"EY TÜRK! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, Senin ilini ve töreni kim bozabilir! Titre ve kendine dön! Çin'in ipeğine, kumaşına, kadınına, parasına ve puluna aldanmayın"!(Günümüze uyarlarsak ; ABD dolarına ve tatlı sözlerine aldanmayın)
Bilge Kağan, 1300 yıl önce Orhun Kitabeleri'nde Türk Milleti'ne böyle seslenmiş ve bunları taşa kazımış.
Türk tarihinin bilinen ilk yazılı eserleridir.
Siyasetname özelliği taşır ve öğüt verirler.
“Türk” adının geçtiği ilk metinlerdir.
“Türk” kelimesinin yer aldığı ilk belge ise Orhun Abideleri olarak bilinmektedir.
Orhun alfabesiyle Türkçe olarak yazılmıştır.
Orhun yazıtlarını 1893 yılında okuyan ilk kişi Danimarkalı dilbilimci
Vilhelm Thomsen'dir.
Orhun, Göktürk ya da Köktürk alfabesi, Göktürkler ve diğer erken dönem Türk kağanlıkları tarafından kullanılmış, Türk dillerinin yazılması için kullanılmış ilk yazı sistemlerinden biridir ve 38 (damga)harflidir. 4 ünlü ve 34 ünsüz harften oluşur. Sağdan sola doğru yazılır.
Türkler İslamiyet'i kabul ettikten sonra ilk devlet olan Karahanlılar, Uygur Alfabesini kullanmış ve Türkçe nin Hakaniye lehçesi ile konuşup yazmışlardır.
Uygur alfabesi, Soğd kökenli olup bazı değişikliklerle Türkçeye uygulanmıştır. Harf sayısı 14'tür. Bunlardan üçü ünlü, 11'i ünsüzdür. Sağdan sola doğru yazılır. Z hariç tüm harfler bitiştirilir.
Uygur alfabesinin yaygınlık kazandığına delil olarak, Kaşgarlı Mahmud'un Bağdat'ta yazıp Abbasî halifesine sunduğu Divanu Lugati't-Türk (1072) adlı eserinde bu alfabe için kullandığı "Türk alfabesi" sözü yeterlidir.
Türkçenin ilk yazı dili devresinin, milli alfabesi Uygur alfabesi olmuştur. Kâşgarlı Mahmut da Uygur alfabesinden Türk yazısı diye söz etmektedir.
Alfabenin ne zaman kullanılmaya başlandığı hakkında kesin bir tarih yoktur.
Ancak 8.-17. yüzyıllar arasında Doğu Türkistan, Harezm ve Altın Ordu bölgelerinden İstanbul’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Gazneli Devleti ile birlikte hem Arap Alfabesi alınmış , hem de Arapça ve Farsca Türkçe yi çok etkilemişti.
Türkçe nin içinde bulunduğu durumu gören Karaman oğlu Mehmet Bey 1277 de 'TÜRKÇE'yi RESMİ DİL olarak illan etti.
Böylece Karahanlı Devletinden bu yana Türkçe ilk defa resmi dil olarak kabul edilmiş oldu.
Dil ile Dilin kullanıldığı Alfabe aynı şey değildir. Mesala Osmanlı Devleti döneminde Türkçe Arap harfleriyle kullanılmıştır.
Örneğin Latin Alfabesi bu şekilde yazmış olduğumuz TÜRK kelimesi ; Göktürk Alfabesi ile şeklinde, Arap Alfabesi ile şeklinde yazılmaktadır.
Türkler din değiştirdikten sonra ilk devlet kuran Karahanlılar Uygur alfabesini kullanmış veTürkçe (Hakaniye lehçesi ile) konuşup yazmıştı.
Gazneli devleti ile hem Arap alfabesi alınmış hem de Arapça ve Farsça Türkçe'yi etkilemişti.
Türkler İslamiyeti kabul ettikten sonra yaklaşık 10. yüzyıldan itibaren 1 Kasım 1928 tarihine kadar Kuran Dili de olan Arap alfabesi ni kullanmışlar ve 1 Kasım 1928 den beri Latin Alfabesini kullanmaktadır.
Türkiye Selçukluları zamanında bilim dili Arapça, devletin resmi dili ve edebiyat dili Farsça idi. Beylikler ise hem edebiyat dili hem de resmi dil olarak Türkçeyi kullanmışlardı.
Osmanlı döneminde ise kullanılan üç dil vardı.
Anadolu'da ve Balkanlarda, halkın ve Müslümanların çoğunluğu Türkçe; ancak Eğitimli Nüfus ve Saray Erkan'ı Farsça ; Arabistan, Kuzey Afrika, Irak, Kuveyt ve Şâm halkı ise Arapça konuşuyordu.
Karamanoğlu Mehmet beyden bu yana Türkçeye gereken önem verilmemiş çok sayıda yabancı sözcük Türkçeye girmişti.
Bunu bilen ve yakından takip eden,Atatürk, 2 Eylül 1930'da Prof. Sadri Maksudi (Arsal) Bey'in ''Türk Dili İçin'' adlı kitabının iç kapağına, ''Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.'' ifadelerini yazmıştı.
Atatürk ayrıca Türkiye kültürün en önemli ögesi olan dile her zaman büyük önem vermiş,
Türk Dünyasında ortak dil ve abece konusundaki gelişmeleri yakından izlemiş, 1928’de Arap Alfabesi nin yerine Latin Alfabesine geçilmesi ni sağlamış ve 12 Temmuz 1932’de de Türk dilinin tüm güzellikleri ni meydana çıkarmak, onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek amacıyla Türk Dil Kurumunun kuruluşuna öncülük etmiştir.
Türk Dil Kurumun kuruluşunun hemen akabinde Türkçenin geliştirilmesi, zenginleştirilmesi ve özleştirilmesi yolunda yapılacak çalışmaları belirlemek amacıyla
26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Birinci Türk Dil Kurultayı’nın toplanmasını sağlamıştır.
Türk Dil Kurumunun kurucu ve koruyucu Genel Başkanı Atatürk dokuz gün süren kurultay oturumlarının tamamına katılmış, bütün tezleri (bildirileri) dinlemiştir.
Takdir ve yorum sizin.