https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


Türkiye'de askeri darbeler süreci ve nedenleri - 1

Yakın dönem Türkiye tarihi aynı zamanda askeri darbelerin de tarihidir.


Bunda köklü bir demokrasiye sahip olmamanın etkisi büyüktür. Ekonomik refah seviyesi ve eğitim/kültür seviyesi yüksek toplumlarla demokrasi kültürü gelişmiş toplumların ürünü olan demokrasi, bu temel özelliklerden birine bile yeterince sahip değilse sıklıkla kesintiye uğramaktadır. İlginç ve dikkat çekicidir ki çağdaş demokrasiler, Batılı ülkelerde kök salmış durumdadır. Türkiye sahip olduğu zayıf altyapı nedeniyle demokratik açından sıklıkla kesintiye uğramaktadır. Yaşanan siyasal ve sosyoekonomik krizler, askeri darbelere ortam sağlamaktadır. Nitekim 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 darbeleri bunun yansımasıdır. Bu makalede bu darbeler, nedenleri ve sonuçları üzerine durulurken 15 Temmuz 2016 darbe girişimin ayrıksı özelliği üzerinde de durucağım.

Türk devlet geleneğinde ordunun rolü büyüktür. Dünyada kimi milletler (Hollanda, İngiltere) tüccar millet tabiri ile anılırken Türkler asker millet tabiriyle anılır ve ordu millet ifadesi sıklıkla dile getirilir. Osmanlı İmparatorluğu, Türklerin tarihleri boyunca kurdukları imparatorlukların en büyük ve en uzun ömürlü olanıdır. Bu devlet insan kaynakları, sermaye birikimi ve üretim kapasitesi itibarıyla kendisinden 3-4 kat güçlü olan Avrupa karşısında merkezi devlet yapısı, örgütlenme gücü ve daimî ordusuyla büyük bir askeri başarıya imza attı. Söz konusu başarı birkaç yüz yıl boyunca devam etti. Ortaçağın sonlarından itibaren kapitalist üretim ilişkileri ve yükselen kentli toplum yapısıyla feodal toplum yapısının sınırlarını aşarak merkezi devletlerin/krallıkların yükselişi karşısında Osmanlı Devleti ciddi zorluklar yaşamaya başladı. Batının ekonomik ve toplumsal dinamizmi coğrafi keşiflerin önünü açarken Portekiz ve İspanya ile başlayan sömürge imparatorlukları, İngiltere ve Hollanda nın öncülüğünde ticaret imparatorluğuna dönüştü. İngiltere, gelişim potansiyeli ile sanayi imparatorluğunun habercisi oldu. Merkantilist ekonomik politikalar neticesinde özellikle Batı Avrupa da ortaya çıkan ekonomik ve toplumsal model, Osmanlı Devleti nin ekonomik ve toplumsal modelinin tamamıyla dışındaydı. Batı Avrupa nın ihracatı teşvik eden ithalatı kısıtlayan merkantilist politikaları karşısında Osmanlı ekonomik ve toplumsal modeli iaşeci tavrını sürdü. Bu model, ithalatı teşvik ederken ihracatı kısıtlayıcı bir özelliğe sahipti. Halkın temel ihtiyaçlarını karşılamayı öncelikli politika olarak gören Osmanlı modelinin iki belirleyici özelliği daha vardı: Gelenekçilik ve Fiskalizm . Sözü edilen ekonomik ve toplumsal model, mülkiyetin de gelişmediği bir ortamda ekonomik dinamizm yaratamadı ve geleneksel toplum yapısını sürdürdü 

Ardı ardına gelen askeri yenilgiler, ordu ve maliye alanında reformların önünü açtı. Batı daki değişim ve dönüşüm, Osmanlı sosyal ve ekonomik düzeninin bozulmasına yol açtı. Her şeyden önce Osmanlı hazinesinin gelir kaynaklarında ciddi bir kayıp yaşandı. Bunlardan biri savaş gelirleriydi. Savaşlar bir gelir kaynağı olmaktan çıkıp masraf kapısı haline geldi ve hazineye bırakın gelir getirmeyi yük haline geldi. Diğer taraftan ticaret yollarındaki değişim, Akdeniz merkezli (İpek ve Baharat yolları) ticaretin yerini Atlantik merkezli bir ticaret alınca Osmanlı hazinesi bir diğer gelir kaynağını da kaybetti. Bu durumda bütün yük tarım vergilerinin üzerine kaldı. Tarımsal alana binen ağır vergi yükü, çift hane sahibi çiftçinin toprağını terk ederek çift bozan olmasına yol açtı. Bu da geleneksel olarak Osmanlı ordusunun iki temel ayağından birinin zayıflamasına yol açtı. O da tımarlı sipahilerdi. Osmanlı ordusunun taşra ayağını oluşturan tımarlı sipahi sisteminin zayıflaması, merkezi sistemdeki kapı kulu askerinin gücünü ve sayısını arttırdı. Dolayısıyla taşradaki tımarlı sipahinin merkezdeki kapıkulunu dengeleme imkânı ortadan kalktı. Merkezdeki kapıkulu yani yeniçeri sayısının artması, hem ordu içerisindeki dengeyi bozdu ve hem de nakdi maaş alan yeniçerinin bütçeye olan yükünü arttırdı. Çünkü tımarlı sipahiler  maaşını ayni (yani ürün) olarak alıyordu. Oysa yeniçerinin maaşı nakitti ve sayıca artması merkezi bütçeye daha büyük yük demekti