İdris Yavuz


Osmanlı’nın son dönemindeki ekonomisi

İdris Yavuz


Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, 1291 tarihli Konya Vilayet Salnamesi 122–124 sayfalarında anlatılan esnaf ve sanatkârların yönetim ve denetim şekilleri ve ekonomisini, dünden bu günü kıyaslamak için değişik bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Lonca Teşkilatı: Eskiden esnaflar lonca teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, onun koruması ve denetimi altında bulunurdu. 

Bugünkü tabipler, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi. Dükkân açma hakkına ‘Gedik’ denirdi. Gedik olmak için çıraklık, kalfalık, ustalık belgesini almak gerekirdi. Loncaların başlıca görevleri şunlardı:

1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini, fiyatını belirlemek,

2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,

3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,

 4- Üyelerine kredi vermek. 

Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir ‘ustalar kurulu’ vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ‘Şeyh’ adını alırdı. 

Şeyh: Çıraklık, ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı. 

Kethüda: Loncayı dışarıda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi. 

Nakib: Şeyhi temsil eder, esnafla şeyh arasında aracılık yapardı. 

Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.

Ehl-i Hibre: Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat belirleyen İki bilirkişi bulunurdu. 

Kadı (Hâkim): Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.

Muhtesip: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı. Satılan mal ve fiyatları kontrol eden(zabıta) esnafıdır.

Üreticiler: Hammaddeyi işleyen, toplum için gerekli hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci vs…

1)- Çiftçiler, devletten aldıkları 50–150 dönüm arasında ‘Çiftlik’ denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak ‘Öşür’ veya ‘Haraç’ vergisini öderdi. 

2)- Tımar Beyleri: Köylerde yaşar, çiftçinin denetimini, onların güvenliğini sağlarlardı.

3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere ‘Muaf‘ denirdi.

Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları

II. Göçebeler: Türk oymaklarının başındakilere ‘Bey’ denirdi. Bunların devletle ilgili işlerini ‘Kethüda’ denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan konar-göçerler, devlete hayvan veya sürü başına ‘Ağıl Resmî’ denilen bir vergi öderlerdi.

Osmanlı’nın (1874–75) yılında bazı yiyecek ve kullanılacak maddelerin fiyatları; 

Bu dönemde buğdayın ölçeği 32 kuruş, arpa 22, çavdar 21, nohut 25, yulaf 18, burçak 25, mercimek 2, fasulye 2 kuruştan alınıp satılıyordu.

Giyim kuşam, ev eşyaları, günlük hayatta kullanılacak alet edevat fiyatlarına gelince;

Kilim 200, halı 600, halı yastığı 50, seccade 75, terki heybesi 30, çarşı heybesi 40, keçe 60, kanepe 50, at gömleği 50, kökboyası 5, yapağı (kirli yün) 10 kuruştan alınıp satılıyordu.

Yiyecek maddelere gelince; peynir 10, helva 5, üzüm 3, soğan 1, ağnam (koyun) 60, keçi 50 kuruşa satılmaktaydı.

Giyim kuşamda kullanılan malzemelerden şalvar ve aba 20, kundura 120, mest 12, çizme 30, postal 35, yemeni 25, sansar derisi 75, tilki derisi 15, tavşan derisi 3, keçi derisi 10, koyun derisi 8, kuzu derisi 3, balta 10, keser 10, pamuk bezi 20 kuruştan alıcı bulmaktaydı.

Altın bilezik 700, gümüş bilezik 50, altın yüzük 40, gümüş yüzük 5, tüfek 100, tabanca 100 kuruştan pazarlanıyordu.

O yıllarda memur maaşları; muhassıl 1000 kuruş alırken meclis azaları 250, nüfus memuru 50, meclis kâtibi 100 kuruş maaş alıyordu.

Osmanlılarda Madeni Paralar (Sikkeler)

19. yüzyıla kadar altın ve gümüş gibi madenlerden yapılma paralar kullanmışlardır.

Bu madenlerden Darphane’de kesilen yassı yuvarlak parçacıklara ‘Sikke’ denilirdi. Bunların gümüşten olanına ‘Akçe’, altından olanına da ‘Sikke–i Hasene’ denilirdi.

İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı. Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş paraya ‘Akçe’ denildi.

Fatih Sultan Mehmet zamanında basılan altın paraya da ‘Sultani’ adı verildi. Sikkelere bakır katılmasına ‘Ayar’ denilirdi. Bu tip paralara ‘Kırkık Akçe’ adı verilirdi. 

Sonraki dönemlerde çeşitli isimlerde bunlar Guruş, Para, Pul, Metelik, Mecidiye olmuştur İlk kâğıt para Sultan Abdülmecit döneminde basıldı, bu paraya ‘Kaime’ denildi. 

Dinar: On dirhem gümüş kıymetinde olan altındır. Bir miskal altın paraya denir. Dirhem: Sultan Orhan zamanında verilen bir karar gereği, yaklaşık ağırlığı 1/400’dür. 

Yukarda adı geçen paralar Cumhuriyetten önce kullanılan para birimleridir.