https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


DOĞU TÜRKİSTANIN EFSANE MÜCAHİDİ OSMAN BATUR-2

Seyithan Abilkasımulı’nın Kazak Türkçesi ile yazdığı Ospan Batır (2001) adlı romanda Annesi Gayşa (Ayşe)Hanımın Oğlu Osman Batur hakkında şunları söylediği nakledilir.


Birincisi; çalışkanlık, cesaret ve yiğitliktir. İkincisi küçüklüğünden beri aralıksız namaz kılıp, ibadetini ihmal etmemesi, dinin şartlarını yerine getirmesidir. Üçüncüsü de yaşadıklarını, gördüklerini ve öğrendiklerini kimseye söylemeyip kendine saklaması, her şeyi dışa vurmayıp söyleyeceklerini düşündükten sonra söylemesidir.
1940 ‘lı yıllarda Çin baskı ve zulmü iyice yoğunlaşmıştı. Çinlileri protesto eden Türkler, ‘isyancı’ oldukları bahanesiyle tutuklandı. Türk Celladı Çinli Faşist General Şeng, Türklerin ellerindeki silâhları toplamaya başlar. Babası ve ailesinden bazı kişiler, silâhlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Beğ, “Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar!” dedi ve tek başına dağa çıktı ve onurlu mücadelesini başlattı. Savaştan başka kurtuluş yolu olmadığına inanıyordu çünkü o. Başlattığı mücadele aynı gün destek gördü. Arkasından ilk gidenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman oldu.
Silâhını Çinlilere teslim eden babası İslâm Bey, oğlu için hayır dualarını ve başarı dileklerini dile getirdi. Oğlunu koruması için Cenab-ı Allah’a duâ etti. Annesi Gayşa Hanım da, “Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi bizleri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir.” diyerek oğlunun mücadelesine destek verdi. Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir   Mücahit müfrezesi oluştu. Mücadele 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 
Efsanesini peşinden sürükleyen bir kahramandı o. 22 Temmuz 1943’te Altaylar Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Bulgun’da yapılan bir törende Osman BATUR Altay Kazak Türklerinin Han’ı ilân edildi. Han, mücadelesini sürdürdü. Bu  arada Gulca merkezli ve 3 Vilayeti kapsayan’İli,Altay ve Tarbağatay vilayetleri) Doğu Türkistan Cumhuriyeti  12 Kasım 1944 ‘de ilan edildi. Mareşal Ali Han Töre Cumhurbaşkanlığında kurulan bu devlet çok kısa bir sürede Üç vilayeti Çinlilerden temizledi.Bu arada bu yeni Türk Cumuhuriyeti’nin Milli Orduları Osman Batur ve diğer Kazak Türkü Mücahitlerin de yardımı ile 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyinde bulunan Doğu Türkistan’daki Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin istilâsından kurtardı.
Cumhurbaşakanı Ali Han Töre Altay’ı ziyaret ederek Osman Batur’u Altay Valiliğine atadı.Osman Batur bu görevi 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar  sürdürdü.Daha sonra Cumhurbaşkanı Ali Han Töre’nin Soveyetler tarafından kaçırılıması üzerine bu devlette Soveyetlerin etkisi artmaya başladı. Sovyetler ise,kendileri ile yollarca savaşan Osman Batur’u sevmiyorladı ve kendisini tututklayarak cezalandırmak için fırsat kolluyordu. Bunu çok iyi bilen Osman Batur 12 Bitimi olarak adlandırılan Doğu Türkistan Cumuhuriyeti ile Çin Merkezi Yönetimi arasında imzalanan Ülkelik(Eyalet) Hükümetine bağlı olduğunu bilidirdi.Bir süre sonra Urumçi’ye geldi.Bu Hükümette Genel sekreter olarak görev yapmakta olan İsa Yusuf Alptekin tarafından karşılanarak kabul edildi. Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar 25 kişiden oluşan( 15’i Türk,10’u Çinlilerden  idi.)  Karma  hükûmetinin  bir  üyesi olarak görev yaptı.
Osman Batur, Moğolistan Cumhurbaşkanı  Mareşal Çolbolsan ile yaptığı görüşmede ; Çolbolsan’ın : Senin düşmanın kim , geleceğe dair planın ne? “ sorularına şu cevabı vererek mücadelesinin amacını sınırları belirler.
“Dinime, halkıma kim karşı gelirse, saldırırsa o benim düşmanımdır. Bizde nasıl bir plan olsun? Ata yurdumuz Altay, anamız İrtiş dört bir yandan kuşatan düşmanın ayakları altında ezildi. Nice kıymetli yiğidimiz hapishanede zulüm görmekte. Onları azat etmekten başka ne amaç olsun bizde?“
Mao Liderliğindeki ÇKP. Orduları Çin’i ele geçirdikten sonra ,Ocak 1950’de Komünist Çin Orduları Stalin’in sağladığı askeri araç ve uçakalarla Lencu’ bölgesin’den  Doğu Türkistan’a  saldırdılar. Kızıl Çinliler, Doğu Türkistan’ı bugün de olduğu gibi asıl sahiplerine asla bırakmak niyetinde değillerdi. Mücadele yeniden kızıştı. Çinliler on kat fazla asker, silah ve cephaneyle saldırıyorlardı. Osman Batur ve beraberindeki mücâhidler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silâhlarla donanmış düzenli orduya karşı savaşa devam ettiler. 1949 yılında Osman BATUR daracık bir dağ bölgesine sıkışmıştı. Başlangıçta 30 bin savaşçı olan kuvveti 1950’de kadın ve çocuklar dahil 3-4 bine inmişti. Son sığındığı yer Gez Kurt bölgesiydi. 1951 şubatında komünistler yine şiddetli bir baskınla hücuma geçtiler. Kazakların büyük bir kısmı yine baskından kurtuldu. Osman BATUR’UN kızı Azapay’la birlikte birçok kadın-kız Çinlilerin eline düştü. Osman BATUR onları kurtarmak için bir geçitte 200 kişilik bir düşman birliğine tek başına hücuma geçti. Çok sayıda düşmanı öldürdü. Ancak cephanesi bittikten sonra Kamambal Dağı’nda yakalandı.
Osman Batur yakalanadıktan sonra Kansu eyaletinin Doğu Türkistan sınırılarına çok yakın eski Uygur- Türk medeniyetine ait   tarihi eser ve harabelerin bulunduğu Tung-Huang şehrine götürüldü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı. Her gün kesintisiz işkence görüyor, kendisine yardımcı olan Türk’leri ele vermesi için sıkıştırılıyordu. Çeşitli işkencelerden sonra bir atın üzerine bindirilip “Doğu Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” diyerek sokak sokak dolaştırdılar. Bu hâlde bile bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meş’ale idi. Osman Batur, her sokakta “Ben ölebilirim ama, dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek” diye haykırdı. Kuşkusuz, galiplerin adaleti kendincedir. Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam…” Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde infaz edildi: Urumçi’de önce kulaklarını, sonra kollarını kestiler, daha sonra da kurşuna dizerek hunharca şehit ettiler. 20. yüzyılın en anlamlı mücadelelerinden birinin kahramanı olan Osman Batur Doğu Türkistan’ın Milli Kahramanı olarak geleceğe önemli izler bıraktı. Bu izler duygulara da yansıdı ve duygulardan mısralara aktarılarak şiirleşti , romanlaştı.
Rabbimin inayetiyle Osman Batur ruhlu yiğitlerce Doğu Türkistan Hakkı olan özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşacaktır.
20. Yüzyılın Kürşadına Allah Gani Gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Onu hasretle , minnetle ve dua ile yad ediyorum.