İdris Yavuz

Tarih: 23.04.2025 13:40

Ayaklar baş, başlar ayak olursa!

Facebook Twitter Linked-in

Bugün size üç Osmanlı paşasından bahsedeceğim. Üçünün de adı çok ilginçtir ve bu isimlerle de onlar şöhret bulmuştur;

Marko Paşa, Yedi Sekiz Hasan Paşa ve Öküz Kara Mehmet Paşalar ve bunların karakter yapılarından örnekler sunup yorum ve değerlendirilmesini de sizlere bırakacağım.

MARKO PAŞA;

Marko Paşa, Sultan Abdülaziz döneminde yaşayan, devletin bürokratik kademelerinde de bulunan Rum asıllı bir hekimdir.

Marko Paşa ailesi ile birlikte geldiği İstanbul’da Askeri Tıbbiye’de okuyup mezun olduktan sonra kısa sürede ünlenip, tanındı. Sonra paşalık rütbesiyle 1861 yılında Sultan Abdülaziz’e hekimbaşı olmuştur.

Marko Paşa 1878'de, II. Abdülhamit döneminde Meclis-i Ayan üyeliğine daha sonra da Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay Derneği) yönetimine getirilmiştir.

O, kurnazca insanlarla çok iyi iletişim kurup, onların şikâyetlerini sabırla dinlerdi. “Derdini Marko Paşaya anlat” sözü de buradan gelmektedir.

Halk onun devlette söz sahibi olduğunu, her sorunu çözeceğini düşünüp sıkıntılarını paşaya anlattıkları halde o;

"Anladım da tam olarak ne demek istiyorsunuz" diyerek sürekli insanlara karşı oyalayıcı davranışlarıyla dikkat çekmekteydi.

Vatandaş bu nedenle ona, "Ayaklar baş, başlar ayak olmuş; ben derdimi gidip kime anlatayım” sözü bu nedenle darp-ı mesel olmuştur.

YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA;

Yedi Sekiz Hasan Paşa 1831'de Çorum'un Kuşsaray köyünde doğdu. Okula gitmedi, babasının yanında demirci ustası olarak çalıştı. Sonra askere gitti, Kırım Savaşı’na katılıp büyük yararlılıklar gösterdiği için kedisine çavuş rütbesi takıldı. 

Yedi Sekiz Hasan Paşa Muhafız olarak katıldığı bir hac seferinde, kedisinin de içinde bulunduğu gemiyi batmaktan kurtarınca, Abdülmecit tarafından teğmen rütbesiyle ödüllendirildi. 

Daha sonraki dönemde Sultan Abdülaziz onu Beşiktaş karakol komutanlığına getirdi.

II. Abdülhamit'i devirmek için Çırağan baskınına katılan Ali Suavi'yi sopayla vurarak öldüren Hasan Ağa'ya bu nedenle paşalık (generallik) unvanı verildi.

Yedi Sekiz Hasan Paşa Okuma-yazma bilmediği için, onun imzası Arapça; 7-8 Hasan Paşa diye lakap takılmıştır

SADRAZAM KARA MEHMET PAŞA

Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı ve Külliyesi Niğde ili Ulukışla ilçesinin simgesidir.

Bu kervansarayın bölümleri; cami, zaviye, hamam, konuk odaları, kiler, imarethane, develik, ahır, çarşı ve müştemilatından meydana gelmiştir. Bu külliyeyi, Sultan I. Ahmet ve Sultan Genç Osman döneminde Sadrazamlık (Başbakanlık) yapan Oğuz boyundan Türkmen çocuğu Kara Mehmet Paşa, 1610-1622 yılları arasında baba yurdu olan Ulukışla’ya bir vefa borcu niyetiyle yaptırmıştır. 

Aynı zamanda bu eser Hicaz yolu üzerindedir ve bu nedenle tüm yolcu ve ticaret kervanlarına hizmet verdiği gibi Osmanlı Ordusunun Doğu seferlerine giderken barındığı, ikmal ve lojistik destek sağlandığı, İç Anadolu’nun en büyük kervansaraylarından biridir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu nadide eseri anlatırken: 

“Karaman Ereğli’sinden yine kıble tarafına giderek 9 saatte Ulukışla kasabasına menzil aldık. Bu kasaba Karaman eyaletinin Niğde sancağında, Koca Mehmet vakfıdır. En meşhur camii Koca Mehmet Paşa Camiidir. Kubbeli ve minareli, avlusu mermer döşeli şirin bir camidir. Yanında bir zaviyesi, latif bir hamamı, büyücek bir hanı vardır. Güya bu han bu şehrin kalesidir. 170 Ocak’tır. 

