Bekir Buğra Demircan


Çağımızın Kanseri RESESYON…

Çağımızın Kanseri RESESYON…


Dünya çapında enerji krizi ve uyarıları gün geçtikçe daha da artmaya başladı. Özellikle doğalgaz fiyatları ciddi şekilde artarak küresel krizi tetiklemekte. Duruma istinaden Avrupa dan ithalat yapan ve bağımlı olan ülkelerde maliyet fiyatlarının artması sonucunda ciddi bir krizi de tetiklemektedir.  Özellikle bu enflasyon tehlikesinde ülkeler faiz artırımına giderek dolara karşı direnmeye çalışıyor. Amerikan merkez bankası (FED) faiz artırımına olumlu bakarak 2023 yılına kadar faiz artırımı olacağını belirtti. Bu da neticesiyle ülkelerin tasarruf modunu açtığını söyleyebilirim.  Uluslararası para fonu genel müdürü ekonomik durgunluğun yolda olduğunu belirtti. Baktığımız vakit, küresel büyüme 2023 tahminini daha da düşürdü. Zaten altüst oldu. Bu büyüme oranının 4. Revizyonu IMF tarafından pandemi sonrası iyimserlikten karanlık ve kasvetli geleceğe yöneldi. BM raporu bile aslında gelişmiş ekonominin mali politikalarının küresel durgunluk riski taşıdığını gösterdi. BM ayrıca 2008 küresel mali krizinden daha kötü olacağı konusunda uyarıda bulundu. Baktığımız vakit ABD, Çin ve AB sert bir şekilde yavaşlıyor.  Elbette ekonomide altın bir kural vardır. Arka arkaya GSYİH düşüş gösteriyorsa, durgunluk var demektir. Ve daha basit ifadeyle daha az iş, daha az kamu harcaması ve olumsuz iş görünümüdür. Öncelikle ABD ile başlayalım Federal Rezerv, faiz oranını sıfır tutmuştu ve ‘geçici’ olarak nitelendirilmişti. Şimdi ise hızla yükselen enflasyonu kontrol etmek için faiz oranlarını aniden artırma politikasına gitti. Powell’in açıklamalarına göre ise 2023 içerisinde de artışa devam edecek gibi gözüküyor. Resesyonun Goldman Sachs’ın kıdemli başkanında ABD’nin kaçınılmaz durgunluğa hazırlanması gerektiğini belirtti. Ülkeler ekonomik anlamda yavaşlarken peki ya Avrupa? Bildiğimiz gibi Avrupa doğalgazda Rusya’ya aşırı bağımlıydı ve Ukrayna’yı desteklemesi sonucu doğalgaz durdu. Savaşın ortasında elektrik fiyatları 10 kat artarak dayanılmaz bir boyuta ulaştı. Peki ya Asya pazarı Çin’den gelen haberlerde kötü aslında özellikle gayrimenkul piyasası sorunun kaçınılmaz bir boyuta ulaştığını ve konut piyasasının ciddi bir düşüşle karşılaştığını görmekteyiz. Ciddi bir nakit krizini beraberinde getirerek bankacılık sistemini de kredi oranlarındaki geri ödemelerde durma noktasına getirdi. Sonuç olarak, ABD, Avrupa, Çin gibi lokomotif ekonomilerin mevcut gidişatı küresel ekonomide önce stagflasyon arkasından resesyon riskini hem arttırmış hem de öne çekmiş durumda Günümüz ekonomileri hiçbir zaman bir sorunla mücadele etmek zorunda kalmadığından, bunlar benzeri görülmemiş zamanlar olduğu için küresel salgın, savaş ve tedarik zincirleri aynı anda bir sorun olarak karşımıza çıktı aslında…

Elbette bu durağan piyasada Türkiye ne olacak?

Türkiye ekonomi ve faiz ile başa çıkma konusunda olumsuz bir yol çizerek faizleri azaltma politikasına yöneldi. Bu politika da kamu bankaları faizi karşılasa da özel bankalar bu durumu karşılayamadı. Kredi kullanacak iş ve sanayi insanı da düşük faizle değil aksine daha yüksek bir faiz ile karşılaştığını gördü. Baktığımız vakit Enflasyon Türkiye için yüksek rakamlara ulaşsa da aslında potansiyel büyümeyi artıramazsak eğer bizlere enflasyon olarak geri dönüyor bunun farkındayız.  Elbette Türkiye’nin büyüme rakamları bu ay için olumlu olsa da düzenli büyümeyi sağlamak için öncelikle faizler ile başa çıkmalıyız. Olumlu olarak Türkiye konumu ve komşuları ile iş birliği içerisinde bulunduğundan ihracat verileri son zamanlarda artış gösterebilir çünkü; Erdoğan, komşusu Rusya ile yakınlaşarak aslında doğalgaz konusunda sıkıntı yaşamak istemiyor. Ve Putin’de cümlesinde belirterek ‘Türkiye için büyük bir gaz merkezi kurabiliriz’ diye belirterek ekonomik anlamda strateji bakımından mantıklı adımlar attığımızı söyleyebilirim.