https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


EFENDİLER YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ

28 Ekim 1923 günü İsmet Paşa, Fethi Okyar, Kazım Özalp, Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize Mebusu Fuat Bey ve Afyonkarahisar Mebusu Ruşen Eşref Bey, Mustafa Kemal Atatürk’ün akşam yemeğinde misafiridirler.


Malum memleket meseleleri konuşulurken hükümet bunalımlarından nasıl çıkılacağı gündeme gelince Gazi Paşa “ Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz. “ der.

Değerli dostlar, 96. yılını idrak etmenin sevincini ve gururunu hissetmemizi sağlayan başlangıç, bir akşam yemeğinde başlamıştır.

Takdir edersiniz ki 19 Mayıs 1919 da Samsun’a ulaşan M. Kemal ve beraberindeki kurmaylarının ilk adımına kadar Anadolu Türk toprakları üzerinde yaşayan bir tek insanda dahi ne savaş ne de savaşma fikri vardı. İşte o günün toplumunda vuku bulan inanç, irade ve umut Türk Milleti’nin yeni bir hikâyesinin yazıldığı kutlu bir tarihtir. Bu umudun kaynağı bin yıllık yurdumuzda kurduğumuz son devletin ebedi lideri Mustafa Kemal Paşa’nın yola çıkışı olmuştur. 30 Ekim 1919’da imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile tarumar olan devlet aklını, mazisinden aldığı inanç, güç ve kararlılıkla yeniden çalıştırmasını başaran Atatürk, o tarihten tam beş yıl sonra yeni Türk Devleti’nin yeni yönetim biçimini açıklıyordu. Emsali görülmemiş bir milli kurtuluş harbi vermede cesaretlendirdiği ve önünü açtığı Türk Milleti O’nun önderliğinde tarihe adını altın harflerle bir kez daha yazdırmış ve yedi düveli dize getirmiştir. Bugün bu başarı öyküsü dünya tarihinde ve tarihçilerin de sırrına vakıf olunamamış bir başarı öyküsüdür.

Cumhuriyet rejimi, egemenliğin yegâne sahibi olarak milleti gösterir. Dolayısıyla devlet yönetimi herhangi bir zümreye veya aileye bırakılmamış olup doğrudan millete verilmiştir. Bu durum Türk halkının millet olma bilincini pekiştirmiştir.

Ünlü düşünür İbn- i Haldun, coğrafya kaderdir, der. Anadolu Türk Milleti’nin kaderi olmuştur, bugün bu topraklarda geçirdiğimiz bin yıllık tarihin getirdiklerinden görüyoruz ki bu coğrafyada bir gelecek tasavvurumuz ve var olma irademiz olmadan yakalamak mümkün değildir. Tarihi ve ebedi düşmanlarımızın bizi Anadolu’dan Asya’nın steplerine gönderme düşüncesi hala canlılığını ve tazeliğini korurken biz de her daim teyakkuz halinde olmak gibi bir mecburiyetimiz var.

Ulu Önder, kurduğu cumhuriyet ‘ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, diyerek milli iradeyi öne çıkarırken emanetini Türk çocuklarına bırakarak yeni nesilleri de ‘ Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır, diyerek öğretmenlere önemli ve kıymettar bir vazife yüklemiştir.

Değerli dostlar, İnönü Muharebeleri’nin devam ettiği sıralarda 15 Temmuz 1921 ‘de, Birinci Maarif Kongresi Ankara Öğretmen Okulu’nda düzenlenir ve M. Kemal Paşa açılış konuşmasını yapar: “ Muhterem hanımlar, efendiler! Bugün Ankara, milli Türkiye’nin, milli eğitimini kuracak olan öğretmenler kongresine sahne olmaktadır. Derin idari bir ihmalin, devlet varlığında açtığı yarayı sarmak için en büyük çalışmayı hiç şüphesiz eğitim alanında yapmak mecburiyetindeyiz. “ İşte Atatürk, kan ve gözyaşının hâkim olduğu bir coğrafyada kafasına ilk önce eğitim ve kültür hamlesini başlatmayı koymuştur. Yine Kurtuluş Savaşı sonrasında 27 Ekim 1922’de Bursa’da Şark Tiyatrosu’nda yapılan kongrede : “ Hanımlar, beyler; bu noktaya kolay gelmedik. Onun için de öğretmenlerimiz, şairlerimiz ve yazarlarımız uğradığımız felaketin bir daha yaşanmaması için o kara günlerin sebeplerini; kan ve gözyaşı dökerek nasıl kurtulduğumuzu en doğru ve en güzel biçimde anlatacaklardır sanıyorum. Bu vesileyle şehit askerlerimizi tazimle yâd edelim. Kurtuluşa emek vermiş asker- sivil, kadın erkek, şehirli - köylü, genç - yaşlı herkesi minnetle selamlıyorum.

Atatürk hakiki kurtuluşun ilme, fenne ve insanlığa saygılı, istiklalinin değerini ve şerefini bilen, fikri ve vicdanı hür bir cemiyet olmamıza bağlamış, cephede kazanılan zaferin sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırladığını vurgulamıştır. Gazipaşa, öğretmenlere hitaben : “ Cehaleti yenerek asıl büyük zaferi siz kazanacaksınız ve koruyacaksınız. Çocuklarımızı ve gençlerimizi ellerinize emanet ediyoruz; çünkü Kurtuluş Savaşı’nın sebeplerini, anlamını ve nelere mal olduğunu bilen sizlere yürekten güveniyorum .” diyerek eğitimin ne kadar mühim ve hayati bir mesele olduğunu vurgulamıştır. Evet, bugün öğretmenlerimizin kutsal vazifesi, memleketin istikbali için daha çok çalışmalı, daha üretken olmalı ve daha akılcı, daha bilimsel metotlar ortaya koyarak çocuklarımıza ve gençlerimize muasır medeniyet seviyesine ulaşmanın yollarını açmalıdır. Öğretmenlerimiz bu yolları açabilmeleri için kendilerini tarihi birikimlerinden beslenerek bilimde, sanatta, kültür ve ahlakta çok iyi yetişmeli ve cumhuriyetin kazanımlarını çok iyi kavramalı ki hedeflenen nitelikli nesilleri yetiştirebilelim. Zira hiç kimse kendisinde olmayan bir şeyi karşısındakilere veremez.

Değerli dostlar, içinde bulunduğumuz şu zamanlarda Cumhuriyetimizin 100. yılına merdiven dayamaktayız. Şu an 96 yıl olmuş. İnanıyoruz ki Cumhuriyetimizi 2023 senesinde asırlık olarak anmamıza az bir zaman kalmıştır.

Ünlü Selçuklu tarihçisi Prof. Dr. Osman Turan Hoca’ya göre 1075 yılında Anadolu’da kurduğumuz Türkiye Devleti, 2075 yılında bin yıllık Türkiye Devleti tarihi olarak ele alınacaktır. Ulu Önder Atatürk’ün hitabesinde belirttiği üzere bu tarihi süreci yaşamak ve yaşatmak için muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Tarih şahit olsun ki biz gelecek 1000 yılda da burada olacağız. Yaşasın genç Türkiye Cumhuriyeti, var olsun büyük Türk Milleti!