İdris Yavuz


Siyaset işi, ağır ve zor bir görevdir

İdris Yavuz


Türkiye’de toplumunun en çok konuştuğu konuların başında siyaset gelmektedir. Çünkü siyaset herkesin yaşamını doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendirmektedir. 

Siyaset aktörleri bu hizmetleri yalansız talansız ülke çıkarları için yaparlarsa o zaman muteber olur. Siyaset bedel ister, zor bir görevdir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu; “Siyaset yapmak itin ayağından diken çıkarmaya benzer” diyor.

Bu nedenle politikacılar hizmet için dürüst siyaset yapmalı, onurlu ve haysiyet sahibi olmalıdır. Bu da, ya doğuştan gelir ya da sonradan elde edilir. Yani bu haslet sahibine “Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır” denir.

Siyasette yalan bir sıkıntıyı görünüşte belki halleder ama yerine bin bir sıkıntıyı getirir. Çünkü yalan kartopuna benzer, yuvarlandıkça büyür. Zira yalancı, riyakâr siyasetçilerden sakınmalı. Onlar insanı bir lokma ekmeğe satarlar. 

İran’ın milli şairi Sadi Şirazi; “Yalan öyle bir zehirli ok ki, hedefini değil atanı da yaralar. Yalan söylemek kılıç darbesi gibidir, yara geçse de izi kalır.” diyor 

Siyasetçinin şahsiyeti olgunsa, onur ve gurur vericidir. Burada, örnek insan olmak önemlidir. Bir takım ölçüsüz ve sapık davranışlar, çirkinliğin, soysuzluğun, bozulmanın işaretidir. Bu tip insanlardan uzak durmak gerekir. 

Günümüzde, halkımızın huzuru neden kaçmıştır? Huzursuzluğun ana kaynağı nedir? Bu konuyu araştırmak için ille de bilim adamı olmaya gerek yoktur. Bu illetin sebebi, bir kısım mutlu azınlığın, devleti ve milleti soymasıyla başlar. Bunun neticesinde namuslu vatandaşın sefilliği, perişanlığı gündeme gelir. 

Toplum içinde bazı kimseler kendisini şahsiyetli, onurlu olarak göstermektedir. Dikkatli baktığınızda onların karakterden yoksun olduklarını anlarsınız. Çünkü dürüst bir kimse, iyi niyetli, mütevazı, hoşgörülü, adaletli ve insaflı olur. 

Bir kere siz nasıl olmak isterseniz şüphesiz karakteriniz de o yönde gelişir. Yani herkes şair, müzisyen, politikacı ya da bilim adamı olamaz. Ama herkes güzel ahlak sahibi olabilir. 

Her insan, gücü nispetinde güzel davranışları huy edinebilir. Günümüzde en çok da bunun eksikliğini duymaktayız. Gereksiz gösterişe kapılma, bencil davranma, düzmece yalanlarla, boş şeylerle uğraşmak cahillikten doğar. İnancımıza göre; “Kişi kendisi için istediği bir şeyi, başkası için de arzu etmedikçe gerçek insan olamaz” diye ifade edilir.

Asrımızın hastalığı ‘süslü yalanlar’dır. Hangi politikacıyı dinlerseniz, kendince doğru konuşmakta, biri diğerinin ayağını kaydırmada ustaca rol yapmakta, milletin huzuruna hiçbir şey olmamış gibi çıkabilmektedir. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” diyenlerin ruh hallerini ciddi anlamda irdelemek gerekir. 

Bu günün siyasetinde “Sütten çıkmış ak kaşık gibi” görünenlere, siyasette artık vize verilmemeli. Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer ibret alınabilseydi, tarih hiç tekerrür eder miydi? Dün söylediklerini bu gün inkâr eden anlayış, insan onuruna hiç önem verilmediğinin açık delilidir. 

O halde akıl ve mantığı ön planda tutan siyaset aktörleri bu hizmetleri yalansız talansız ülke çıkarları için yapmalıdır. Çünkü siyaset işi kutsaldır, insanlara hizmet etmeyi ibadet saymak, adaletli olmak, kul hakkına riayet etmek ebette ki ağır ve zor bir görevdir.