Ömer Can Erdoğan


Kayseri'de akamete uğrayan proje

Ömer Can ERDOĞAN


Bundan bir ay önce fındık hasadından mütevellit annemin memleketi Giresun'daydım. Nezih ve ferah bir il olmasına dair vasıfları art arda sıralayacak değilim, zira bu bir gezi yazısı değil. Ancak burada gördüğüm bir yer, bana kendi memleketim Kayseri'de akamete uğramış bir teşebbüsü hatırlattı.

 

En son 10 küsur yıl önce şehir merkezine gelmiştim. Çarşıya çıkmak üzere Atatürk Meydanı'ndan yukarıya doğru geçerken gözüme bir yer ilişti. Bu yer, sokak ortasına konulan bir kitaplıktı. Giresun'da belediye bu noktaya "Sokak Kütüphanesi" adını vermiş. Buranın ön ve arka yüzünde kitap rafları mevcut. Yanında banklar, üzerinde de bir tente bulunuyor. 

 

Bu tür sokak kütüphaneleri özellikle yaşadığımız dönemde dünyanın birçok noktasına yayıldı. Bu yerlerin ortalama bir halk kütüphanesinden farkı yoktur. Kimi yerlerde devlet eliyle, kimi yerlerde de bölge sakinlerinin inisiyatifi ile kurulur. İlk amacı, tıpkı kütüphanelerde olduğu gibi, vatandaşı kitap harcamasından kurtararak ona doğrudan ve -genelde ücretsiz- okuma hizmeti sunmaktır. İkinci ve aslında hayati olan misyonu ise 'dolaşım'dır. Yani, böyle halka açık bir yerden bir eseri okumak üzere ödünç aldığınız zaman, bitirdiğinizde yerine koymanız gerekir ki başkaları da sizin gibi o eserden istifade edebilsin. Ayrıca, sokak kitaplıklarına kitap bağışlamak, kütüphanelere bağışlamaktan daha önemlidir. Çünkü buraları yaşatan bizzat yoldan geçen okuyucunun kendisidir.

 

Sokak kütüphaneleri konusunu yeterince açıkladığımı düşünerek devam ediyorum. Giresun'daki bu nokta gözüm ilişir ilişmez, birlikte gezdiğim akrabalarımın yanından sıvışarak yakından görmeye gittim. Ben vardığım zaman gölgede kalan banklarda oturan kimse yoktu. Kitaplıklar kilitliydi. İçi de dışı da tozlu görünüyordu. İçinde çok az kitap bulunuyordu ve çocuk kitaplarının daha fazla olduğu görülüyordu. Böylece kısa bir şekilde göz gezdirip buradan ayrıldım.

 

Vatandaşların ufkunu açmak için hayata geçirilen böyle bir uygulamayı gerek kent idarecilerinin, gerekse de kent sakinlerinin yaşatamaması üzücü. Acaba burası da mı halkımızdaki "ulûfecilik" anlayışına düçar olmuştu? Kim bilir, açık tutulsa, içindeki son kitaplar da muhtemelen çalınıp çırpılacaktı.

 

Bütün bunları tahayyül etmeme rağmen kent sakinlerinden kime bu durum sorulabilirdi ki? Bu sorulara Giresun kamuoyunun kendisinin cevap araması gerekiyor.

 

Ben bunları düşünürken, bu uygulamanın bir benzerinin Kayseri'de hayata geçirildiği ve ortadan kaldırıldığı aklıma geldi. Şehrimizde 10 ve daha fazla yıldır oturanlar, vereceğim bu örneği anımsayacaktır.

 

Kayseri'ye raylı sistemin gelmesinden birkaç yıl sonra, vatandaşlarımıza doğrudan temas ile bilinçlendirmeye yönelik bir proje hayata geçirildi. Bu proje, "RayKitap" ismiyle markalaşan, şehir merkezindeki en işlek tramvay istasyonlarına yerleştirilen kitaplıklardı. 

 

Kullanımı ücretsiz olan bu kitaplıklara Büyükşehir Belediyesi tarafından birçok kitap sağlanmıştı. Kitapların çoğunluğunu popüler eserler veya belediyelerin kültür yayınları teşkil ediyordu. RayKitap projesinin misyonu, raylı sistem yolcularına seyahatleri boyunca okumaya teşvik etmek, onlara düzenli okuma alışkanlığı kazandırmak, en önemlisi de yolculara kitaplarını bitirdikten sonra kitaplıklarda yerine koyma sorumluluğu aşılamaktı.

