Bilinen insanlık tarihinin muhtelif asırlarında insanlık vicdanını kanatan, insan şeref ve haysiyetini derinden yaralayan hadiseler vuku bulmuştur. Tarihin gerilerine doğru gittiğimizde hakimiyet mücadelelerinin ve ezeli düşmanlıkların öcünü almak için girişilen kavgaların daha mertçe ve yiğitçe yapıldığını görürüz. Yakın tarihte mertliğin bozulduğuna, kalleşliklerin kol gezindiğine şahit olmaktayız. Yani düşman mert değil artık.
20. yüzyılda da dünyanın dört bir yanında savaşlar, iç kargaşalar, toplu katliamlar, terörün her türlüsü insanlığa dehşet saçtı. Dünya tarihinde ilk kez, savaşlarda bu kadar çok sivil insan hedef alınarak öldürüldü. Hemen hemen her kıtanın bir veya birkaç köşesinde dinmeyen bir zulüm ve kargaşa ortamı oluştu. Dünyayı böylesine kana bulayan, insanlara zulmün her türlüsünü yaşatan neden ise, 19. yüzyılın köhne ve ilkel bilimsel metotlara sahip zihinlerinin ürettiği ideolojilerdi.
Dünyaya dehşet saçan yayılmacı ve sömürgeci ideolojilerin başında ise komünizm gelmekteydi. Karl Marx ve Friedrich Engels isimli iki Alman'ın ürettikleri bu ideolojinin, Lenin, Stalin ve Trotsky gibi kişiler tarafından uygulanmaya konmasıyla, dünya tarihinin en büyük zulümleri, kıyımları ve katliamları gerçekleştirilmeye başlandı.
Bu ideolojinin Rusya'dan sonra Doğu Avrupa, Çin, Hindiçini, Latin Amerika gibi coğrafyalara da sıçramasıyla, zulmün çapı daha da büyüdü. Ve bu ideoloji ardında milyonlarca ölü bıraktı. Yurtsuz insan türetti. Her ne kadar kesin rakamlara ulaşılması mümkün değilse de, komünizmin dünyaya getirdiği ölü sayısı yaklaşık 100 milyondur; Rusya'da 20 milyon, Çin'de 65 milyon Vietnam'da 1 milyon, Kuzey Kore'de 2 milyon, Kamboçya'da 2 milyon, Doğu Avrupa'da 1 milyon, Latin Amerika'da 150 bin, Afrika'da 1,7 milyon, Afganistan'da 1,5 milyon ve uluslararası komünist hareketin ve iktidarda olmayan komünist partilerin neden olduğu 10.000 civarında ölü.
Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizmin siyasi bir rejim olarak çöktüğü kabul edilse de, komünist ideoloji ve uygulamaları hala devam etmektedir. Hala Kızılordu zihniyetinin hakim olduğu Rusya'nın Kırım’da, Çeçenistan'da, Çin'in ise Doğu Türkistan'da yürüttüğü uygulamalar bunun en önemli göstergelerindendir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, Mao'nun Kızıl Çin'in de yaşananların tekrarını yaşamaktadırlar.
Zamanımızda 200’ü aşkın ülkenin büyük çoğunluğunda “Zulüm”, devlet politikası haline gelmiştir. Ama bunların içinde Çin zulmü (işkencesi) meşhurdur.
Yalnız şu andaki Kızıl Çin’de değil, daha önceki Çin Cumhuriyeti ve ondan önceki Çin imparatorluk devrinde de Çin, zulüm, işkence, baskı, soykırım ve asimilasyonda tarih boyunca her zaman ön sırada yer almıştır. Bilinen tarihi bir gerçek ise zulm ile âbad olan devletler zulümleri sebebiyle yıkılarak tarihin sayfaları arasına gömülmüşlerdir. Bunun en son misali, dağılan Sovyetler Birliği ve Yugoslavya Federasyonu’dur.
Kimsenin endişesi olmasın elbet birgün Çin de dağılacak, bölünecek ve yıkılacaktır. “Zulüm payidar olmaz” düsturu gereğince zalim Çin dağılacak ve elinden zorla alınan özgürlüğüne kavuşacak Kaşgarlı Mahmut’un, Yusuf Has Hacibin, Satuk Buğra Hanın , Osman Batur’un ülkesi . Yeniden hürriyet marşlarıyla coşacak Yakup Han’ın , İsa Yusuf Alptekinin torunları. yeniden Seyit Tümtürk’ün ve Türkistan sevdalısı yiğitlerin , ak saçlı bilgelerin , asil soylu bacıların ellerinde göndere çekilecek . Ve özgürce dalgalanacak ay yıldızlı gök bayrak , ata yurdun semalarında. Kürşad ruhlu komutanlar eşliğinde , bozkurt soylu orduların zaferleriyle gelecek hürriyet . Ve Hz. Peygamber (sav)’in mübarek ruhları da orada olacak.
Zulüm üzerine kurulmuş Çin hakimiyeti son bulacak ve Çin param parça olacak. Zulmün karanlığında, utancından sararan güneş , Doğu Türkistanın ufuklarında yeniden olanca kızıllığıyla doğacak . Yeniden hürriyet meşaleleri tüm dünya Türklüğünün yüreklerini ısıtacak , dualar ve sevinçler eşliğnde . Şehitlerin aziz ruhlarıyla arşa yükselecek sevinçler ve dualar....
Allah Uygur Türklerinin mücadelesini zaferle taçladırsın!
