https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


ORTADOĞU’DA UNUTULAN OĞUZUN ÇOCUKLARI  -TÜRKMENLER 15

IRAK TÜRKLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ


Anavatan Partisi Dönemi 

1983 yılında ANAVATAN PARTİSİ(ANAP) , Turgut ÖZAL liderliğinde kahir bir çoğunlukla iktidara geldiğinde Irak-İran savaşı 3 yıldan beri devam ediyordu. Türkmenlerin ileri gelenlerinin idamından 
sonra Türkiye’nin sessiz kalması kıyımın boyutunu arttır ve üç koldan tutuklamalar ve idamlar devam eder. 
Şöyle ki;

1. 1960’lı yıllardan itibaren Türkmen Kardaşlık Ocağı yönetiminde görev alan bir kısım Türkmen tutuklanır ve bunların da bir kısmı idam edilir. 
2. Türkiye’de tahsil görüp, Irak’a dönenler Baas Partisi’ne girmemişse tutuklanır. Bunların da bir kısmı idam edilir. 
3. Şii kökenli olan Türkmenler, İran taraftarı olmakla suçlanırlar. 
Bir kısmı tutuklanır ve idam edilirler. Beşir gibi bazı Şii Türkmen köyü ve yerleşim yerleri yerle bir edilir. 
ANAP, iktidara geldiğinde ABD’nin İran karşısında Irak’ı desteklediği netleşmişti. Türkiye, iki ülkeye de eşit mesafede durmaya çalışıyordu. 
Trabzon limanı İran’a çalışırken, Mersin limanı da Irak’a giden malların  boşaltıldığı adres idi. Bunun yanında Türkiye İran’ı, İslam rejimini ihraç edebilen potansiyel bir ülke olarak görüyordu. Dolayısıyla İran hakkında siyasi olarak müttefiki ABD’den çok farklı düşünmüyordu. 

Bunun bir neticesi olarak Irak’ta Şii Türkmenlere reva görülen muameleyi görmezden geldi denilebilir. Ancak, buna karşılık savaştan ya da baskıdan 
kaçan Türkmenlere de kapıyı kapatmadı. Nitekim binlerce Türkmen Türkiye’ye iltica etmeye başladı. Bunların bir kısmı doğrudan Kuzey Irak’tan kaçarken, bir kısmı da İran yoluyla Türkiye’ye sığınanlardı. 

Bilindiği gibi ANAP, içinde Türk sağ ve sol görüşlerinin her tayfını içeriyordu. 
Bunların içerisinde Milliyetçi cenah, Türkmen meselesine sempati ile bakmaktaydı. Başbakan olarak Turgut Özal özellikle Türkiye’de yaşayan Türkmenlerle, bu milletvekilleri kanalıyla defalarca görüşmüştür. 
Ancak, Türkiye’nin güçlü bir iktidara sahip olmasına ve Irak’ın savaş halinde olmasına rağmen somut bir adım atılmamış, bu konuda Irak’la herhangi bir resmi  görüşme yapılmamıştır. II. ANAP hükümeti sırasında da durum çok değişmemiştir. Ancak, İran’ın Kerkük petrol tesislerini sık sık bombalaması üzerine Batı medyası Türkiye’nin Kerkük’ü işgal edebileceğinden söz etmeye başlar. Bu haberler Türk basınında da geniş yer bulur. Bu durum karşısında meclis içi ve dışı muhalefet askeri müdahale haberleri konusunda eleştirilerini hükümete yöneltirken, hükümet bu konuda yorum yapmamayı tercih eder. 

Özal Cumhurbaşkanı olurken, iki önemli gelişme aynı anda vuku buluyordu. 
İlki ve çok önemlisi Sovyetler Birliğinin çökmesi ve beş bağımsız Türk Cumhuriyetinin ortaya çıkmasıdır. 

Bu gelişme III. ANAP Hükümetine ve Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmış Özal için değişik bir imkan ve beklenmedik bir fırsat idi. Kısa bir bocalamadan sonra bu cumhuriyetleri ilk tanıyan ve bu yeni devletlerle ilk ilişkileri kuran ülke Türkiye olmuştur. Türkiye artık Sovyetler Birliği fobisini yenmişti. 
Böylece Türkiye, Sovyetler korkusu olmadan dış Türklerden söz etme fırsatını yakalamıştı. İkincisi de Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesiydi. 
Bu işgal ABD’nin atak bir politika izleyerek bu fiili duruma müdahale etmesini gerektiriyordu. ABD’nin bölgede en çok güvendiği iki ülke Suudi Arabistan ile Türkiye idi. Nitekim ABD diğer müttefikleri  ve Suudi Arabistan’dan ile birlikte işgal altındaki Kuveyt’i Irak ordusundan temizlemeye girmek isterken, Özal da Türk Silahlı Kuvvetlerine “ Kuzey Irak’a gir ” 
talimatını veriyordu. 

