https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


ORTADOĞUDA UNUTULAN OĞUZUN ÇOCUKLARI - TÜRKMENLER 18

IRAK TÜRKLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ


1 Mart Tezkeresi öncesinde Amerika ile yapılan anlaşma gereği, Irak Türkmenlerinin haklarını koruma bahanesiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a müdahale edebileceği öngörülmüştü. Fakat Saddam Hüseyin’in devrilmesinin akabinde Türkmenler işgal kuvvetlerine mukavemet göstermişler ve haklılıklarını dünyaya duyurmaya çalışmışlardır. Kürt güçleri, Türkmenlerin başlattığı gösterileri ve tepkileri bir isyan gibi görüp isyanı bastırmak bahanesi ile Kerkük’e girmiş ve başta tapu binaları, nüfus müdürlükleri olmak üzere devlet kurumlarını ele geçirerek birçok dokümanı yakmış yahut imha etmiştir. Yapılan bu eylemler Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmadığı, Kürt güçlerince Kerkük’ün işgaline göz yumulmuştur.

Bu dönemde dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Kerkük konusu ile ilgili yaptığı açıklamada,  kırmızıçizgilerin aşılmaması gerektiği beyanı çiğnenmiş olup, Türkiye ilan ettiği politikadan taviz vermek durumunda kalmış, Kerkük’ün işgaline ve talan edilmesine mani olamamıştır.

Bu dönemde Türkiye, Irak Türkmen Cephesi ile etkin bir şekilde ortak politika geliştirmeye çalışsa da istenilen seviyede bir sonuç alınamamıştır.

ITC’nin 2003 yılındaki kurultayında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün gönderdiği mesajda, Türkiye’nin geçiş sürecinde verdiği desteğin devam edeceği, üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getireceği bildirilmiştir. Ama verilen sözler tutulmamış, üstlenilen sorumluluklar AKP hükümetlerince yerine gerilmemiştir. Daha evvel olduğu gibi konjektörel ve taktiksel politikalarla yetinilmiştir.  

 

TBMM, 7 Ekim 2003 tarihinde Irak’ta istikrarı sağlamak amacıyla asker gönderilmesi yönünde teskere çıkartmıştır. Fakat Iraklı yöneticilerin bu karara karşı çıkması ve Amerika’nın da isteksizliği üzerine T.C. Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak Irak’a asker gönderilmeyeceğini belirtmiştir. Bu karar üzerine Irak Türkmenleri hayal kırıklığına uğramış ve verilen bu karar sebebiyle Türkiye’nin Irak’taki kazanımlarının yok olacağı öne sürülmüştür. Ayrıca Kürt grupların federasyon hedeflerine ulaşmalarındaki engeller de birer birer kaldırılmış oldu

 

Oysaki  Ortadoğu bölgesindeki her değişiklikten en fazla etkilenen ve sürekli olarak Sıcak Harp (Açık Harp) veya Soğuk Harp (Örtülü Harp) tehdidi ile yaşamak zorunda olan Türkmenler için Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vadeli etkin ve kalıcı stratejik planlar oluşturmalıydı. Halen de Türkiye böyle bir plana sahip değildir. Türkiye’nin, Irak ve özellikle Türkmen politikasında belirleyeceği stratejide çok hassas ve dikkatli olması gerekmektedir.

Türk askerinin Irak’a girmesini istemeyen Amerikan yönetimi, 1 Mart Tezkeresi’nin çıkmamasındaki kızgınlığını her fırsatta dile getiriyordu. Amerikan yönetimi, Irak’ta da Irak Türkmen Cephesi’ni Türkiye ile eş değerde görüyor, Kürtlere oranla Irak Türkmenlerini göz ardı etmekteydi. Irak’taki Amerikalı bir yetkilinin ITC yetkililerine karşı söylediği şu sözler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır:

 

“ITC’yi Türkiye ile bir görüyoruz. ABD, Türkiye’nin yaptığını unutmadı, bunu affetmeyecek. Irak’taki bu durumu kabul etmek zorundasınız.” diyerek ITC’ye karşı düşüncelerini belirtmişlerdir. Irak Geçici Konsey seçimi, Musul ve Kerkük’teki meclis seçimlerinde Irak Türkmenleri göz ardı edilmiş, Kürt güçleri ön plana çıkarılmıştır.

ABD’nin Irak politikasında Türkmenlerin adı yoktur. Türkmenlerin iddiasına göre; ITC, ABD’nin Kürt kartı karşısında zaman zaman ılımlı tepkiler verse de Türkiye’nin gerekli tavrı koymayışı ve kendilerine yeterli desteği vermeyişi nedeniyle bu konuda çok etkin politikalar üretememektedir. Bu sebeple de Türkmenlerin sesi arzu edilen derecede çıkmamaktadır.

2003 yılındaki savaş ve hemen ardından gelen ABD işgali ile birlikte Kuzey Irak bölgesinin Kürt denetimine girişinde görülen hızlanma, Ankara’yı ciddi anlamda kaygılandırmıştır. Gerek savaş sırasında gerekse savaş sonrasındaki yapılanmada inisiyatifi elinden kaybeden Türkiye, bölgeye müdahale konusunda iki argümanı sürekli ön plana çıkarmaktadır: Terör ve Türkmenlerin güvenliği. 

Bağdat’taki merkezî hükümette ve Kuzey Irak’taki yerel parlamentolarda temsil edilen Türkmenler, siyasi, hukuki ve kültürel haklarını Ankara’nın desteği olmaksızın sürdürebilecek durumda değildir. Amerikan işgali sonrası yeniden yapılanma sürecinde Kerkük’ün statüsünde ortaya çıkan çekişme, Kürt bölgesel yönetimi ile Türkiye’yi bir kez daha karşı karşıya getirmiştir. Saddam döneminin Araplaştırma politikaları kapanmışken, Kürt yönetiminin başta Kerkük olmak üzere diğer Türkmen bölgelerini Kürtleştirme siyaseti, Türkmenlerle aralarında ciddi bir gerilime neden olmuştur.

