https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


ORTADOĞUDA UNUTULAN OĞUZUN ÇOCUKLARI - TÜRKMENLER 22

SURİYE TÜRKMENLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ


Suriye Türkleri ya da Suriye Türkmenleri, bin küsur yıldır yaşadıkları toprakların hükümranı olmalarına rağmen bugün   Suriye’de azınlık konumunda dahi gösterilmemektedirler.
Günümüzde ağırlıklı olarak Şam , Lazkiye Hama, Humus , Halep ve Rakka şehirlerinde ve köylerinde varlıklarını sürdürmektedirler. Şam bölgesinde yaşayanlara Şam Türkmeni denirken, Halep ve Rakka bölgesindekilere Halep veya Culap Türkmeni, Lazkiye Türkmenlerine Bayır-Bucak Türkmeni denmektedir.
Türkmenler, Suriye yönetimi tarafından azınlık olarak dahi kabul edilmezler ve gündelik hayatta Türkmen olarak anılsalar da kayıtlarda “Müslüman” olarak geçmektedirler.Nüfus sayımlarında milliyetleri ile sayılmadıklarından sayıları hakkında kesin bir Bilgi yoktur. 10 . ve 11. yüzyıllarda bu bölgeye yoğun Türk göçleri gerçekleştiği Suriye’nin yönetimi, 1516’dan sonra Osmanlı Türk Devletine geçmiş ve bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hakimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Suriye’de Türkmen yerleşimi artarak devam etmiş ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluşmuştur. Konuştukları diller Arapça ve Türkiye Türkçesine çok yakın bir Türkçe’dir. Anadolu’daki  uzantıları olan Türk boyları arasında inanç, gelenek ve folklorik pratikler bakımından çok önemli benzerlikler bulunmaktadır.
Günümüz Suriyesi’nde Arap Sosyalizmi asimilasyon programları çerçevesinde, dil öğrenimlerini engellemiş, köylerinin isimlerini değiştirmiştir. Dillerini unutmuş olan Türkmenler kimliklerinin bilincinde olmakla birlikte yaşadıkları bölgenin dili, kültürü ile bütünleşmiştir. Küçük gruplar halinde yaşayanlar önemli ölçüde Araplaşmış; ancak büyük gruplar halinde yaşayan Türkmenler, millî benliklerini korumuşlardır. Türkmen kimliğinin ve haklarının korunmasını talep eden Türkmenler, Suriye İç Savaşında  muhalif hareketlerin içinde yer almaktadır. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun bel kemiğini bir Türkmen tugayı olan Fatih Tugayı oluşmaktadır.

Türkiye ile en uzun sınıra sahip komşumuz olan Suriye’de neredeyse unutulmaya yüz tutmuş, yüzlerce yıllık tarihi ve kültürel birikime sahip olan Türkmen soydaşlarımız uzunca bir dönem unutulmuşlardır. Suriye Türkmenleri, I. Dünya Savaşı sonucunda Suriye’nin Osmanlı Devleti’nin elden çıkması ve bu bölgede Fransız manda yönetiminin kurulmasıyla büyük baskılara maruz kalmışlardır. Aynı şekilde Hatay’ın Türkiye’ye katılması sürecinde ve sonrasında Arap hükümetleri, Türkmenlere karşı baskı ve asimilasyon politikası takip ederek onları kendileri gibi Sünni Müslüman olan Arap çoğunluk içinde eritmeye çalışmışlardır. Hatay’ın ana vatana katılmasından sonra Türkiye’nin Suriye’deki Türklerin haklarını korumaya yönelik bir politikasının olmaması ise Arap hükümetlerinin işini kolaylaştırmıştır. Suriye Türkmenlerine yönelik asimilasyon politikasını, 1963 yılından beri ülkede iktidarı altında tutan Baas Partisi ve 1970 yılından itibaren de Baas Partisi’ne egemen olan Hafız Esad, daha katı bir şekilde sürdürmüştür.

Esad yönetimi tarafından Osmanlı bakiyesi ve Türkiye’nin casusları olarak görülen Türkmenler, birçok haktan mahrum bırakılmışlar, ülkede siyasi ve ekonomik alanda güç oluşturmaları engellenmeye çalışılmıştır. Esad döneminde Türkiye ve Suriye arasındaki sınır, su ve terör sorunu Türkmenlere yönelik baskı ve sindirme politikasını da artırmıştır. Bu asimilasyon ve baskı politikaları sonucunda Türkmenlerin bir kısmı Araplaşarak dillerini, hatta kimliklerini kaybetmişlerdir. Böylelikle Suriye’deki yüzlerce yıllık Türk varlığının izleri yok edilmeye çalışılmıştır. 

