https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

EDİTÖRÜN KÖŞESİ


Kayseri Şeker’de ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Kayseri Şeker’de ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?


Kayseri Şeker hakkında bir yazı yazdığım zaman, kamuoyunda söylentilerin dışında fabrika içinde olup bitene kadar birçok konu kulağıma geliyor. Aslında yazılar bu işin ne kadar ciddi boyutta olduğunu gösterse de, ilimiz siyasetçilerinin bilinmez bir hareketsizliği nedeniyle her sorunu olan, birilerinden medet ummaya çalışıyor. Bu bizim gibi yazılarında konuları seçenler için iyi haber gibi düşünülse de, aslında memlekette içinde bulunduğu konuma bakacak olursak hiçte iyi durumlar içinde olunmadığına işarettir. Siyasetçilerimiz ilimizdeki ‘DÜM’ yani uzun açıklamasıyla ‘Dedikodu Üretim Merkezi’ni söylerler ve birbirini çekemeyen isimlerin kapalı kapılar ardında dedikodu yaparak zamanlarını öldürdüklerinden bahsederler. ‘Buraya kadar her şeyde bir gerçeklik payı vardır’ diyerek, sadece duyduğumuz dedikoduları bu satırlarda paylaşsak ‘gerçekten mi?’ diyenlerinizin içinde yüzde 90 seviyelerinde olduğuna sizde inanamazsınız. Mesela dünkü yazımdan sonra bir söylenti şöyle diyor: “Kayseri Şeker’deki borçlar yüzünden yönetim kredi çekmek istiyor. Ancak bu kredi konusunda bankalar borçlusunuz diye işlem yapmayınca, yönetim bir milletvekiline ‘bu işi halledin, ben karışmam’ demiş.” O milletvekilli de, bizim ve sizin çok iyi bildiği kişi. Ne diyeyim. Sizce bunu söyleyebilir mi, yönetim? Ya da milletvekili sadece bu söylemi dinler mi? Ben bilemedim!

Kayseri Şeker’de ciddi bir borç olduğunu artık ‘sağır sultan’ bile öğrendi. Öğrendi de ne oldu ki, yine harcamalar en üst seviyede diye şimdilerde bazı muhalefetteki isimlerin sosyal medya paylaşımları gündeme damga vurdu. Hani dün ki yazımda yönetimden ayrılan eski yönetici demiştim ya, Metin Demircan için! Aslında o hala fabrikada yönetici gibi maşallah neler anlatıyor, neler…

Bakın son yaptığı paylaşım benim de dikkatimi çekti. Bu kadar borç varken, yaklaşık 100 civarı kişiyi ne diye Kıbrıs’a tatile götürürsün ki? Buna iyi yöneticilik mi deniyor? Ben anlayamadım. 

Ha birde kredi için bazı bankalardan para isteniyormuş. Bunların başında da borçlu olunmayan, ihracat yapanlara kredi veren Eximbank’ın adı geçiyor. Ne kadar doğru bilemedim ama Metin Demircan’ın ifadelerine göre, ‘bu işin oluru yok’ deniyor ama ben buna da bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü siyasetçiler ne eder, ne yapar borç batağındaki Kayseri Şeker için bu krediyi sağlarlar. Sonra da kurum daha da borçlu hale gelmiş umurlarında olmaz!..

Bakın verilen ödemeler için nasıl bir yol izleneceğini Sayın Demircan sosyal medyasında şöyle paylaşmış; “Fabrikanın kredileri ve olası seçime gidilmesi durumları ile ilgilenen arkadaşlara durum değerlendirmesini yapalım.  Eximbank'tan 3 milyar TL'lik ihracat kredisi çekilecek. Diğer bütün bankalardan kredi limitleri dolunca, çözüm bu şekilde bulunmuş. 

3 milyar TL'lik ihracat taahhüdünde bulunup, kredi kullanılacak. Gerekli bütün evrakları hazırlayıp gönderilmiş. Maalesef ki şu anda bu krediden başka çözüm yolları kalmamış. 

Nüfuzlu kişiler Kayseri Şeker’e kredi kullandırabilmek için yoğun çaba sarf ediyorlar. Fabrikadakilerde bu durumlardan ötürü kesin alırız gözüyle bakıyorlar. Fakat Eximbank maksimum, son 5 yılın ihracat ortalamasının, %40 fazlası kadar kredi verebiliyor. Eğer iki yıl içinde, çektiğin kredi kadar ihracat yapamazsan ki, fabrikanın bilindiği gibi ihracatı yok, % 1.5 cezalı ödüyorsun. Bunlarda %1.5 ceza para değil demekteler ama ben ne desem bilemedim?

Ayrıca olası seçim kararı alınması durumu öncesi, içerde bir grup arkadaş kendilerine yakın bir şahsı genel müdür yapmaya çalışıyorlar.  İçerden genel müdür yapacakları bu şahsın desteği ve buna eklenecek siyasi destekle birlikte, daha öncesinde yönetime girdirmeye çalıştıkları arkadaşı aday edip seçimi çok rahat bir şekilde kazanacakları hesabı yapmaktalar. Bizlere düşen süreci bekleyip görmek.”

Diyorum ya, bu işin neresinden bakacağımı bilemiyorum. Alenen bu kadar açıkça yapılır mı, diye düşünmeden de edemiyorum. Bu neyin kafası? Siyasetçiler zaten bir muamma. 

İşte bu sözlerin döküldüğü anda diğer paylaşımda anlatılanlarla yazımı sonlandırayım.

“Bu neyin kafası anlayamadım? 

İnsanın bu kadar şuursuz olması için herhangi bir ilaç, bir madde kullanıyor olması lazım. 

Sen tut, bu kadar rekor seviyede borçlanmışken, daha da borçlanmak için kredi verecek yer ararken, bu kredileri alabilmek için araya girsin, yardımcı olsun diye onun bunun karşısında avuç üflerken, bütün bu borçlanmada katkısı bulunan idarecilerini, yöneticilerini, yaklaşık 100 civarında kişiyi, Kıbrıs’a tatile götür… 

Anlamak mümkün değil!?

Normal bir insan borçlu iken uykuları kaçar, nasıl ödeyeceğim diye dert sahibi olur. Ama bunlarınki öyle değil. Borç yiğidin kamçısıdır derler. Onu anlarım. Ben anlarımda sanırım bunlar onu yanlış anlıyor. “

İnsan gayretlenir, bu borcu ödeyeceğim diye canla başla çalışmaya başlar ama yiğit olan, “amaaaan nasıl olsa ödenir” diye zevk’ü sefaya dalmaz, temkinsizce hareket etmez. 

Bu gamsızlıktır. Emeğine muhtaç olduğunuz insanlara, geçim kaygısıyla alın teri döken insanlara, sabahın köründe, günün ayazında, tarlasına, traktörüne koşan insanlara haksızlıktır. 

Sen bankadan kredi alamayacak durumda iken, kalk böyle organizasyonlara giriş! O da eksik kalsın yahu! Gidip otellerde fabrikanın olmayan parasını çarçur etme! 

Düze çık. Sonra kutlamama mı yapıyorsun, ne yapıyorsun yap. Canım fabrika, emekçiler, çiftçiler bu haldeyken olacak iş mi bu? 

Sen hak ettiğini düşünüyorsun, şakşakçılarını şımartıyorsun da, diğerlerinin suçu ne? 

Daha ağır konuşurdum ama söz hakkı doğar, bu zihniyetle muhatap olurum diye konuşmuyorum.”