Türkiye’nin merkezî Irak hükümetinin elini, Kerkük’te güçlendirme siyaseti çok da başarılı olamamıştır

 

Sonuç

Bu yazı dizimizde yaklaşık bir asır süren bir zaman dilimi içerisinde Irak Türkmenlerinin genel durumlarını ve Türkiye’de iktidar ya da iktidara ortak olmuş Türk siyasi partilerinin icraatları ve tutumlarına baktığımızda, şu tespitleri yapmak mümkündür.

 

1. Hiçbir partinin Irak Türkleri konusunda yazılı bir plan ya da stratejisi olmamıştır. Nitekim seçim dönemlerinde ya da sair zamanlarda yayımladıkları yazılı kaynaklara bakıldığında, partilerin özellikle Irak Türkleri konusunda ciddi bir bilgi birikimi, stratejisi ya da iddiası bulunmamaktadır. 

2. Parti mensuplarının şahsi ilişki ve tecrübeleri dışında, hiçbir partinin Irak Türkleri konusunda bir politikası ya da stratejisi olmamış; konjonktüre göre siyaset izlenmiştir. 

3. Erbakan’ın başkanlık ettiği partilerin hepsi, muhalefette ya da iktidarda Irak Türkleri konusunda hep olumsuz tavırlar takınmışlardır. 

4. Erbakan’ın başkanlık ettiği partiler hariç, bütün partiler Irak Türkleri konusuna sempati ile bakmışlardır. 

5. İktidara ulaşabilmiş hiçbir parti, Irak Türkleri konusunda Bağdat Hükümetleriyle doğrudan temasa geçmemişlerdir. 

6. Türkiye, Türkmenlerle ilgili ciddi bir tavır takındığı zaman Irak Hükümetleri meseleyi önemsedikleri ve Türkiye’yi memnun edecek kararlar alabildikleri görünmektedir. 

7. Türkiye’nin Türkmenler konusunda Irak’a yönelttiği ilk ve tek resmi notası 14- 16 Temmuz Katliamı ile ilgili olup, 1959 yılında Demokrat Parti tarafından olmuştur. 

8. Son 25 sene içerisinde Türkiye, Irak siyasetçileri içerisinde en az Türkmenlerle ikili görüşmeler yapmıştır.

 

 Bir gerçek var ki Türkiye tüm politikalarını konjektörel gelişmelere göre planlamış veya Irakta gelişen sıcak hadiselerin vuku bulduğu anlarda Irak Türklerini hatırlamış. Irakta seçim olur, bugün Ahmet olur öbür gün Mehmet olur. Bugün seçim kazancın %2’dir yarın %5’tir. Irak parlamentosunda 325 milletvekili var. Tüm Türkmenler katılsa kaç tane milletvekili çıkarabilirler? Toplam 20 - 25 tane çıkarabilirler. Orada yine çoğunluk değilsin. Onun için Türkiye devlet olarak farklı politikalar üretmeli, her şeyi seçime ve sıcak gelişmelere endekslememeli. Nedir? Uzun vadeli sosyal politikalar, kültürel politikalar üretmelidir. Her geçen gün diplomasisini güçlendirmelidir, ticari ilişkilerini geliştirmeli ve tarihi ortak hafızamızı sürekli canlı tutmalıdır. İktidarlar gelip geçicidir, bugün bu iktidar vardır, yarın bu olmayabilir. Ama komşuluk ve toplum kalıcıdır. Artık 20 yıllık mı 50 yıllık mı 100 yıllık mı planlamalar yapmalı Türkiye. Irak’ta Suriye’de komşuların seni sevecek. Komşuların seni sevince uzun vadede eğitim politikaları, kültürel politikalar, ticari faaliyetler olur, siyasi ve diplomatik ilişkilerin güçlenir ve kalıcı hale gelir. Başka sosyal politikalar da olur, hangi iktidar gelirse gelsin seni sevecektir. Düşman olmayınca senin oradaki insanında mağdur olmayacaktır. Sadece hastalık olduğunda değil, hastalık olmadan önce de onların tedavisine bakmamız lazım. Benim fikrime göre Türkiye’nin en az 20 - 30 yıllık bir öngörüsünün olması şarttır. Çünkü Amerika bundan 20 yıl öncesinde BOP’u çizdi. Bu fikri ortaya attıklarında 20 yıl sonra uygulanır diye planladılar. BOP’un 1991’de hazırlığı yapılıyor. Ama ne zaman uygulanmaya başlanıyor, 2000 yılından sonra. Irak Türkleri bugün Türkiye’ye kırgındır. Ama gönülleri yine bizimledir. Türkiye’deki bir Türk’ün bu topraklardaki hakkı neyse aynı haklara onlar da sahiptir. Hasbelkader Misak-ı Milli sınırlarının duşunda kalmaları bu gerçeği değiştirmez. Oradaki Türkmen bugün siyasette %2 etkindir yarın %4 etkindir. Bunları bir kenara bırakarak Türkiye, oradaki insanımı, soydaşımı, kardeşimi beni seveni niye küstürdüm, niye ben kendimden uzaklaştırdım, diye düşünmelidir.

Sonuç itibariyle, Türkiye Irak ve Suriye Türkleri için, sadece ikisi için de değil,  bütün Türk dünyası için söylüyorum, bunu milli bir mesele haline getirmelidir. Konjektürel, geçici, taktiksel değil bir milli mesele olmalıdır diş Türkler meselesi.