 

Ben her ne kadar bir şeyler hatırlasam da yakın geçmişe dair yazılıp çizilenlere göz atma ihtiyacı hissederek, kısa bir basın taraması yaptım. Mehmet Özhaseki'nin başkan olduğu dönemde başlatılan proje, 12 Ekim 2013 günü hizmete girmiş. Yani Giresun'daki projeden yaklaşık 6 ay sonra. Meydan'daki tramvay durağında yapılan açılış töreninde bando takımının gösterisi ihmal edilmemiş.

 

Davullu zurnalı ele güne reklam edilen bu projenin ne hale geldiğine bakalım:

 

Projenin ilk dönemlerinde sıradan bir okuyucunun bağış yapmasına bizatihi gerek kalmayacak kadar yatırım yapıldığı gözle görülüyordu. Bunu neye dayanarak idrak edebildim ki söylüyorum, değil mi? Ortaokul dönemime tekabül eden o yıllarda, bazı arkadaşlarımın elinde bu kitaplıklardan tabiri caiz ise 'araklanmış' kitapları görerek! Peki, o kişiler şu an bu kitapların da katkısıyla dişe dokunur bir katma değer sağlıyorlar mıdır bu ülkeye? 'Umarım' veya 'inşallah' diyelim...

 

Çok değil, projenin başlatılmasından bir-iki yıl sonra kitaplıklarda rafların yerinde yeller esiyordu. Vatandaşları donanımlı olmaya sevk edecek bir proje, kısa sürede halk arasındaki "beleşçilik" anlayışının bir kurbanı olmuştu. Birtakım zevat, kendisine sunulan bu ücretsiz ayrıcalığı kafasındaki Şark kurnazlığına alet etmiş ve kitapları düpedüz 'araklamıştı'. Kitapları alıp ne yaptıkları da meçhul elbette...

 

Öyle ki, Mehmet Özhaseki durumun hasıl olması üzerine o dönem bir açıklama yapmak zorunda kalmış, "Projemizi herkese örnek oluşturması ve okuma oranımızın artması için faaliyete geçirdik ama sorun yaşıyoruz. Götürülen kitaplar geri gelmiyor. Okuyup geri getirmelerinin yanında kullanmadıkları kitaplarını da getirmeleri lazım" demiş. Böyle bir konuşmayı yapmak zorunda kalmak bile karın ağrısına dönüşmüş bilinçlenme meselemize gölge düşürüyor.

 

Böyle bir ortamda insanların kitaplıkları sahiplendiğini ve kendisine ait kitapları kazandırdığını bekleyemezsiniz tabii ki. Tablonun bariz ortada olması sonucu belediye de bu projeyi rafa kaldırdı. Raflar ise birkaç yıl boş durduktan sonra kaldırıldı.

 

Bu projenin böyle suistimal edilmesi ve hatta noktalanmış olması, günümüzdeki tabloya bakınca fazla göze batmıyor. Bunun sebeplerinden biri de Büyükşehir Belediyesi'nin kütüphanecilik işini ciddi şekilde özümsemesi ve birçok semte kütüphane kazandırması oldu. Her ne kadar kütüphaneler kitap okuma/edinme mekanından ziyade birer 'ders çalışma merkezi'ne dönüşse de, okuyan bir insanın istifade edebilmesi için birçok eseri bünyesinde barındırıyor. Sayısı 13'ü bulan bu belediye kütüphaneleri, okurların ve öğrencilerin uğrak noktaları olmaya devam ediyor.

 

Belediye haricinde kamu ve üniversite kütüphaneleri, okuma grupları, kıymetli sahaflarımız ve kitabevleri de Kayseri'mizi bu konularda başıboş bırakmamaya gayret ediyorlar. Yalnız bir dipnot ilave etmem gerekirse, Erciyes Üniversitesi Kütüphanesi'nde güncel eserlerin tedarik edilmediğini belirtmeliyim.

 

Sayısı nadirattan olsa da toplu taşımada kitap okuyan gençlere tesadüf ediyorum. Bazıları için de şahsımın öyle gözüktüğünü belirtmeliyim. Genç arkadaşlarım, akranlarım, dostlarımdan birçoğu; kaderlerini “sırat-ı müstakim” anlayışı içerisinde tayin etmek üzere her alanda var gücüyle çalışıyor. İşte bu tür insanlar var oldukça ve onlar da doğru düzgün yetiştikçe, bizler için büsbütün karamsar olmaya yer yoktur...