AK Parti Kayseri'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla 8. İl Kongresi’ni gerçekleştirdi. Bu kongreden çıkartılacak bazı notları sizlerle paylaşmak isterim. Öncelikle kongrenin yapıldığı spor salonunun kapasitesi ve gelen kalabalığa baktığımızda, teşkilatın kongreye verdiği veya vermediği önemi konuşabiliriz. Önem derken kongre için yaklaşık 600'e yakın bir delege oluşturulduğundan bahsediliyor. Yanlışım varsa lütfen düzeltin. Delegeler için de salonun içinde delegelerin kongreye gelen misafirlerden ayrı bir şekilde oturmaları için sa
ndalyeler dizilmiş. Yaklaşık 600 kişi salonun içinde, diğer misafirler tribünlerde olacak şekilde dizayn yapılmış. Ancak gel gelelim kongrenin başladığı saatlerde ve Cumhurbaşkanımızın salondakilere hitap ettiği dakikalarda ne yazık
ki bu oturma düzeninde yer alan sandalyelerin yarıya yakını boştu. ‘Bu ne demek oluyor?’ diye yanımda kongreyi takip eden meslektaşlarıma sorduğumda, ‘delege yazılanlar salona gelmemiş’ yorumu yapıldı. AK Parti'ye kongresinde delege olarak yazılanlar dahi salona gelmediyse, tribüne hatta dış mekânda Cumhurbaşkanımızı karşılaşmaya gelen veya gelmeyenlere kim ne diyebilir ki? Ya da bu kalabalığı sağlayamayan teşkilata ne denmelidir ki?
Tribünlerde oturanlara ve coşkusuna da bir ışık tutalım. Gençlik Kolları sahneye yakın bir noktada konuşlandırılmış ve onlar ellerinden geldiği kadarıyla tezahüratlarını gerçekleştiriyorlar. Ancak geri kalan bölümlerde ise teşkilatın yine sınıfta kaldığını görüyorum.
Etraf bayraklarla süslenmiş ancak kongreye katılım için yeterli özen gösterilmemiş. Eskiden olsa bu salonun içi de dışı da hınca hınç dolar ve Cumhurbaşkanı geliyor denildiğinde halk sadece içeri değil dışarıda da konuşmasını merakla beklerdi. Demek ki bir şeyler Kayseri’de yanlış gitmiş ve gitmeye de devam ediyor. Seçmenin gönlüne hâlâ dokunulamıyor. Sadece seçmen değil partilileri bile kongreye getirmekte artık yeterli performans gösterilmiyor.
AK Parti’de listeler hazırlanmış iki günde kimler kimler için devreye girdiyse evlere şenlik denilecek bir durumla karşı karşıya kalındığını düşünüyorum. Kapalı kapılar ardında fısıldananlar bazı meslektaşlarımız tarafından da farklı kalemlere alınmaya başlamış. Hatta bazı seçilmiş isimler için de ‘bitti, gitti’ şeklinde yangın yerine dönüşecek yorumlar yapılmaya başladı. Öncelikle bu konuda birkaç kelamım olacak ancak bunu ikinci bölümde sizlerle paylaşacağım. Listelerde yer alan ve savaş verenlere eyvallah. Demek ki halkın seçtiği kişiler. Ancak ilçelerde teşkilatların başına atananların bu listede yer alması ve seçilmiş iki belediye başkanının ‘yedekte kalması’ ne anlam ifade eder, bunu da o ilçelerdeki AK Parti’ye gönül vermiş iş adamalarına sormak isterim.
‘Senin adamın listede yer alsın, benim adamım şu mevkide olsun’ düşüncesi son zamanlarda hâkim olan ve şikâyet edilen bir konuydu ve hâlâ bu durum kollanmaya devam ediyor. Seçilmiş belediye başkanları ilk defa yedekteydi. Hani övünülen 17-0’lık durumda bile seçilmişler hiçbir zaman yedekte olamamıştı. Kaldı ki şimdi AK Parti’nin büyükşehirle birlikte 9 belediye başkanı var. Yani kısacası seçilmiş iki belediye başkanına bile sahip çıkamamış bir yapı ortaya çıktı.
Yukarıda da dediğim gibi ikinci bölümde de bu konuya dair konuşulanlara kısaca kulak vereceğiz. Ne de olsa bu iş daha çok su götürür…