Özal, açıkça söylüyordu: “ Bir koyup Beş alacağız.” Ancak devrin Genelkurmay Başkanı Necip Toruntay istifa edince Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konuda istekli ya da en azından hazır olmadığını gösteriyordu. Bütün bu senaryoların içinde Irak Türklerine Türkiye tarafından biçilen pay çok cüzi idi. Esas tema “ABD ile birlikte hareket etme” düşüncesiydi. Nitekim 1990 kışında ABD, Irak uçaklarına uçma yasağı getirince bu fırsatı ganimet bilen Peşmergeler, Kerkük’ü işgal ettiler. Nüfus ve Tapu Dairelerini yağmaladılar. Hedef  Kerkük’ te  demografik yapıyı değiştirmek ve Kerkük’le Türklerin mallarını mülklerini gasp etmekti.

Peşmergeler, Baas Partisi’nin şehirde kalan ileri gelenlerini öldürdüler. Türkiye’nin bu işgale ses çıkarmaması, Kerkük konusunda ABD ile mutabık olduğu izlenimini veriyordu. Ancak öyle olmadı. Özal, baba Bush ile görüşmeden döndükten 2-3 gün sonra Irak hava kuvvetlerine uçuş serbestisi verildi. Irak uçakları Kerkük, Erbil ve Süleymaniye’ye bomba yağdırmaya başladı. Yüz binlerce Kürt ve Türkmen bir anda Türkiye ve İran’a akın etti. Böylece bir koyup beş alınacağına, bir koyup beş verildi. Artık yeni bir dönem başlıyordu. 36. Paralel’in üstü Güvenlik Bölgesi olarak Birleşmiş Milletler tarafından kabul ediliyordu. Musul, bu Paralelin üstünde olduğu halde Güvenlik Bölgesine dahil edilmezken, Süleymaniye bu Paralelin altında olduğu halde Güvenlik Bölgesine dahil ediliyordu. Başka bir ifadeyle, Türkmenler Saddam’ın insafına terk edilirken, Kürtler, 13 yıl devam edecek ve kendilerini bugünkü avantajlı duruma taşımakla kalmayıp kendilerine bir Güvenlik Bölgesinde ve Çekiç Gücün himayesinde yaşama fırsatı veriliyordu. 

Bu arada 18 Mart 1991 günü Irak Kuvvetleri Türkmen Altunköprü şehrinde Halepçe’yi aratmayacak bir katliamda 100 civarında Türkmen’i öldürür. Bu katliamı Türk Hükümeti duymaz ve tepki koymaz. 1990’lı yıllar boyunca Erbil’de serbest siyaset yürüten Türkmenlerin parti merkezleri özellikle Barzani Peşmergeleri tarafından basılır ve birkaç Türkmen şehit edilir. Bunlar da Ankara Hükümetleri tarafından kale alınmaz. 

Erbil’de yaşayan birkaç yüz bin Türkmen, güvenlik bölgesi uygulaması nimetinden kısmi olarak yararlanabilirken, Telafer, Altunköprü, Kerkük ve Tuzhurmatu gibi Türkmenlerin çoğunlukta yaşadığı şehirlerde , Türkmen halkı 13 yıl sürecek katı bir iktisadi ambargonun masum kurbanları olacaktır. 

Türkmenlerin İlk Siyasi Partileri 

Türkiye’nin Türkmenlere en büyük katkısı, Türkmenlerin ilk legal siyasi partileri olan Irak Milli Türkmen Partisi (IMTP)’nin Türkiye’de kurulmasına 
izin vermesidir. Çünkü Irak’ın hiçbir siyasi iktidarı Türkmenlere kendi topraklarında siyasi parti kurma imkanı vermemiştir. Türkiye’de kurulan bu ilk parti, Türkmenlerin açık siyaset yapma tecrübelerini arttırmıştır. Aslında Türkmenler 1960-1977 yılları arasında kapalı olarak siyasi faaliyetlerini Türkmen Kardaşlık Ocağı çatısı altında sürdürmeye çalışmışlardı. Ancak bu uygulama, onlara ciddi bir siyasi birikim kazandırmamıştı. 
Irak Milli Türkmen Partisi’nin kurulmasından sonra iktidar ya da muhalefetteki bütün Türk Partileri, Türkmenleri temsil eden bu partiyi muhatap kabul etmiş ve yöneticileri ile bir araya gelmiştir. Nitekim Özal Cumhurbaşkanı iken, ilk defa Barzani ve Talabani ile görüştüğünde Irak Milli Türkmen Partisi (IMTP)’nin o zamanki başkanı olan Dr. Muzaffer Arslan’ı sağına ve Kürt liderleri Talabani ve Barzani’yi 
soluna oturtarak basının önüne çıkmıştı. 1993 yılında Özal’ın vefat ettiği gün, Türkmenler Ankara’da bu partilerinin ilk legal kurultayını yapıyordu. 

