendirmesini yapmalıyız. Bir deprem anında yıkılan bir bina sadece içinde bulunanlara değil etrafında yer alanlara da büyük tehlike saçtığı için bu durumu bir kez daha göz önünde bulundurmalıyız.
Kayseri özelinde de artık yüksek yapılardan vazgeçmeli ve TOKİ gibi düşük katlı yapıları tercih etmeliyiz. Umarız, il genelindeki tüm ilçelerde bu uygulama bir kanun olur da, sıkıntısız günler yaşarız…