Suriye Türkmenlerinin Suriye’de bin yılı aşkın bir süre varlıklarını sürdüren tarihi bir olgu olmasına rağmen , yok farz edilmeleri bir insanlık  trajedisidir.  Özelde Suriye , genelde Ortadoğu coğrafyasında binlerce  hikayenin kahramanı durumundaki bir toplumun feryadıyla insanlık tarihi yüz yüze kalmıştır. Bu bir çığlıktır. Bu feryat Osmanlı ın bölgeden çekilişiyle başlamış  , Baba ve oğul Esad dönemlerinde yükselerek devam etmiş ve yeniden şekillenecek Suriye’nin bütününde bir trajediye dönüşmüştür. Bugün her şeye rağmen “Biz varız ve buradayız. Üstelik en az bin yıldır Suriye’nin asli unsuruyuz “ diyor Türkmenler.  

Türkiye’deki Türkler olarak bizler ,  Suriyeli Türkmenlerin bu çığlıklarına, feryadlarına ve yaşadıkları trajediye  sadece aracıyız. Oysaki çok daha fazlasını yapmak boynumuzun borcudur.
Türkmenler, son zamanlarda Suriye’de başlayan değişim sürecinde de yine yok sayıldılar. Ne dünya kamuoyu, ne de Türkiye kamuoyu hatırladı Suriye’de Türkmen varlığını. Hâlbuki Suriye’de Türk varlığı X. ve XI. yüzyıllarda Orta Asya’dan başlayan Oğuz göçleri ile başlamıştı. Bu gerçek herkes tarafından açık bir şekilde bilinir.
Türkiye’nin Suriye’ye olan ilgisi, Kurtuluş Savaşı sırasında da devam etmiştir. Osmanlı’nın çekilmesi ile Suriye Türkmenleri milli mücadeleye başlamıştır. Bu dönemde Fransa işgaline karşı oluşturulan Türkmen çeteleri, büyük direniş sergiledi. Halep’te Nüveyran Oğuz ve Lazkiye’de Suhta Ağa komutasında iki Türkmen çetesi oluşturulmuştur. Bu gruplar ve liderler, Gazi Mustafa Kemal’in takdirini kazanmıştı.
Daha sonraki dönemde Türkiye ile Fransa arasında Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Ankara Anlaşmasının 7. Maddesi; “Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm kültürel sosyal haklarının korunmasını” içermektedir.
Suriye, 1970’li yıllardan başlayarak 30 yıl boyunca Hafız Esad tarafından yönetildi. Suriye Türkmenleri, o yıllarda Türkiye’den kopuk yaşamaları, Suriye Hükümeti baskısı altında kalmaları ve örgütlenememiş olmaları nedeniyle asimile olmaya başlamışlardır. Bugün çok sayıda Türkmen, Suriye’de dilini ve kimliğini unutmuş durumdadır. Atalarının Türk olduğunu hatırlayan ama Türk olarak yaşamayan çok sayıda  Suriyeliye rastlamak mümkündür. Malesef  Türkiye hükümetleri , Ankara antlaşmasına bağlı olarak uluslararası hukuktan doğan  ne Irak ne de Suriye Türkmenlerinin haklarını koruma ve kollama adına yeterli düzeyde bir girişime bulunmuştur. Bunların çoğunluğu kırsal iç kesimlerde yaşamaktadır.
Türkmenler, son zamanlarda Suriye’de başlayan değişim sürecinde yine yok sayıldılar. Ne dünya kamuoyu, ne de Türkiye kamuoyu hatırladı Suriye’de Türkmen varlığını. Hâlbuki Suriye’de Türk varlığı X. ve XI. yüzyıllarda Orta Asya’dan başlayan Oğuz göçleri ile başlamıştı. Bu gerçek herkes tarafından bilinir açık bir şekilde Suriye, 1970’li yıllardan başlayarak 30 yıl boyunca Hafız Esad tarafından yönetildi. Suriye Türkmenleri, o yıllarda Türkiye’den kopuk yaşamaları, Suriye Hükümeti baskısı altında kalmaları ve örgütlenememiş olmaları nedeniyle asimile olmaya başlamışlardır.