Özal’ın vefatından sonra Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olması ve Refahyol Hükümetinin kurulması yeni bir siyasi sürecin başlangıcıydı. 
IMTP, çabuk çözülmeye başladı ve arkasından birkaç Türkmen siyasi kuruluşu meydana geldi. Türkmenlerin sembolü niteliğinde olan eski 
YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın gayretleriyle bu oluşumlar bir çatı altında birleştirildi ve 1994 yılında Irak Türkmen Cephesi kuruldu. Cephe yönetimi, Refahyol Hükümetinin Doğru Yol kanadı ile daha iyi anlaşıyordu. Bunun birkaç sebebi vardı. En önemlisi kabine de dış Türklerden sorumlu Bakanın, Türkçülüğü ve Türkmenlere yakınlığı ile tanınan Ayvaz Gökdemir’in ve Dışişleri Bakanı’nın bizzat Tansu Çiller’in olmasıdır. Yoksa hükümette Başbakan olan Necmettin Erbakan’ın Irak  Türkleri konusundaki tavrı 1970’li yıllardan beri belliydi. 

1995 yılının Ağustos ayında Barzani, Saddam’la anlaşarak Irak askerlerini Erbil’e sokar ve Talabani’nin Erbil’den kovulmasını sağlar. Bu arada Türkmenler de ciddi zarar görürler. Irak Türkmen Cephesi’nin binası yakılır ve 10 civarında Türkmen tutuklanarak Bağdat’a götürülür. Cephe’nin açtığı Türkçe okullar tahrip edilir ve öğretmenlerinin çoğu Türkiye’ye iltica ederler. ABD’ye Clinton’la görüşmeye giden Çiller, Türkmenlerin sahibinin Türkiye olduğunu söyler. Kapatılan Türkmen okullarının tekrar açılması için DYP’li Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir gereken yardımları atar.


ADALET VE KALKINMA PARTİSİ DÖNEMİ

Türk Hükümetleri 1926 yılından bu yana Türkmenler hakkında bir şey yapma fırsatını birkaç defa elde etmişler ancak dişe dokunur bir kazanım elde edememişlerdir. İlki 1959 Kerkük Katliamı, ikincisi 1990 Kuveyt’in işgali neticesinde Kuzey Irak’ta doğan kargaşa sırasında üçüncüsü de 1 Mart 2003 günü TBMM’de ABD Kuvvetleri ile Irak’a girme Tezkeresi’nin reddedilmesi sürecinde olmuştur. Tezkerenin reddedilmesinin Türkiye’ye ve Türkmenlere aynı anda büyük zararı dokunmuştur. 

A. Türkiye’ye Faturası 

a. Türkiye’nin Irak’ın yeniden şekillenmesinde temel olacak siyasi süreçten dışlanması, 
b. Türkiye’nin yerine Barzani ve Talabani’nin ikame edilmesi 
c. PKK’nın Kuzey Irak’ta oluşacak resmen federatif ama fiilen konfederatif, Kürt yönetiminin himayesinde büyük güç kazanması, 
d. Türkiye’nin Arap ve Türkmen bölgeleriyle bağlantısının kesilmesi 
e. İran ve İsrail’in bölgede güçlenmesi 

B. Türkmenlere Faturası 

a. Türkmenlerin siyasi süreçten 2009 yılına kadar dışlanması 
b. Kerkük’ün fiilen Kürtlere bırakılması, (2003 yılında Kerkük’te Kürt nüfusu %30 civarında iken nüfus kaydırmaları neticesinde bugün %75’e yükselmiştir), 
c. 2011 yılına kadar haklarından mahrum bırakılması 
d. Türkmenler arasında Sünni-Şii ayrımcılığın başlaması 
e. Türkmenler bölgesiz kalmıştır

Mehmet YILDIRIM
17.09.2020 23:07:35
Canım Gardaşım Yiğidim ben Türkmenim yani Türk'ün özü yüm Ama ne yazık ki Türkiye'de sözde milliyetçi mukaddesatçı siyasiler yazarlar yorumcular Türkiye'nin mozaiğin den bahsederken bölücü tabir leri kullanarak birilerine yaranmaya çalışırken Cennet makam koca reisim Türkmen Yiğidi Muhsin Yazıcıoğlu hiçbir ayrım yapmadan ama Türkmen varlığını da yok saymadan hiçbir açıklaması olmamıştır o nedenledir ki önce Allah'ın izniyle milletimiz belki de partiyi iktidara getirmedi ama koca reis e kıyaslanamayacak derecede paye kazandırarak farklı düşüncelere sahip kardeşlerimizden bile tam not alıp eleştiriye Mahal verdirtmeyip Ölümsüzler kervanınında lideri olmuştur Oki zatialinizi nde aynı çizgide buluştuğu na inancım tamdır sizi canı gönülden kurtlar dünyada ve ahirette iyilikler dilerim Allah'ım Mahçup etmesin başarın hepimizin başarısıdır inşallah sizde milletimizin uzayan Kolusunuz Dualarımız sizinle Allah'a emanet olunuz