https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Nasuh Durmaz


Türk birliğine giden yolda ortak dil ve ortak alfabenin yeri ve önemi

DİL'in Türk Dil Kurumu’nda 8 ayrı anlamı vardır.


DİL'in Türk Dil Kurumu’nda 8 ayrı anlamı vardır.

Ancak bizim kastettiğimiz DİL: "İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan" anlamı ile ilgilidir.

Alfabe, her biri dildeki bir sese karşılık gelen harfler dizisidir.

Türkler, ilk olarak MİLLİ bir alfabe olan 38 harfli Orhun- Göktürk - Köktürk Alfabesi’ni kullanmışlardır.

Bu alfabe ile yazılan ilkyazı örnekleri MÖ 5. yüzyılda Issıg (Esik) Kurganında bulunmuştur.

Daha sonra 9. yüzyıldan sonra kısa bir süre Uygur alfabesi olarak anılacak olan 18 harfli Sogd alfabesini kullanmışlardır.

İslamiyet’in kabulü ile birlikte Arap Alfabesi’ni yaygın olarak kullanmaya başlamışlardır.

Rusya'nın etki alanında olan Türkistan (Orta Asya) Türkleri

1926'da Latin alfabesine geçmiş olmalarına rağmen 1930’da Rusya’nın etkisi ile Kiril Alfabesine geçmek zorunda kalmışlardır.

Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan gibi Türk ülkeleri 1990 yıllarda bağımsızlıklarını kazandıktan sonra tekrar Latin Alfabesi’ne geçmişlerdir.

Ancak Kazakistan ve Kırgızistan gibi Ülkeler hala Kiril Alfabesini kullanmaya devam etmektedirler.

Türkiye ise 1928'de Arap Alfabesi’ni bırakarak Latin alfabesini kullanmaya başlamıştır.

Bugün Türkler arasında en yaygın olarak, Latin ve Kiril alfabeleri kullanılmaktadır.

Orhun Abideleri; Göktürk Yazıtları, Orhun Yazıtları veya Orhun Kitabeleri olarak da bilinen ve Türk tarihinde büyük bir öneme sahip olan Anıt Eserler, günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer almaktadır.

Bu anıtları ve yazıtları Dil açısından incelediğimizde; II. Göktürk (Kutluk) Devleti zamanında 716 yılında Vezir Tonyukuk tarafından bizzat yapılmış ve yazılmış olup, Türk tarihinin ilk yazılı ve “Türk” adının geçtiği ilk metinlerdir.

Milli Orhun (Göktürk) alfabesiyle Türkçe olarak yazılmışlardır.

Cümleler yukarıdan aşağıya doğru okunmaktadır.

EY TÜRK! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, Senin ilini ve töreni kim bozabilir! Titre ve kendine dön! Çin'in ipeğine, kumaşına, kadınına, parasına ve puluna aldanmayın!" 

(Günümüze uyarlarsak; ABD ve Avrupa’nın dolarına avrosuna ve tatlı sözlerine aldanmayın.)

Bilge Kağan, 1300 yıl önce Orhun Kitabeleri'nde Türk Milleti'ne böyle seslenerek bunları taşa kazımış olmasına rağmen, Türkiye Selçukluları bilim dili olarak Arapçayı, Devletin resmi ve edebiyat dili olarak da Farsça’yı kullanmışlardır.

Karamanoğlu Mehmed Bey 1277 tarihinde Konya da yayınladığı fermanla" Bu günden sonra divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır" diyerek Türkçeyi resmî dil olarak ilan etmiştir.

Osmanlılar ise Anadolu’da ve Balkanlarda Türkçe; sarayda ve eğitimli nüfus arasında Farsça, Arabistan, Kuzey Afrika, Irak, Kuveyt ve Şam'da Arapça, olmak üzere ÜÇ ayrı DİL kullanmışlardır.

Ayrıca içinde Arapça ve Farsçadan hem dil bilgisi kuralları hem de kelimeler alan Osmanlı Türkçesini ise bürokrasi içinde resmî yazı dili olarak kullanmışlardır.

Günümüzde en tehlikeli sömürgecilik,  zihinlerin ve gönüllerin köleleşmesidir. (Mankurtlaşması)

Bu nedenle en evvel ve her şeyden evvel n gönlümüzü ve zihnimizi kölelikten (Mankurtluktan) kurtarmalıyız. 

Bu nedenle Karamanoğlu Mehmet Bey'in dediği gibi hayatın her alanında Türkçeyi kullanmak zorundayız.

Çünkü dil bir milleti, millet yapan en önemli unsurlardan birisidir.

Zira tarih boyunca dillerini yaşatabilen Milletler varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Bu nedenle Millet olmanın ilk vasfı bir Dile sahip olmaktan geçmektedir.

Çünkü Dilin birinci görevi, insanlar arasında iletişimi sağlamak, bu iletişim vasıtasıyla duygu ve düşünce birliğini oluşturmak ve devam ettirmektir. 

Bu anlamda Türkçe bütün Türklüğün duygularını daha kolay aktarmasını sağlayacak ve Türk Birliği düşüncesinin oluşmasını ve gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır.

Dolayısıyla, Türk Birliğine giden yolda, Türkler önce Ortak bir Dil ve Alfabede birleşmelidir.

Çünkü aynı Dili konuşan ve aynı Alfabeyi kullanan Türkler yakın gelecekte de birlikte aynı şeyleri düşünmeye başlayacaklardır.

"En büyük hayalim, Ankara'da basılan bir gazetenin, Türkiye'den Uygurlara kadar tüm Türkler tarafından okunup anlaşılmasıdır."

(Mustafa Kemal Atatürk)

"Biz ki Melik-i Turan, Emir-i Türkistan'ız, biz ki Türkoğlu Türk'üz; biz ki milletlerin en kadimi ve en ulu'su Türk'ün başbuğuyuz!"

(Emir Timur )

"Ey benim Türk halkım, özüne dön! Özüne dön! Ve sen büyük olursun."

(Ebulfeyz Elçibey)

"Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek."

(Mustafa Kemal Atatürk .)

"Bana yol gösteren benden olmalı,

Olamaz Türk'e baş, Türk'üm demeyen."

(Ziya GÖKALP)

"Dilde, işte, fikirde birlik"

(İsmail Gaspıralı)

Takdir ve yorum sizin.