https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


TÜRK DEVLET FELSEFESİ

Devlet, en genel hatlarıyla, bir milletin kendine ait bağımsız vatan toprakları üzerinde hür ve müstakil iradesiyle kendisini idare etmesini sağlayan siyasi teşkilatın adıdır.


Bu anlamda en küçük hanedanlık da beylik de bir devlettir. Tarih boyunca, kurduğu devletlerle, Hanedanlıklarla ve Beyliklerle kendisine has bir devlet geleneği ve felsefesi oluşturan ender milletlerden biri de Türk milletidir.

Türk devlet felsefesinde, devlet ve millet yönetiminde en önemli unsur iradeli, feraset ve basiret sahibi bir başkandır. Zira Türk milleti için devlet kurumu çok önemlidir. Türk milleti devlet olmazsa varlığını sürdüremez, fikri ve inancı Türk milletinin her ferdine iman derecesinde hâkimdir. Çünkü milletçe tecrübe edilmiştir ki bağımsızlığını kaybeden Türk toplulukları başka toplumların içinde eriyip yok olmuşlardır.  Türkleri şuurlu bir millet varlığı halinde tutan en önemli kurum bağımsız milli bir Türk devletidir.

Tarih boyunca, devletin önemini yaşadığı dönemde vurgulayan, eserler vererek milleti bilgilendirip şuurlandıran onlarca Türk büyüğü vardır. Mesela bunlardan birisi olan Korkut Atamız şöyle der: “ Baba malından ne fayda /başta devlet olmazsa

Devletsizin şerrinden Allah saklasın hepimizi / Hanım hey! Beyim hey! “

Demek ki Türk anlayış ve inancına göre malın, canın, ırzın ve namusun yegâne koruyucusu devlettir. Türklerin “ devlet baba” düşüncesi bu inançtan gelir.

Türklere göre, Başkanın olmazsa olmaz birtakım vasıfları olmalıdır. Bunların başında Erdemli ve bilgili olmak, güvenilir ve merhametli olmak. Bilgelik, töre ve gelenekleri bilmek ve töreye göre hareket etmek, feraset ve basiret sahibi olmak, istişareye ( ortak akla ) önem vermek, kendisine ulaşan bilginin doğruluğunu araştırmak, milletine sadakatli olmak gibi erdemlere haiz olması şarttır. Tarihin bütün süreçlerinde baş olan her başkanın bu erdemlere sahip olduğunu söylemek doğru olmaz; ama genelde süreç böyle işletilmiştir.

Türk devlet yönetim geleneğinde asla tek adamlık söz konusu değildir. Çünkü erdemli ve töreli Türk devlet Başkanı, kurultaya, istişareye, akıllı danışmanlara, yol gösterici tecrübe sahibi kişilere danışmaya her daim önem vermiştir.

Türk devler teşkilatları, görevi ve yetkisi olan idarecilerden teşekkül etmez. Unvan sahibi olan idarecilerin yanında, onlara akıl veren, yol gösteren, istikamet üzere olmaları ve devlet - millet menfaatine aykırı hareket etmemeleri hususunda yardımcı olan, bilgi aktaran, tecrübe ve sağduyusuyla yol gösteren; müsteşarlar, danışmanlar da Türk devlet yönetim felsefesinde önemli bir yere sahiptir. Bu değerlere sahip olan, tecrübeli ve bilgili kişilere, danışmanlara, uzmanlara danışarak devlet yönetmek töredir.

Türk devlet yönetiminde, İslam’dan önce de İslam’dan sonra da kurultay / istişare müessesi temel kurum olarak çok mühim işlevler görmüştür. İslamiyet öncesi dönemde istişare kurumu olan kurultaylar vardı ve “ Töre konuşunca Han susar. “ ilkesi esastır ve Türk devlet felsefesine hâkim düşüncedir.  Başkan, kurultaylarda, Türk beylerini toplar, orada devletin istikbali ve halkın sorunlarıyla ilgili önemli kararlar alınırdı. İslami dönemde de aynı anlayış devem etti. Nitekim Kuran- I Kerim’de : “ Onların işleri kendi aralarında danışma iledir.” ( 42 şura /38 ) ayeti kerimesi temel ilke olarak kabul edilmiştir. Tekraren ifade edeyim ki zaman zaman istişare kurumunda bozulmalar, yozlaşmalar olmuştur, bu dönemleri hariç tutarsak, genelde ifade ettiğim yönetim biçimi sağlam bir şekilde işletilmiştir.

Bu yüzden dünyada töresi olan, töreli tek millet Türk milletidir. Yani Türk milletinin ortak aklını ortaya koyan töre; kanun, gelenek görenek, bilgi ve tecrübenin ifadesidir. Bu geleneklere ve ilkelere bağlı kalarak devlet yönetmek töre idi. Dolayısıyla Türk devlet yönetim felsefesi ‘ tek adamlıktan ‘ ziyade,  ortak akla dayalı bir yönetim anlayışı ve felsefesi üzerine oturtulmuştur. Sonuç itibariyle, istişare kurumu devlet yöneticilerini her zaman, Türk milletinin tarihi birikimine, kültürel değerlerine, töreye, devlet geleneğine, istişareye, erdeme ve güzel ahlaka dair tavsiyelerde bulunmuş, gerektiğinde denetleme mekanizması kimliği kazanmıştır. İlerleyen süreçlerde gayri resmî olan bu durum zamanla resmî kurumsal birer hüviyet kazanmıştır. Modern Türkiye Cumhuriyetinde de son şeklini almıştır. Modern bir devlet organizasyonunu halinde teşekkül etmiştir.

Sonuç olarak, devleti yönetenlerin, bu değerleri bilmemesi, onlara bağlı kalmaması, Türk devlet felsefesini başka eğilimlere evrimleştirmek veya dönüştürmektir. Tarihsel süreçlerden süzüle süzüle gelen devletin ve milletin temel dinamiklerini zayıflatmak, yok etmek olacaktır. Bu bir yıkımdır. Milli benliği zayıflatmak, ulusal direnci kırmak ve devleti zaafa uğratmaktır. Tarihte olduğu gibi bugün de bu değerler bilinir ve bağlı kalınırsa işte o zaman işler kolay yürütülür ve müşkülatlar kolaylıkla halledilir. Milli birlik ruhu güçlü tutulur. Millet huzur ve güven içinde varlığını sürdürür. Bu bakımdan Türk devlet felsefini oluşturan değerleri bilmek ve onlara bağlı kalmak, çok mühimdir, hayatidir ve elzemdir.