İtibar gerçeği ifade eder. Şöhret ise geçicidir.
İtibar; insanların özünde sağlıklı, derin izler bırakan güzel duygulardır.
Kimisi bu özelliği şöhret ile, kimisi ise itibar ile sağlar. Ancak şöhret, fırtınalı bir rüzgâr gibi gelir ve geçer; asıl kalıcı olan, insanın gönüllerde bıraktığı itibar izleridir.
İşte bu nedenle, göz kamaştırıcı olan şöhretler geçicidir.
Şöhret, alkış alır; insanoğlunda eğer itibar yoksa şöhret de yok olur, gider.
Günlük hayatımızda nice şöhret sahipleri, nice sanatçı, siyasetçi ya da zengin insanlar bugün unutulmuştur.
Şöhret, medya gücüyle, makam ve mevki sahibi, varlıklı insanları belki güçlü kılar; fakat gün gelir bunlar yok olduğunda şöhretten eser kalmaz.
Şöhretin içinde kıskançlık ve riyakârlık varsa bu insanlar asla mutlu olamazlar.
İtibar insanlara ahlak, adalet, samimiyet ve merhamet kazandırır; gönüllerden silinmez ve güvenilirliği sayesinde kuşaktan kuşağa aktarılır.
İtibar, sonradan verilen bir unvan değil, özünde inşa edilen kutsal bir değerdir.
Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Velî, Yunus Emre, Ahmet Yesevî, Tapduk Emre, Hacı Bayram-ı Velî gibi birçok insan yüzyıllardır hatırlanıyorsa, bu onların şöhreti değil, gönüllerde iz bırakan hikmeti ve insan sevgisidir.
Şöhret geçicidir; tıpkı ay ve güneş gibidir, batınca kaybolur gider.
İtibar ise bitmeyen ve tükenmeyen, gönüllerde yaşayan köklü bir servettir; ömrü uzun ve kalıcıdır.
İnsanda hayat sona erdiğinde; isimler hatırlanıyorsa burada adalet ve itibar, iyilik ve samimiyet vardır.
Dolayısıyla esas hedef, geçici şöhretin cazibesine kapılmak değil, kalıcı itibarın izini sürmektir.
Şöhret alkışla beslenir, itibar ise güvenle yaşar. Alkış bittiğinde şöhret de söner, yok olur.
Şöhrette zalimlikle itibar sağlanmaz. Önemli olan yıllar geçince iyilikle, sevgi ve saygıyla hatırlanabilmektir.