https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


Hürriyeti gasp edilen ata yurdu: Doğu Türkistan-4

“Bu kadar matemleri ve felaketleri yaşayan Doğu Türkistan elbet birgün hürriyetine kavuşacaktır"


TOPLAMA KAMPLARI!
Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere yönelik zulüm, farklı farklı yol ve yöntemlerle şiddetle devam etmektedir. Çin resmi görevlileri, Türk gençlerini potansiyel olarak rejim karşıtı görerek sebepsiz yere evlerinden toplamaktadırlar. Gençler bu zulümden kurtulmak için dağlara ya da çöle kaçmaktadırlar.

1996 yılından beri 3 milyon Uygur Türkü kamplarda ağır işkence altında tutulmaktadır. Bir insan hakları örgütünün resmi yazısında da belirtildiği gibi sanıklar, tek celsede biten davalarda ya kürek cezasına mahkum edilmekte ya da meydanlarda infaz mangaları tarafından kurşuna dizilmektedir. Mahkemeler, Komünist Partinin talimatı ile çalışmaktadır. En dehşet verici olan ise hamile kadınların evlerinden alınarak gayrı sıhhi şartlarda kısırlaştırılmaları, sınırlama fazlası doğan bebeklerin ailelerine rağmen öldürülmeleridir.

1997 yılının Şubat ayında tekrar alevlenen olaylar sırasında yaşananlar, Çin zulmünün bir özeti niteliğindedir. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre Çin milis güçleri, 4 Şubat'a rastlayan Kadir Gecesi'nde bir mescitte toplanan 30'un üzerindeki kadını, Kuran okurlarken demir sopalarla dövdüler ve sürükleyerek Emniyet Merkezi'ne götürdüler. Mahalle sakinleri Merkez'e giderek kadınların serbest bırakılmalarını isteyince işkence ile öldürülen 3 kadının cesedi önlerine atıldı. Bunun üzerine galeyana gelen halk ile Çinliler arasında çatışmalar başladı. 4-7 Şubat 1996 arasında 200 Doğu Türkistanlı hayatını kaybederken, 3500'den fazla Uygur kamplara kapatıldı. 8 Şubat sabahında ise bayram namazı için camilerde toplanan halkın namaz kılması güvenlik güçlerince engellendi. Bunun üzerine çatışmalar tekrar alevlendi ve sonuç olarak Nisan-Aralık 1996 arasında 58.000 olan tutuklu sayısı, bir anda 70 bini geçti. 100 kadar genç meydanlarda kurşuna dizilirken, 5.000 Uygur Türkü çırılçıplak soyularak 50'şer kişilik gruplar halinde meydanlarda teşhir edildiler.

Batılı güçler her zamanki gibi tüm bu vahşete karşı tepkisiz kalmaktadır. Birleşmiş Milletler'in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar BM'nin koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. BM'ye yapılan tüm başvurular geri çevrilmiştir. 35 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman Türk halen Çin baskısı altındadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde "kaybolmuş" tur. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir.

Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından uygulanan asimilasyon politikalar bağlamında yapılan toplama kamplarında Doğu Türkistanlı  müslüman Türk milleti  ağır işkenceler görmekte, Kızıl Çin tarafından sistematik bir şekilde zulüm ve soykırım yapılmaktadır. Toplama kamplarının sayısının 1.200’ü geçtiği ve burada tutulan insan sayısının 3 milyon üzerinde olduğu belirtilmektedir.  
Çin tarafından bu toplama kamplarının kurulmasının sebebi, radikal İslamcılığın önünü kesmek ve Uygur Türklerine meslek kazandırma projesi  olarak belirtilirken, bu toplama kamplarına giren insanların çok azından haber alınabilmektedir. Tek suçlarının Türk ve Müslüman olmalarından dolayı toplama kamplarına alınan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz planlı bir şekilde yok edilmektedirler.

2017 yılından itibaren toplama kampları adı faaliyet gösteren zulüm ve işkence kamplarında Doğu Türkistanlı Türklerin DNA’sı toplanıyor, kısırlaştırılıyor. Burada yaklaşık 30 milyon Uygur Türk’ü var. Her türlü işkenceye maruz kalıp, Çin’in çizdiği sınırlar dahilinde bir hayata zorlanıyorlar. Mahalle aralarında bile insanlar takılan çiplerle kontrol altında tutuluyorlar.  Allah’ı inkar etmeleri ve dinlerinden dönmeleri isteniyor. Yapmayanlara karşı ağır, sistematik işkenceler uygulanıyor. Bilinçaltı uygulamalarıyla buradaki Türkleri intihara meyilli kişiler haline getirip intihara sürüklüyorlar. Yakın zamanda kamplarda intihar vakalarının artmasının nedeni de bu.
Çin, dünyanın gözü önünde bir soykırım yapıyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor. Şu anda Doğu Türkistan’da demografik yapı bozulmak üzere. Çin nüfusu yüzde 47’ye kadar geldi. Doğu Türkistana Çinli nüfus taşımakla, kısırlaştırma ve işkencelerle yakın bir zamanda nüfus Çin lehine dönecek ve artık Çin bu Türk toprağını resmen ilhak etme hakkını kazanacak. İşin sadece nüfus değil ekonomik ve stratejik boyutu da var ama o da öteki yazıya nasip.

Çin Uluslararası örgütlerin ziyaretleri sırasında Çin adeta bir melek oluyor. Önceden hazırlanmış mizansenler vizyona sokuluyor , her şey güllük gülistanlık gösterilip göz boyanıyor. Bu örgütler bu işlerin böyle olmadığını bilseler dahi Pekin yönetimine  gerekli baskıları yapmıyorlar. 
Bu örgütler geldiğinde hemen anında her camiden ezan sesi yükseltip Çin devletine çalışan Doğu Türkistanlıları getirtip Çin’in ne kadar insan haklarına saygılı olduğundan falan bahsettiriyorlar. Her şey normalmiş gibi gösteriyorlar.Yakın zamanda bazı televizyon kanallarında da aynı propagandayla özellikle Türkiye’de bir algı operasyonu yaptılar ve kısmen de bu yalana inanan bir kitle yakaladılar.