Bu gayeye ulaşmak amacıyla 1970’li yıllarda Türk milliyetçiliğinin sistemli hale getirilmesi, milli bir doktrin ortaya koyarak milli bir devlet tesis etmek istemesi aksiyoner karakterini ortaya koymaktadır.
Türk milliyetçiliği, milletin menfaatlerini koruma yönünden pragmatik bir düşüncedir. Hareketsizlik ve durağanlık Türk milliyetçiliği ile bağdaşmaz. Ortaya atılan fikirler halka mâl edilemediği ve birtakım vasıtalar kullanılarak uygulamaya dökülemediği takdirde, o fikirleri meydana getirenlerin kendini tatmininden başka bir işe yaramaz. Türk milliyetçiliği fikrinin aksiyon haline getirilmesi demek olan ülkücü karakterini reddetmek demek, bu fikrin tümünün reddedilmesi ile aynı kapıya çıkmaktadır. Onun için her milliyetçi genç her şeyden önce ülkücü bir ruh ve heyecanla yılmadan, bıkmadan, var gücüyle çalışacak ve davasına hizmet edecektir. Ülkücü gençler inançlı ve iradeli bir aksiyon adamı olmak zorundadır. Zira ülkücü- milliyetçi düşünceyi iktidara taşımak zorundayız. Ülkücü- milliyetçi düşünce iktidar olmalı ki hedef ve gayeleri devlet planında uygulamaya konularak Türk milletinin ve Türk coğrafyasının refah ve mutluluğu sağlanmalıdır. Aksi taktirde bir sarmal haline dönüşen iç ve dış problemlerimiz çözüme kavuşturulamadığı gibi daha da büyüyecektir.
Hele yakın coğrafyamızda cereyan ettirilen sömürgeci ve kaos karakterli devasa olaylar ve Türkiye üzerine yapılan şer planlar göz önüne alında ülkücü- milliyetçi düşüncenin ülke yönetimini ele alması elzemdir.
Bu bağlamda Türk milletinin birlik ve bütünlüğünün sağlanması, milli bir sinerjinin tesis edilerek milli kıvancımızın bu topraklarda hakim kılınabilmesi için ülkücü- milliyetçi camianın birlik ve beraberliği şarttır.
Samimi ve rahmani bir niyet düşünceyle milli bir davetle, Türk milliyetçileri ve ülkücülerin tek çatı altında toplanmalarının hal ve çareleri aranmalıdır.
Yaşadımız asır , Türkün bir kez daha ateşle imtihanına dönüşmüştür. Türkiye ve Türk- İslam dünyasının bekası tehdit altındadır. Bu yük ülkücülerin omuzlarına düşmüştür. Zaten bu yükü hakkıyla taşıyabilecek yegane camia ülkücü- milliyetçi camiadır. Küresel emperyalistlerin çekindiği, ürktüğü ve korktuğu tek düşünce üikücü - milliyetçi düşünce ve bu düşüncenin müntesipleri olmuştur. 1980 ihtilali ve sonrasında ülkücü- milliyetçi camia üzerine oynanan oyunlar ve yapılan hesaplar tüm hızıyla devam etmektedir. İç ve dış mahfiller hedeflerine ulaşmak için milliyetçi- ülkücü düşünceyi yok etmek , itibarsızlaştırmak için her türlü yatırım yapmaktan geri durmamaktadır. O yüzdendir ki dağılma değil toplanma zamanıdır, kucaklaşma zamanıdır. Fikri ve davayı çıkış gayelerimizdeki ilke, ülkü ve prensipleriyle iktidar yapmak zorundayız. Bir siyaset adamı gibi değil bir dava adamı gibi davranmak her ülkücünün ve Türk milliyetçisinin boynunun borcudur. Hesaplar değil ülkü ve hayaller bayraklaştırılmalıdır. Adı ne olursa olsun maksat Türk milletine ve onun varlık sebeplerine hizmet etmek olmalıdır.
Bu konuda sorumluluk sahibi herkes emdiği sütün, içtiği suyun , bastığı toprağın , astığı bayrağın ve şehitlerimizin hakkını vermek zorundadır.
ARTIK YETER…..