Prof. Dr. Derviş Boztosun

Tarih: 13.05.2025 13:00

İki ucu keskin bıçak: Faiz politikası ve Türkiye ekonomisi

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye ekonomisi, karmaşık bir yol ayrımında ilerliyor. Bir yanda inatçı enflasyonla mücadele gerekliliği, diğer yanda artan faiz yükü altında ezilen şirketlerin çığlıkları... Merkez Bankası'nın (TCMB) önünde duran tercih, adeta iki ucu keskin bir bıçağa benziyor: Ya yüksek faizle can çekişen şirketleri daha da köşeye sıkıştıracak ya da faiz indirimiyle doları serbest bırakıp yeni bir ekonomik türbülansa kapı aralayacak.

Mevcut yüksek faiz politikası, hiç şüphesiz enflasyonu dizginleme arzusunun bir tezahürü. TL'yi destekleyerek döviz kurundaki ani yükselişlerin önüne geçmek ve genel fiyat istikrarını tesis etmek gibi önemli amaçlar taşıyor. Ancak madalyonun diğer yüzünde, bu politikanın reel sektör üzerindeki acımasız etkisi duruyor. Artan kredi maliyetleri, yatırım iştahını kırıyor, üretim maliyetlerini artırıyor ve pek çok şirketin ayakta kalma mücadelesini daha da zorlaştırıyor. Özellikle borç yükü yüksek olan KOBİ'ler için bu durum, adeta bir ölüm-kalım meselesi haline gelmiş durumda.

Peki ya çözüm faizleri düşürmek mi? İlk bakışta bu, nefes almakta zorlanan şirketler için bir can simidi gibi görünebilir. Düşük faiz oranları, finansman maliyetlerini azaltacak, yeni yatırımların önünü açacak ve ekonomik aktiviteyi canlandıracaktır. Ancak bu senaryonun da karanlık bir yüzü var: Doların serbest kalması riski. Faiz indirimleri, TL'nin cazibesini azaltarak döviz talebini artırabilir ve bu da kurun hızla yükselmesine neden olabilir. Geçmişte yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki, kontrolsüz bir döviz kuru artışı, ithalat maliyetlerini katlayarak enflasyonu yeniden tetikleyebilir ve bu durum, kısa vadede sağlanan rahatlamanın acısını uzun vadede hepimize çektirebilir.

Dolayısıyla TCMB'nin omuzlarındaki yük ağır. Enflasyonla mücadeledeki kararlılığını sürdürürken, reel sektörün yaşadığı zorluklara da kayıtsız kalamaz. Atılacak her adımın, domino taşı etkisiyle zincirleme reaksiyonlara yol açabileceği bir ekonomik denklemde doğru kararı vermek zorunda. Bu karar, sadece bugünü değil, Türkiye ekonomisinin geleceğini de şekillendirecek bir nitelik taşıyor.

Merkez Bankası'nın bu kritik süreçte hangi yolu seçeceği merakla beklenirken, unutmamamız gereken bir gerçek var: Sürdürülebilir bir ekonomik istikrar için sadece faiz politikası yeterli değil. Yapısal reformlar, mali disiplin, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gibi uzun vadeli adımlar da bu denklemin vazgeçilmez unsurları. Aksi takdirde, hangi kısa vadeli politika uygulanırsa uygulansın, Türkiye ekonomisi bu iki ucu keskin bıçağın yarattığı risklerle yaşamaya devam edecektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-F0G61HQYBB