Kayseri’de sürekli yeni binalar, villalar, kısacası beton ve demirin hakim olduğu bir çok yapı inşa ediliyor. Yakında değeri ile sahiplerinin övüneceği moda olan araziler mevkiler tamamen betonla kaplandıktan sonra şehir daha kaç değerli muhitlere bölünebilecek bilinmez.
Öte yandan meslekleri ve yılların getirdiği bilinçle, tabiri caizse tek işi yapılar inşa etmek olan bu meslek grubunun şu aralar sancılarını görmemek mümkün değil. Bir yandan sistemin çarklarının dönmesi için yapı yapmaya devam etmek zorunda olan firmalar, bir yandan satışların düşük olması, bir yandan şişmiş emlak balonu… Bu çıkmazlar içerisine doğurduğu sonuçlar eklendiğinde günümüz yapılaşma sorunu, evsizleşme, yüksek kiralar ve yapı m2 fiyatlarının (enflasyon, işçilik, malzeme pahalılığı) fazla olmasından dolayı bu sarmal daha da zor bir dönemi beraberinde getirecek gibi görünüyor.
İşin diğer tarafına gelecek olursak eğer, asgari ücrete yapılan her zamda banka kredilerinin faiz oranlarını artırıp işçilik ve malzeme bedellerini olumsuz etkileyeceğinden dolayı makul ve beklenen gibi fiyat düşüşü mümkün olmayacaktır. Otomobil piyasası gibi düşmesini beklemenin yanlış bir hamle olduğunu anlamak ilk piyasaya para girişleri arttığı ve ev satışlarının yükseldiğini gördüğümüz an anlaşılacaktır. Kayseri kültüründe ve insanlarımızın kira vermekten hoşnut olmadıklarından ötürü ev sahibi olmak bu şehirde yaşayan birçok insanımızın ilk hedefleri arasında yer almaktadır. Bu sistemde, şuanki ekonomik denge göz önünde bulundurulduğu takdirde ev sahibi olmayı bırakın kirasını düzgün ödemeyi başarabilen kiracı sayısı bile git gide azalacaktır. Naçizane fikrim eviniz varsa satmayın, yoksa da borçtan korkmayın, alın!