https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


Türkiye hala 12 Eylül ile yüzleşebilmiş değildir- 1

12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 41 yıl geçti. 41 yıl geçmesine rağmen Türkiye hala 12 Eylül ile yüzleşebilmiş değildir.


Bu nedenle 12 Eylül düzeninin izleri, bugün de yaşamın tüm alanlarında varlığını sürdürmektedir
1960 darbesiyle hesaplaşılsaydı, 12 Mart muhtırası yaşanmazdı. 12 Mart muhtırasıyla hesaplaşılsaydı, 12 Eylül darbesi yaşanmazdı. 12 Eylül darbesiyle hesaplaşılsaydı, 28 Şubat süreci yaşanmazdı. 28 Şubat’la, e-muhtıra ile hesaplaşılsaydı, 15 Temmuz 2016 kalkışması yaşanmazdı. Darbecilerle, cuntalarla hesaplaşılmadı, hesap sorulmadı. O yüzden darbeler, muhtıralar, kalkışmalar, devam ediyor.
Türkiye’nin demokrasi ve demokratikleşme serüveni, uğradığı beş ayrı askeri darbe ve müdahale, yakın zamanda gördüğümüz “post modern darbe”, bir gece yarısı gelen “e-muhtıra” ve ardından yaşanan “15 Temmuz 2016 kalkışması” ile hâlâ sancılı bir şekilde devam ediyor. Yakın çağ siyasi tarihimize baktığımızda ülkemiz, 27 Mayıs, 12 Eylül gibi iki askeri darbe, 12 Mart’ta da yarı darbe (memorandum) gördü. 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963’te Albay Talat Aydemir’in liderliğinde kalkışma girişimlerini yaşadı.
Türkiye, darbeciliğin, komitacılığın ve cuntacılığın bedellerini çok ağır ödemiş bir ülkedir. Artık Türkiye’de bu çağ dışı hastalıklı anlayış ve zihniyetin dönemi kapanmalıdır. Türk demokrasi tarihinde darbe dönemleri, karanlık dönemler olarak hatırlanmalı, bir daha bu dönemlerin yaşanmaması için herkesin demokrasiye sahip çıkmalıdır.

15 NİSAN 1978 MİTİNGİ, ABD VE İŞBİRLİKÇİLERİNİ KORKUTTU
15 Nisan 1978’de, Ankara’da, yüz binlerce Ülkücü, her türlü küresel emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı tarihi bir yürüyüşe katılmıştı. MHP lideri Başbuğ Türkeş’in liderliğinde yüz binlerce Ülkücünün katıldığı tarihi miting ve yürüyüş, CHP iktidarını ve sistemi korkutmuştu. “Savaşımız vurguncu düzenedir”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” diye yürüyen yüz binler, ABD ve NATO’yu da tedirgin etmişti.
MHP’nin “Anadolu’nun şahlanışı” adıyla düzenlediği büyük mitingler, egemen güçleri, çıkar çevrelerini rahatsız ediyordu. 1980 yılının Nisan, Mayıs, Haziran ayında düzenlediği “Gönül Seferberliği” mitingleri, Genelkurmay karargahında darbe planlarını yürüten ABD/NATO’ya bağlı Evren-Saltık ikilisini (SALTIK ÇALIŞMA GRUBU) çok ciddi rahatsız etmiştir. Ankara’danWashington’a, MHP aleyhine raporlar gönderiyorlardı.
ABD emperyalizmi ve NATO merkezli Gladyo, Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek istiyordu. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışıyordu.   CIA istasyon şefleri, Türkiye’den çıkmıyordu. Bu süreçte MHP, küresel emperyalizme ve işbirlikçilerine meydan okuyor, Washington’un, CIA istasyon şeflerinin oyunlarını bozuyordu.  Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü savunan MHP’nin demokrasiye, ülkeye, vatana sahip çıkışı karşısında, CIA istasyon şefleri, “Bizim Çocuklar” dedikleri, ABD yanlısı generallere “elinizi çabuk tutun, darbe çalışmalarını hızlandırın” talimatını vermişlerdir.
ABD karşıtı milliyetçi hareketin, iktidara yürüyüşünü gören ABD emperyalizmi, hemen hamlesini yapmış, Ülkücü hareketin iktidar yürüyüşünü durdurmak için düğmeye basmış, kendisine bağlı Amerikancı generallere 12 Eylül darbesinin hazırlıklarını yaptırmış ve sonuçta darbe gerçekleşmiş, Ülkücü hareket yok edilmek istenmiştir.

