https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Nasuh Durmaz


Tarım konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün farkı

Tarım konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün farkı


Yozgat Yerköy’de çiftçilik yapan Osman Yılmaz, traktörüne haciz gelmesinin ertesi gününde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

(15-2-2021-Ali Ekber ERTÜRK -Dünya Gazetesi)

Traktörüne haciz gelen çiftçi inşaatlarda çalışmaya başladı. Tarlasını ekmek üzere olan çiftçinin traktörü son taksit ödenmeyince elinden alındı.

(21.02.2021-Artıgerçek)

Tarlada çalışırken çiftçinin traktörü hacizle elinden alındı.

Kırşehir'de Tarım Kredi Kooperatifi'ne borcu nedeniyle çiftçi Şevket Eker’in tarlada çalışan traktörüne haciz nedeniyle el konuldu.

( 21.09.2021 Gazete Duvar)

Eskişehir’in Beylikova ilçesinde bulunan Çiftçi Malları Koruma Başkanlığından gelen icra kâğıtları çiftçileri şaşırttı.

Beylikova ilçesinde 2015 yılında kurulan Çiftçi Malları Koruma Başkanlığına otomatik kayıt yaptırılan çiftçilere 4 yıllık ait borcu çıkartıldı. Ziraat Odasına kayıtlı bütün çiftçilerin başkanlığa kayıt yapıldığı, bazı çiftçilere aidatları ödeme konusunda uyarı tebligatı gönderirken bir kısmını da icraya verdi.

(Ogünhaber - 7- Ocak - 2020)

Çiftçiler, haciz şoku yaşadı birçok çiftçi icraya verildi. Yıllardır ertelenen Tarım Kredi Kooperatifine olan borçlar pandemi sürecinin devam ettiği ekonomik sıkıntıların arttığı şu günlerde talep edilmesi çiftçileri isyan ettirdi. Tarımdan Haber’e bu konuda çok sayıda ihbar gelirken, Polatlı’da bir çiftçinin soğan çuvalları ile işçi götürdüğü Renault 12 arabasının bile tarlada haczedilerek otoparka çekilmesi yaşanan mağduriyeti gözler önüne serdi.

(18 Ekim 2020- Tarımdan)

Borcunu ödeyemeyen çiftçinin traktörlerine haciz şoku!

Tarım Kredi Kooperatifi’nden aldıkları tarımsal malzemelerin bedellerine uygulanan yüksek faiz ve katılım katkı payı ile borcu katlanan Amasyalı çiftçilerin traktörleri haczedildi. Çiftçiler kısa süre önce “Bütün köy icralık” diyerek eylem yapmıştı.

(İnternethabersitesi 25-11-2020-11)

Mustafa Kemal, 1 Mart 1922 de TBMM’DE:

“Köylü milletin efendisidir, Saban tutan el, kılıç tutan elden üstündür.  Ulusal ekonominin temeli tarımdır. Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici köylüsüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete müstahak ve layık olan köylüdür.

Beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk buğdayını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum.”

Aşar, Osmanlı Devleti’nin en önemli vergisidir. Geleneksel olarak köylüden tarımsal ürünün yüzde 10’una eşit miktarda alınmaktadır. Bu durum Cumhuriyet’in ilk yıllarında da devam etmekteydi.

Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda, savaşlarda maddi ve manevi varlığını kaybedip yoksul düşmüş olan köylü, bir taraftan da vergi yükü, altında inliyordu.

Özellikle aşar vergisi, modern tarımı ve köylünün zenginleşmesini engelleyen önemli bir faktördü.  Fakat aşar aynı zamanda, ülke nüfusunun yüzde 80’ninin köylü olması nedeniyle devlet için en önemli gelir kaynağını oluşturan vergi kalemiydi. Bu nedenle kaldırılmaya cesaret edilemiyordu.

Ancak TBMM köylüyü ve tarımı destekleme adına büyük bir vergi kaybını göze alarak1925 yılında kaldırmıştır.

Mustafa Kemal’in talimatıyla 1925 yılında çıkarılan yeni bir İcra İflas Yasası’nda ise şu ifadeler yer alıyordu:

“Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazisi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez.”

Atatürk, 1936 yılında arkadaşı Nuri Conker’le dolaşırken çifte, öküzün yanında merkebi koşmuş bir köylüyü görüyor. Ona bunu neden yaptığını soruyor. Adı Halil olan köylü, vergi borcu nedeniyle memurların bir öküzünü sattırdığını söylüyor ve ilgililere derdini anlatamadığından şikâyet ediyor.

Atatürk, başta Başbakan İnönü olmak üzere bu konuyla ilgili, yetkili 25 kişiyi Florya Köşkü’nde yemeğe çağırıyor. Köylü Halil Ağa’yı da yemeğe davet ediyor ve derdini açıklamasını sağlıyor. Halil Ağa sıkılgan bir biçimde başından geçenleri tek tek anlatıyor. Başbakan İsmet İnönü dâhil hiçbir devlet yetkilisine ulaşamadığından yakınıyor.

Atatürk masadaki heyete dönerek: “Arkadaşlar biz İstiklal Savaşı’nı Halil Ağa’nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti böyle mi sağlayacağız; vatandaşı böyle mi koruyacağız? Gerekirse vergi borcu ertelenebilir ama köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınamaz!” diyor ve bir dizi önlem alınmasını emrediyor.

Durumu tam olarak anlamayan köylü Halil Ağa: “Sen Gazi Paşa’msın galiba, beni bağışla, kusur ettim” diye özür dileyecek oluyor. Atatürk: “Ne demek, sen bizim gözümüzü açtın” diyor ve utangaç Halil Ağa’yı yolcu ettikten sonra köylünün-üreticinin belini kıran tüm yasaların kaldırılması talimatını veriyor. (Hanri Benazus, Yaşamın İçinden Atatürk Anıları, Bizim Kitaplar Yayınevi, İstanbul 2015)

Takdir ve yorum sizin