Merhaba sevgili okur;
Yaz mevsiminin yeni yeni yüzünü gösterdiği, aydınlık, sıcak bir günden selamlar. Güneşin ışığı içimizi ısıtsın, aydınlatsın.
İç dünyası güzel olanın, dışarıya verdiği enerji de güzel olur, fiziksel görüntümüze yansır. Beden ve zihin aynı negatif kaoslarla besleniyorsa, yeniliklere kapalı ise dünyanın neresine gidersen git, istediğin kadar adres değiştir; düşünce tarzını değiştirmediğin sürece, gittiğin her yere tüm olumsuzlukları götürürsün.
Biz insanlara kendimizi hep bir aciz varlıkmışız gibi gösterip, öyle de hissetmemiz içi her türlü yolu denediler (medya kanalları, "hacı-hocayım" diye geçinenler) ve toplumun hassas, duygusal, zayıf yönlerini bulup, hepimizin hayatını etkileyecek şekilde bilinçaltımıza acizliği, fakirliği sevdirmeye çalıştılar.
Onlar negatif alana hizmet ettiler, görevlerini yaptılar; fakat biz hala neden sorgulamadan inanmayı seçiyoruz?
Zihin koskoca bir evren akıl ise onu çalıştıran sistem, böyle bir mekanizmaya sahipken, insanoğlu kolayı mı seçiyor?
Hazırcılığa mı alıştı?
Yoksa sorgulamaktan mı korkuyor? (Bu da bir kök inanç.)
Biz yaratılış olarak çok güçlü varlıklarız. Bu gücümüzü ortaya çıkarıp kullanabileceğimizden korktukları için, zaaflarımızdan faydalandılar.
Bilgi, hissetmek, farkındalık, sorgulamak. Bu kavramlardan korkmadan amacımıza ulaşana kadar, insanlık için hizmet etmeye devam etmekte olan kıymetli insanlar var, en azından onlara kulak vermeliyiz.
Bizler aciz varlıklar değiliz. Yaratıcının sevgi ve merhametine güvenip, sadece kendiniz için değil; birlik olma, bir arada tutma bilinci ile etrafımıza sevgi frekansı yansıtarak, yaşamayı ilke edinen topluluklar olabilmek; istediğiniz birçok negatif olaylardan kurtulması demektir.
Gelecekte hayalini kurduğumuz dünyayı oluşturabilmek için gerçeklerin farkına varmak dileği ile, hoşça kalın.