https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


Hürriyeti gasp edilen ata yurdu: Doğu Türkistan-2

“Bu kadar matemleri ve felaketleri yaşayan Doğu Türkistan elbet birgün hürriyetine kavuşacaktır.”


Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim il’e kar geliyor gardaşım
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme
Dar geliyor ,dar geliyor gardaşım!

Üstadın dediği , yurdunun umman sınırlarını bilmez ve tanımazsan , öz yurdunu el yurdu zannedersin. Özlemezsin oraları, fikrini oklamaz gardaşlarınla kucaklaşmak. Öz yurdunda öz gardaşlarının çektiği çilelerden, yaşadığı felaketlerden bîhaber olursun.Lime lime olmaz yüreğin. Ayrı düşersin başkalarının çizdiği hudutlar ötesinde....  Yabancılaşırsın kendine . Tıpkı bugün Doğu Türkistanda ve diğer Türk yurtlarında olduğu gibi. 

Malesef Türk kamuoyunda büyük çoğunluk “Doğu Türkistan”ı Çin’in bir eyaleti, parçası zannetmektedir. 1949’da Doğu Türkistan bağımsız bir Türk ülkesi idi. Bunu kaçımız biliyoruz.
Sovyetler dağılırken, birçok Türk yurdu özgürlüğüne kavuştu. Ancak bu yurtların birçoğu daha sonra ya Ruslara, ya da Çin’e angaje olarak yollarına devam ederken, kimsesiz olan bir yurt yıllarca baskı altında inlemeye devam edecekti.  Aydınların hapishanelerde öldürüldüğü, yüz binlerce Uygur Türkünün toplama kamplarında tutulduğu, işkencenin her türlüsünün Uygur Türklerinin vatanlarında kol gez gezdiğini kaçımız biliyoruz.
Uygur Türklerinin soykırıma  maruz kaldığını, onlara akıl almaz işkencelerin uygulandığını , namusların çiğnendiğini, nükleer denemelerle hayatların söndürüldüğünü, inançların yasaklandığını, Kur’an-ı Kerimlerin toplatılıp çiğnendiğini kaçımız biliyoruz?  Doğu Türkistanlı Türklerin feryadına kaçımız kulak veriyor, dertleriyle dertleniyoruz.
İşin özeti , kaçımızın bu Türk yurdundan ve orada olup bitenlerden haberi var?

Güzel Türkistan sana ne oldu?
Doğu Türkistan’da neler oluyor? 
Neden utancından güneş sararır, 
Neden yıldızlardan hüzün sağılır geceleri? Neden Gök bayrak gönderde çekili değil !
diye  kaçımız meraklanır , dertleniriz?

Kaçımız biliyoruz Doğu Türkistanın yaşadığı mahsun ve mazlum kaderi. Yok edilmek üzere girişilen  imha hareketlerinden ne zaman haberimiz olcak!

Tarihi 5.yy’a kadar uzanan Türkistan’ın batı kısımları Çarlık Rusya’sı tarafından 1865’te işgal edildi ve daha sonra Batı Türkistan olarak adlandırılmaya başlandı. 1917 yılında Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla Batı Türkistan ; Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan olmak üzere 5 cumhuriyete bölündü. Türkistan’ın doğu kısımları ise Çin Devleti’ni o zamanlar kontrol altında tutan Mançular tarafından 1876’da işgal edilmişti. 8 sene süren kanlı savaş sonrasında Mançu İmparatorluğu, 18 Kasım 1884 tarihinde Doğu Türkistan’ı resmi olarak ilhak etti ve adını “Kazanılmış toprak” anlamına gelen “Şincan” olarak değiştirdi.