 

MHP GENEL MERKEZİNE SİLAHLI, BOMBALI SALDIRI DÜZENLENDİ
Bombaların patlamadığı, insanların sokak ortasında, bürosunda, evinde katledilmediği yer yoktu... Her gün birkaç Ülkücü, şehit ediliyordu. CHP’nin iş başına geldiği 22 aylık iktidarı döneminde, 1200 Ülkücü, Komünist terör örgütleri tarafından şehit edilmişti.
1977-12 Eylül 1980 tarihleri arasında, sadece İstanbul’da şehit edilen MHP yöneticisi, 250’den fazladır.MHP’nin doğudaki belediye başkanlarından Hikmet Tekin, 12 Ağustos günü PKK militanları tarafından pusuya düşürülmüş, annesi ve kardeşi ile birlikte hunharca şehit edilmişlerdi.
30 Haziran 1979 günü, MHP Genel Merkezi, Ankara’da polis üniforması giymişSol örgüt militanlarının silahlı, bombalı saldırısına uğradı.Alper Demirci ve Ömer Yüce adlı iki Ülkücü genç, şehit edilmişti. Ardından,Ülkücülerin elinde olanAnkara’dakiZiraat Mühendisleri Birliği, 2 Eylül 1980 günü bombalı ve silahlı saldırıya uğradı. 4 Ülkücü şehit edildi. Türkiye’nin her yerinden buna benzer haberler gelmeye devam ediyordu.

TSK’DE “DARBE ÇALIŞMA GRUPLARI” HEP VAR OLMUŞTUR
Çok partili siyasete geçtiğimiz yıllardan günümüze demokrasi ve milli irade düşmanı, darbe çalışma grupları hep var olmuştur. 27 Mayıs 1960 öncesi, ordu içinde “darbe çalışma grupları” oluşturulmuştur.  27 Mayıs darbesini yapan darbe çalışma grupları, daha sonra kendi içlerinde fikri ve siyasi ayrışmalar yaşamış, süreçten memnun olmayan Albay Talat Aydemir ve kendisiyle birlikte hareket eden bir grup asker, iki kez kalkışmada bulunmuştur (22 Şubat 1962-21 Mayıs 1963). 12 Mart sürecinde ise Sol cuntalar, ordu içinde “Devrim Çalışma Grupları” kurmuşlardır.
1970’lerin sonlarına doğru NATO merkezli Gladyo’nun elemanları, Türkiye için planlanan “ihtilal şartlarını olgunlaştırma” senaryosunu, Amerikancı bir askeri darbe yapma operasyonunu aynen yerine getirmiştir. Temmuz 1978’de Genelkurmay karargâhında Kenan Evren’in talimatıyla oluşan “Darbe Çalışma Grubu”, tamamen NATO merkeziyle birlikte çalışmıştır. Genelkurmay 2. BaşkanıOrgeneral Haydar Saltık’ın başında bulunduğu, adına “SALTIK ÇALIŞMA GRUBU” denen karanlık yapı, ihtilal şartlarını olgunlaştırmak için her şeyi planlamış ve uygulamışlardır. Ülkücü düşmanı Haydar Saltık’ın başkanlığındaki“DARBE ÇALIŞMA GRUBU”nda bulunanlar, Washington’un “Bizim Çocukları”dır.

TAKVİMLER, POSTALI GÖSTERİYOR
Türkiye 12 Eylül’e hızla sürükleniyordu. 11 Eylül 1980 günü Ankara’da sokakları terör örgütleri almıştı. Dört bir yana Sol örgütlerin bombalı pankartları asılmıştı. Ankara, bir harp sahası gibiydi. Bakanlıklarda, Genelkurmay’ın önünde, Meclis’in önünde, sayısız Dev-Yol imzalı bombalı pankartlar asılıydı. Silahlar, bombalar, Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Kars’a, Edirne’den Van’a her yerde patlıyordu. Ülke, savaş alanına dönmüştü.
Sıkıyönetimin sadece adı vardı. Güvenlik güçleri, adeta inzivaya çekilmişti. Şehirler, sokaklar, Sol terör örgütlerine teslim olmuştu. Sanki bütün bunlar “darbe şartlarının olgunlaşması” içindi. Askerlerse o gün Genelkurmay’ın yeraltında darbe hazırlıklarının son rötuşlarını yapıyor, darbe için geriye sayımı başlatıyorlardı...