İdris Yavuz


Türbelere mum yakma paçavra bağlama saçmalığı

İdris Yavuz


İslam’ı ilk kabul eden kavimler arasında, putperestlikten kalma adetleri inanç halinde kullananlar vardı.

Yahudiler Talmut masallarını, Türkler ise Şaman dininin kutsal saydığı türbelere, ağaç ve çalılara ‘çaput bağlama, mum yakma’ geleneğine sıkı sıkıya bağlıydılar. 

Bu inanç olayı Altaylardan Anadolu’ya kadar tüm Türk dünyasında görülmektedir. Bu çirkin uygulamanın İslam ile zerre kadar ilgisi yoktur. 

Araştırmalarımıza göre paçavra bağlamanın aslı Orta ve Kuzey Asya kavimlerinden kalma Şamanizm’in kurallarıdır. 

Altaylı Türklere göre her dağın, pınarın, ırmağın, göğün ve Tanrı adına dikilen ağaçların ‘İZİ’leri vardı. Eski Türk lisanında ‘İZİ’ (sahip-Mevla) anlamına gelmekteydi. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde bunu böyle ifade etmektedir. 

Bugünün çağdaş Altaylı Şamanistlerinin inandığı ‘İZİ’leri ise Göktürk yazılarında ‘YER-SU’ diye ifade edilirdi. ‘YER-SU’ ruhu, Türk vatanını koruyan bir tür güç kaynağıdır. Bunun aslı da şahıstır. Ona kurban verilmezse insanlara zarar verebilir. 

Yalnız bu ruhlar, iyi huylu ve kanaatkâr olduğu için, bir çaput parçası, bir tutam at kılı, kurban niyetiyle atılan bir taş bile ‘İZİ’leri tatmin ederdi. Fakat ‘İZİ’lerin en çok sevdiği şeyde paçavraydı. Altaylı Türkler buna ‘YALAMA’ derlerdi. 

Yalama iki kayın ağacı arasına gerilen ve üzerine paralar bağlanan bir şerite verilen addı (Radloff WB.11–163). Türkler bu adetlerini Müslüman olduktan sonra da devam ettirdiler.

Evliya bildikleri kimselerin türbelerine, yanındaki ağaçlara çaput bağlamayı kutsal saydılar. Çünkü Şaman dininin yapısı buydu. 

Yıllar öncesi bir TV programında Adana bölgesinde bir türbenin etrafında göbek atarak dolaşan hanımların; “Al sana bir göbek, ver bana bir bebek” demelerini ibretle izledim.

Türbe ve yatırlardan medet ummak bir ilkelliktir. Hele onlara bir de kurban kesmek cahilliğin ta kendisidir. Bu uygulama kesinlikle doğru değildir ve küfürdür.

Avrupa, Asya ve Afrika’da eski çağlarda yaşayan azizlerin mezarları mumla aydınlatılırdı. 19. asırda Kırgız Türklerinde de bu tip inanca rastlanmaktadır. 

Molla Gazi isimli bir bilgin, yazdığı bir eserinde; “Kırgız-Kazak halkı ölüleri için mum yakmayı, Kur’an-ı Kerim okumaktan daha üstün sayarlardı” demektedir. Son zamanlarda onlarda bu saçmalıktan vazgeçmişlerdir. 

Bu yanlış inancın aslının nereye dayandığı kesin olarak belli değildir. Bazı arkeologlar bu inanışın ‘İptida-i Ateş Kültü’ olduğun söylemektedir.

Bu konu Hıristiyanlıktan önce, Helen ve Romalılar döneminde de vardı. Onlar da mezar taşlarının üzerinde meşaleler yakarlardı. Tarihçi Max Eber, ‘Reallexıkan’ isimli eserinde bu konuyu geniş olarak anlatmaktadır.

Hıristiyan âlemi halen Hz. İsa ve Azizler için mum yakmaya devam etmektedir. Papazlar ve rahipler bunun yanlış olduğunu bildikleri halde susmayı tercih ettiler ve halk baskısından korktular. 

Bu hususta Türkler hem Şaman hem de Hıristiyan toplumlarından etkilendiler. İstanbul’un alınmasıyla onlarla iç içe yaşayan Türklerin bir kısmı Hıristiyanların geleneklerini seçtiler.

Özet olarak, bu mantık dışı uygulamayı terk etmeliyiz. Hurafe olan bu düşünce tarzı, putperestlik ve ateşperestliktir. Saçma bir inançtır ve bu saçmalığa bir an önce son verilmelidir. 

Bu hususta din görevlilerinin vebali büyüktür. İşin doğrusunu durmadan, yorulmadan anlatmazlarsa haksızlık yaparlar.