Geç de olsa, yaşadığım dünyanın dışında bambaşka bir dünya varmış, onu fark ettim.
İşin doğrusu fark ettiğim bu dünya hiç de içinde yaşanacak bir dünya değildi.
Her gün bu dünyanın içinde yaşamak zorunda olan insanlara Allah cidden kolaylık ve sabır versin.
Ne kadar çekilmez bir dünyaymış.
İkinci el bir araç almak niyetiyle uzun zamandır kullanmadığım şehirler arası otobüs yolculuğuna çıktım.
Yarım saat mola vermek için otobüs, dinlenme tesisinde durdu. Yolcular otobüsten inerken, “Bana lan diyemezsin” diyen muavinin sesi yankılandı ortalıkta.
Kime, neye tepkiydi anlamamıştım.
Çok geçmedi, otobüsün arka kapısının önünde bir kalabalık oluştu.
Otobüs şoförü ortalığı ayağa kaldırdı, bağırıp çağırmaya başladı.
“Kimse bize terbiyesizlik yapamaz!” diyordu.
Anladığım kadarı ile yirmi yedi, yirmi sekiz yaşlarında bir gençle, muavin arasında hitapla ilgili bir sorun oluşmuş.
Hepsi bu…
Genç, otobüs şoförüne bıçak çekti.
İşler karıştı.
İtişmeler, kakışmalar…
Araya girildi, uzlaşı sağlandı.
İş tatlıya bağlandı.
Çok geçmedi, o da ne?
Dinlenme tesisinden bağrışmalar yükseldi.
Otobüs şoförü ağzı, burnu kan içinde tesisin kapısında gözüktü.
Dinlenme tesisinin içinde kavga etmişler, daha doğrusu genç yolcu, şoförün ağzını burnunu kırmış.
Kısa sürede polis ekipleri geldi, olaya müdahale etti; şoförü, şoföre saldıran genci aldı, götürdü.
Muavinin, genç yolcuya, “Sen bana lan diyemezsin” tepkisi ve sonuç…
Allah’tan genç yolcu, bıçaklama, öldürme girişiminde bulunmadı (!)
Olur mu, olurdu.
Bakar mısınız toplumun geldiği noktaya…
Bu kadar ucuz mu insan canı!
Maalesef ucuzmuş…
Buna şahit olmak ne kötü…
Memleketimden insan manzaraları…
İş polis merkezinde çözülecek…
Yedek şoförle yola koyulduk.
Uzun bir yolculuktan sonra nihayetinde gitmek istediğimiz şehre vardık.
Arabanın sahibi, satılığa çıkardığı arabası için “Gönül rahatlığı ile gelebilirsin, aracım hatasız, boyasız” demişti.
Gönül rahatlığı ile geldim.
Aklıma bir şey de gelmedi.
Usulen arabayı ekspertize sokacak, noterde satışını alacak, şehrime geri dönecektim.
Aracı ekspertize soktuk.
Araç ağır hasarlı çıktı.
Şaştık kaldık!
Ne diyeceğimi bilemedim.
O kadar masraf, ekspertiz parası…
“Abi inan ben bilmiyordum. Özür dilerim.” demesi, bir anlam ifade etmezdi, etmedi de.
Yol ücretinden, yenilenden içilenden vazgeçtim, ekspertiz parası…
Araba sahibi, “Param yok!” dedi.
Bakar mısınız pişkinliğe…
Güvenmek ahmaklık olmuş günümüzde…
Dolandırıcılık, dürüstlük sayılmış!
Kime, neye güveneceksin?
Sıra dışı bir gün yaşadım.
Gözlemlediğim, deneyimlediğim şeye bakar mısınız…
Otobüs yolculuğunda basit bir kelimeden, insanlar birbirinin canına kastetti.
Arabası hakkında doğru bilgi vermediği için bir ton maddi kayıp oluştu.
Bir günüm gitti.
Parayı almadan gitmeyecektim.
Israrcı davranınca, şehrin kenar mahallesine para tahsilatı için gittik.
On sekiz yaşındaki bir genç arabaya yaklaşarak, “Türk parası yok, dolar versem olur mu?” dedi.
Korktum genç çocuğun hal ve hareketlerinden, araç sahibinin bir tuzağı olarak algıladım.
Araç sahibi, arkadaşından borç para istemişti, arkadaşı da “Tamam, vereyim” deyince, parayı almaya gitmiştik.
Okuyucuların, “Bunlar ne ki, bizlerin yaşadığını bilseniz kafayı yersiniz” dediğini duyar gibiyim.
Haklısınız!
Ciddi bir toplumsal bozulma yaşandığı kesin.
Kurtlar sofrası…
Kim kime, dumduma…
Doğruluk, dürüstlük kalmamış…
Allah sonumuzu hayır etsin…
Bu gidiş, gidiş değil…
Kimse kusura bakmasın…
Kim neyi ne kadar yaşıyor bilemem, bildiğim ideal bir toplumun var edilmesi gerçeğidir.
Yol yakınken bu kafadan vaz geçelim, yaşanası bir toplum var edelim!
Bir gün değil, her gün güven içinde mutlu, huzurlu, kardeşçe yaşayalım!
Ne dersininiz?