Başka bir harem odalığı, develiği, 300 tavla at alır ahırı, avlusu, ortasında büyük bir havuz, bir kileri ve yemek yedirilen bir imareti var. Her akşam ocak başına birer bakır sini ile beşer tas buğday çorbası beşer ekmek, birer yağ kandili ve her at başına birer torba yem verilir. Nimeti bol, vakfı sağlam bir hayrattır. 300 kadar dükkânları vardır. Bu binaların tamamı kâgir ve baştanbaşa kurşunla örtülü olup, Mehmet Paşa vakfıdır.” diyor

Buraya gelen yolculardan yerli, yabancı, müslim ya da gayrimüslim olsun fark etmez, üç gün yemesi, içmesi, barınması, hayvanlarının bakımı dâhil hiç bir ücret alınmaması vakıf şartnamesi gereğidir. 

Bu eser Şair Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han duvarları” şiirine de konu olmuştur

1071 yılından sonra Anadolu’ya gelen, Niğde ili Ulukışla ilçesi Güney köyü sınırları içinde Eşme bölgesine yerleşen Kara Hasan ağa, öküz nalbantlığı yaptığı sırada geçim sıkıntısı nedeniyle İstanbul Karagümrük semtine gidip yerleşmiş ve orada öküz nalbantlığına devam etmiştir. Burada 1550 yılında Mehmet isimli bir çocuğu dünyaya gelmiştir.

Mehmet çok zekidir. Babasının öküz nalbantlığımdan dolayı okul arkadaşları onu küçümseyerek ”Öküz Mehmet” diye alay etmektedir. 

Mehmet 17 yaşına geldiğinde devlet adamı yetiştirilen Enderun’a alınmış, burayı birincilikle bitiren Mehmet'i Sultan 1. Ahmet 1610 yılında onu kaptanıderya yapmış ve sonra da kızı Gevher sultanla evlendirip, Mısır Valiliği’ne göndermiştir.

Bir müddet sonra onu İstanbul’a çağırıp Sadrazam (Başbakan 1617) yapmıştır.

Daha sonra Halep Beylerbeyi görevine getirilen Kara Mehmet paşa, devlet içinde çöreklenmiş karanlık güçler tarafında onun görevden azline vesile olmuşlardır.

Daha sonra yeniden Sadrazamlığa getirilen Mehmet Paşa, yapılan entrikalardan dolayı bu kez de Halep Beylerbeyliği’ne gönderilmiştir.

O, hayatı boyunca yolsuzluklarla mücadele eden, vergi kaçıranlara göz uymayan, haksızlığa asla pirim vermeyen, güçlü bir devlet adamıydı.

Mehmet Paşa Osmanlı Devleti’nde ilk kez Oğuz boyundan gelen Türk asıllı Vezir-i Azam olarak tarihe geçmiştir. 

Mehmet Paşa 1619 senesinde Halep Valisi iken 69 yaşında vefat etmiştir. Mekânı cennet olsun.

Mehmet Paşa, Ata yurdu olan Ulukışla’ya Kervansaray, kışla camii, hamam, çarşı, imarethane, fırın, medrese yaptırmıştır. 

Öküz lakabı ile ilgili anlatılan bir fıkra da şöyle: Paşa Doğu seferleri esnasında ordu mola vermiş, paşa çadırda oturmuş komutanlarla sohbet ederlerken, bir öküz çadırın kapısından kafası uzatıp, içeriye göz attıktan sonra, “mööö” diye bağırıp çekip gitmiş. 

Yanındakiler gülmüşler. Paşa onlara bakıp, öküz bana ne dedi biliyor musunuz? “sen bizden olmaya bizdensin de, bunca eşeğin senin yanında ne işi vardır?’” diye sordu der.

Kaynak; İdris Yavuz ve Esra Yavuz “Orta Asya’dan Ulukışla Yaylakları” 2010 (BOA. DH. SAİD.d. 22/181)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-F0G61HQYBB