Çin Milliyetçilerinin Mançu İmparatorluğunu 1911’de yıkmasından sonra, Doğu Türkistan, Mançu İmparatorluğu’nun son dönemlerinde bölgeye gönderdiği Çinli savaş ağalarının hakimiyeti altına girdi. Bu dönemde merkezi Çin Hükümeti’nin Doğu Türkistan üzerindeki baskısı azdı. Yabancıların işgalinden topraklarını temizlemek isteyen Uygurlar, Çinlilere karşı çok sayıda isyan tertip ettiler. İlk önce 1933’de daha sonra 1944’te başarıya ulaşıp kendilerine Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletini de kurdular ancak bu bağımsız cumhuriyet, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ve siyasi entrikalarıyla yıkıldı.
Mao liderliğindeki Kızıl Ordu’nun Çin’de hakimiyeti ele geçirmesinin ardından 1949 Eylül’ünde Doğu Türkistan’daki Çin birliklerinin komünist Çin hükümetine bağlılıklarını bildirmeleri üzerine ve içerdeki işbirlikçiler sayesinde  Çin hiçbir askeri güç kullanmadan Doğu Türkistan’ı işgal etti. O gün bugündür , Çin esareti altında ezilen Doğu Türkistan halkı, özellikle son yıllarda sistematik bir şekilde uygulanan vahşi politikaların hedefi durumunda.

Doğu Türkistan 1949 yılında zalim Mao’nun emriyle işgal edildi. İşgalden önce Doğu Türkistan’da Çinli ve diğer etnik azınlıkların sayısı nüfusun % 8’i idi. % 92 ise çoğunluk Uygur olmak üzere, Kazak, Kırgız, Tacik ve Özbek Türkü idi. Son 72 yıl içinde nüfus tersine çevrildi. Doğu Türkistan Türklüğü azınlık duruma düşürüldü. Doğu Türkistanlı Türklere icra edilen “Doğum kontrolü kanunu”na göre şehirlerde oturanlar en fazla 2, köylerde oturanların ise 3 çocuk yapabilirler. Bunu aşan hamile kadının, kaç ay olursa olsun, kürtaj ile çocuğu alınır. Şayet doğum olmuşsa bu kişiye kimlik verilmez ve vatandaşlık haklarının hiçbirinden istifade ettirilmez. Çin bütün nükleer denemelerini Doğu Türkistan’da yapmaktadır. Bu nükleer ışınlar sebebiyle ölenlerin sayısı 250 binden fazladır. Sakat olanların ve sakat doğanların sayısı korkunç boyuttadır. Çin, Doğu Türkistan’da 1964- 2000 arasında 11’i yeraltı olmak üzere 50 büyük nükleer deneme yapmıştır. Nükleer denemelerin sayısı yüzlercedir. Çevre kirlenmesinin vardığı boyutlar ise son derece vahimdir. 
21. Yy’ın medeni(!) dünyasında gençler sebepsiz yere tutuklanmakta rejime karşı oldukları iddiası ve iftiraları ile idama mahkum edilerek kurşuna dizilmekte, müslümanların ibadetlerini  yapmaları engellenmekte,
Uygurların kazançları acımasız vergilerle ellerinden alınmakta, halk açlık tehlikesiyle ölümün eşiğinde yaşamakta, yanı başlarında yapılan nükleer denemelerle ölümcül hastalıklara yakalanmaktadır. Asimilasyon ve katliamların gün geçtikçe arttığı güzel Türkistan’da ay yüzlü kozlarımızın namusları kirletilmekte , kültürel kaynaşma adı altında her eve bir Çinli erkek yerleştirilerek namuslar çiğnenmekte, insanlar ara sokaklarda bile izlenip kontrol edilerek psikolojik baskı uygulanmakta .  kontrol altında tutulmaktadır. Bu duruma ve Doğu Türkistandaki “ insan hakları ihlallerine” Amerika , Almanya, İngiltere, Finlandiya. gibi birçok Avrupa ülkesi tepkilerini dile getirirken ne yazık ki  Türkiye ve diğer Türk ve İslam ülkelerinden çıt çıkmıyor. Ne acıdır ki Türkiye susmakla kalmıyor, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin haklı tepkilerini de sistematik bir şekilde engelliyor. Ey Türk milleti bari sen yağa kalk! Çiğnenen namus senindir, katledilen millet senin kardeşindir, işgal edilen vatan senin ata yurdundur!