Gündoğdu Yıldırım


DENİZLİ

Gündoğdu Yıldırım


Ne çok şehir gezdim ne de şehirlerle ilgili çok bilgim vardır. 

Gittiğim, gördüğüm şehir sayısı sınırlıdır.

Neden çok şehir gezmediğimle ilgili kendi içimde de bunun bir cevabı yoktur; biliyorum, okumak kadar gezmenin, görmenin, yaşamanın önemi büyüktür.

Siz de bilirsiniz, zaman zaman münazaralar yapılır; “Çok okuyan mı, çok gezen mi bilir, diye…” 

Şehirleri gezmek, dolaşmak hatta belli bir süre yaşamak; sosyolog kafasıyla incelemek, değerlendirme yapmak isterim.

…   

Doksanlarda arkadaşlarla kafa kafaya verip, kasabamızda neler yapabiliriz diye düşünmüştük.

İşin doğrusu bir sürü de proje üretmiştik.

Ücretsiz üniversiteye hazırlık kursları...

Kitap okuma günleri…

Köylülerle çevre temizliği…

Tiyatro gösterisi...

Bağlama, gitar kursları…

Kooperatif yolu ile halı dokuma ve satışı…

Bilinçli tarım uygulamaları…

Paneller, söyleşiler…

Şenlikler…   

Tabii ki o zamanlar bu ürettiğimiz projelerin bir kısmını da hayata geçirmiştik.

Güzel günlerdi.

Gençlik işte!

İnsan vardır, büyük işler yapar; insan vardır, var olanı yok eder.

Meselenin özü insandır.

Şunu kesinlikle kabul etmiyorum: Tüm insanlar aynıdır, birbirinden hiçbir farkı yoktur.

Bu anlayış arızalıdır.

İnsanı mistisizme götürür.

Kim ne derse desin İnsan, doğanın en değerli varlığıdır.

Tarihe baktığımızda hep insanlar vardır.

İnsanlar olmadan tarih olmaz.

İnsanlardır tarih yapan.

Tarih yazan…

….

Her şeye rağmen güzel şeylerde yok değil.

Güzel insanlar, güzel işler yaparlar.

Yapmışlar da!

Ülkenin incisi Denizli…

Denizli şehri resmen beni büyüledi. Kafamdaki tüm önyargıyı tarumar etti. 

Nasıl etkilendim, nasıl şaşırdım anlatamam.

Özellikle insanları…

Saygı duyulmayı, taltif edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Yaşadığımız yüz yılın kirliliğine inat, insani değerleri çok yüksekti. 

Saygılı, dürüst ve kaliteli…

Şehrin doğası da insanları kadar bir harikaydı.

Orman alanları korunmuş, yeşil alanlar halkın kullanımı için uygun hale getirilmişti.

Her yer yemyeşildi. 

Büyük şehir olmasına karşın, her şey bir düzen içinde işlemekteydi.

Karmaşa, kaos, dağınıklık yoktu.

Sakinlik, dinginlik, huzur vardı.

Yolunda giden bir akış…

Beni en çok etkileyen, gençlik yıllarında ürettiğimiz projelerin bu şehirde hayata geçmiş olmasıydı.

“Opera ve Bale Günleri” kapsamında düzenlenen Neşet Ertaş’ın anma etkinliğinde Laodikya Antik Kenti dolup taşmıştı.

Binlerce araç ve insan…

Güzel bir konser…

Açık hava sinema günlerine ilgi çok yüksekti.

İtişmek, kakışmak; bağırmak, çağırmak yoktu.

Sıra ve düzen…

Saygı… 

Flim gösterimi başlamadan önce, beyaz perdede küresel ısınma ve su tüketimi üzerine kısa sunum çok anlamlıydı.

Küresel ısınma akabinde susuzluk…

Çok etkilendim.

Bilinçlendim.

Park, bahçe ve mesire yerlerinin temizliği, düzeni harikaydı.

Çay bahçeleri, mesire yerleri… 

LGS ve YKS de başarılı olmuş öğrencilerin resimleri, park, bahçe ve mesire yerlerindeki panolardaydı.

Eğitime verilen önemin en büyük göstergesiydi.

Denizli insanının bu kadar kaliteli olduğunu bilmiyordum.

Övgüyü fazlasıyla hak ediyor.

Denizli halkını ne kadar övsek azdır.

Darısı diğer şehirlerimize, diyelim.