https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


EMPERYALİZMİN KUŞAK PROJESİ- 3

Emperyal güçler ve kapitalist  sistemin kurucuları milletler ve kuşaklar üzerindeki sinsi oyunlarını  çeşitli genellemeler ve birtakım kodlamalarla  gerçekleştiriyorlar.


Tüm bu kuşak isimleri ve genellemeler gerçek mi yoksa emperyal bir proje mi diye ciddi manada üzerinde duran yok denecek kadar az. İlgilenen kesimin ekseriyası da bu oyunu kurgulayanların yönlendirmeler ışığında ve kuşaklara yükledikleri anlamlar çerçevesinde  konuyu ele alıyorlar malesef.
Yaşanan çağın özeliklerini ve kültürün tesirini referans göstererek nesiller  konsolide edilmek isteniyor. Nesillerimizi ve ebeveynlerimizi derinden etkilediklerini görüyoruz. Ataerkil aile yapısına sahip Türk milleti bugün ‘ çocuk merkezli’ bir aile yapısına dönüştürüldü. Ailelerin ve Türk toplumunun nesiller üzerindeki etki ve tesiri günden güne kırılıyor, azalıyor. Çocuklarımız, yeterli birikim ve tecrübeye sahip olmadıkları halde  gelecek planlamaları, kişilik ve karekter özellikleri , kültür ve maneviyat dünyalarının şekillenmesi kendilerine bırakılıyor. Onlar da internet dünyasından , sosyal medya kültüründen , emperyal çevrelerce yönetilen küresel sitelerden beslenerek ruhi, fikri, manevi, kültürel ve sosyal gelişimlerini tamamlıyorlar. Emperyal güçlerin istediği de tam bu zaten. Türk toplumunun ekseriyasında da kabul gören bu anlayış 7-8 yaş gruplarına kadar indirgenmiş durumda. Anne babalar çocuğunu yazdıracağı bir okulun akademik öğretimin , kültürel ve ahlaki eğitimin nasıl yapıldığını irdeliyor, soruyor , dinliyor sonra da çocuğumuza sormamız lazım , kararı o verir, diyor. Şimdi soruyorum. Bu anlayış, çocuğa duyulan sevgi ve saygının işareti mi? Bir çocuk 7,8, 9 10 ,12 veya 14 yaşında gelecek planlaması yapabilir mi , gideceği okulun hizmet kalitesi hususunda sağlıklı karar verebilir mi? Elbette çocuklarımızı muhatap kabul edeceğiz , kimi tercihlerine saygı göstereceğiz. Giyeceği bir ayakkabının rengine, bir elbisenin modeline çocuğumuz karar verebilir. Yahut gideceği okulun sıra , sandalye renklerini tercih edebilir. Ama henüz çocuk yaştaki nesiller, kaliteden, vizyondan, alacağı seciye ve terbiyenin niteliğinden  ne anlar ki tercihi onlara bırakıyoruz. Bunun adı  ne çocuk sevgisidir ne çocuğa verilen değerdir. Bunun adı olsa olsa  sevgi budalalığıdır. Bu anlayış bize planlı bir şekilde  kişisel gelişim , aile çocuk iletişimi, çocuk hakları gibi birtakım başlıklar altında, küresel kültür kodlarıyla hazırlanmış yazılı ve görsel unsurlarla, soslanmış süslenmiş , cilalanmış sözler  ve izahatlarla  yavaş yavaş benimsetildi. Hepimiz , zihin ve kültür dünyamıza pompalanan birçok bilginin  bilimsellikten uzak olmasına rağmen benimsedik , hatta uzman oluverdik. Üç beş cilalı sözün sahibi olduk belki ama çocuklarımızı beynelmilel kapitalist kültürün emrine verdik.
Özetle kuşak sınıflama ve tanımlama projesi küresel çaplı , özenle yürütülen bir toplum mühendisliğidir. Emperyalizmin değer ve özelliklere sahip yönlendirilip yönetilebilecek ve kendi emellerine hizmet edecek bir dünya gençliği oluşturma projesidir.

Malesef emperyal güçlerin ve hegemonik merkezlerin 75 yıldır uygulamaya koyduğu bu suni ve kategorik karakterli planlarını  yeteri kadar okuyamayan , göremeyen milletler dış algılara açık hale gelmiştir.  Emperyal güçler, bu ülkelerin kuşaklarına  istedikleri yaşam tarzını ,düşünme ve algılama biçimini  , davranış kalıplarını ve reflekslerini  ,  sosyo- kültürel tavırlarını şekillendirmektedirler. Nesilleri  bireysel ve toplumsal açıdan bazan normal yollarla bazan da mücbir sebepler oluşturarak yönlendirmektedirler.   Mesela İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan iki kutuplu ideolojik çağdan  bizim ülkemiz ve gençliğimiz de derinden etkilenmiştir. Bu süreçte Türkiye’nin sağda ve solda okuyan , düşünen , memleketi için bir şeyler yapmak için çırpınan ülke sevdalısı gençlerimiz, bu güçlerce oluşturulan mücbir sebepler neticesinde bir masanın etrafında toplanıp konuşmalarına , tartışmalarına ve birbirlerini anlamalarına  fırsat verilmeyerek heba edilmiştir. Temel amaç , Türkiye’ye  dayatılan emperyal sisteme ‘ hayır ‘ diyebilen bilinçli kuşakları yok etmekti. Ne yazıkki başarılı oldular. Yine ‘ Gezi olayları’nda gençliğimizi reflekslerini tetikleyen temel dinamikler ve organize olma şekli emperyal güçlerin planlarının bir parçasıdır. O gün orada ortaya konan tepki ve refleks milli değildi, ispatı gelişen olayları dünyaya servis etmek için birkaç gün öncesinden oraya çöreklenen uluslararası medyadır.
Bugünse  teknoloji çağını yaşayan  nesle ,Z kuşağı adı verilerek  onlara yüklenen anlam  ve misyon çerçevesinde gençlerimizin algoritmaları değiştirilmek suretiyle nesillerimiz bayrağından koparılıyor, vatanından koparılıyor, değerlerinden , mukaddesatından koparılıyor, tarihinden, kültüründen uzaklaştırılıyor. Bu kuşak projeleriyle
okumayan  , düşünmeyen , üretmeyen , sürekli tüketen ; memleket meselelerine ve milli bünyelerine kayıtsız; iletişim ağları üzerinden belli merkezlerden servis edilen medya ve merkezlerin kültürüyle beslenen bir nesil inşa edilmek isteniyor. Gençlerimizin  fikri ve ruhi dünyalarına bencil ve çıkarcı bir ruh üflenerek şahşiyetleri şekillendiriliyor. 
Dün ideolojik kuşaklar, vatan millet için can verirken onların torunlarının vatan ve millet meselelerine kayıtsız kalmaları ne kadar acı değil mi?

Mikail Tunç
6.08.2020 14:35:08
Tebrikler... Çok isabetli tespitler yapılmış. Emperyalizmin ayak oyunları derinlemesine işlenmiş...