İdris Yavuz

Tarih: 04.07.2025 21:21

Bu da gelir, bu da geçer ya hu!

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazımı kaleme alırken yaşadığımız hayatın gerçeklerini anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Bu hikâyeyi düşünerek, ibretle okuyacağınızı ümit ediyorum.

Geçmiş zamanlarda dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. İlk rastladığı kimseye aç olduğunu, kendisini konuk edecek bir yer aradığını söyler.

Bu köy halkı genelde fakirdir. Ancak burada yaşayan Ahmet Ağa ve Halil Ağa diye iki zengin zat vardır. Onların çiftliğine gitmesini tavsiye ederler.

Derviş, önce Ahmet Ağa'nın çiftliğine varır. Burada çok iyi karşılanır, misafir edilir, yer, içer, dinlenir, kendisine yapılan ikramlardan çok memnun kalır. Ev sahibine teşekkür ederken;

“Sizin servet varlığınız olduğu kadar gönlünüz de zengindir. Bundan dolayı Allah’a ne kadar şükretseniz yeridir” der.

Ahmet Ağa, “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bu da gelir, bu da geçer” diye cevap verir.

Derviş, Ahmet Ağa'nın çiftliğinden ayrılırken, bu sözün ne anlama geldiğini düşünür. Ama bunun sırrını çözemez. Birkaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Ahmet Ağa'yı hatırlar ve onun yanına uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken; Ahmet ağanın fakir düştüğünü ve şimdi Halil Ağa'nın yanında uşak olarak çalıştığını öğrenir.

Derviş hemen Halil Ağa'nın çiftliğine gider. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için Halil Ağa'nın yanına sığınmıştır.

Ahmet Ağa bu kez, Derviş’i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş, oradan ayrılırken, bu güzel insanın hâline üzülür. Ahmet Ağa, Derviş’e, "Unutma, bu da gelir, bu da geçer" der.

Derviş oradan ayrılırken, olanlardan oldukça etkilenmiştir. Tesadüfen yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Halil Ağa ölmüş, ailesi olmadığı içinde bütün mal varlığını, en sadık hizmetkârı Ahmet Ağa'ya bırakmıştır. Şimdi Ahmet Ağa, Halil Ağa'nın konağında oturmaktadır.

Derviş, eski dostunu bu hâlde görünce memnuniyetini bildirir ve sevindiğini söyler. Ama onun cevabı yine aynıdır: “Bu da gelir, bu da geçer.”

Aradan uzun zaman geçer, Derviş yine Ahmet Ağa'yı arayıp hatırını sormak için onun ziyaretine gider. Köylüler yüksekçe bir tepeyi göstererek; “Onun mezarı tepenin üstündedir” diye tarif ederler. Derviş, işaret edilen tepeye çıktığında, gördüğü manzara şaşırtıcıdır. Mezar taşında “Bu da gelir, bu da geçer” yazılıdır.

Derviş, “Ölümün nesi gelip geçecektir?” diye düşünür ve oradan ayrılır. Ertesi yıl Ahmet Ağa'nın mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır, ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Ahmet Ağanın mezarından geriye bir iz dahi kalmamıştır. Derviş, olanlardan oldukça etkilenmiştir.

Günlerden bir gün, ülkenin sultanı, kendisi için bir yüzük yapılmasını ister. Bu öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda bu yüzük umudunu tazelesin, mutsuzluğa düştüğünde ise kendisini mutluluğun sarhoşluğuna kapılmaktan alıkoysun.

Hiç kimse Sultan'ı tatmin edecek böyle bir yüzük bulamaz ya da yapamaz. Sultan'ın adamları ararlar, sorup soruştururlar, neticede bu Derviş’i bulup ondan yardım isterler.

Derviş, Sultan'ın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük Sultan’a sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü bu son derece sade bir yüzüktür. Sonra Sultan'ın gözü yüzüğün üzerindeki yazıya takılır. Biraz düşünür ve yüzünde büyük bir mutluluk peyda olur. Yüzüğün üzerinde “Bu da gelir, bu da geçer” yazmaktadır. Bu sözcük, Sultan'ı düşünmeye sevk eder.

“Buda gelir, bu da geçer Yâ Hû” sözünün aslı, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde sıkça kullanılan bir ifadedir.

Görülüyor ki, hayat inişli çıkışlıdır. Her şeyin gelip geçici olabileceği muhakkaktır. Saltanatlar, makamlar, zenginlikler, şan ve şöhret, hiç kimseye baki değildir. Hem iktidar hem muktedir olanlar, ya da “Her şeyi ben bilirim, benim dediğim olur” diyenler de bir gün gelir. "Eyvah! Hata ettik! Yanılmışız” diye mazeret arayacaklar. Ama burada son pişmanlık para etmeyecektir, vesselâm.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-F0G61HQYBB