Hoca davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin diyen ne de sefa getirdin diyen var. Herkes allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca bir koşu evine giderek sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.
– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?
Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:
–Az önce kürksüz adamdan sayılmadık. İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.
KÂĞIT BARDAK!
-Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.
-Elinde kâğıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı.
-Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu. Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı.
-Derin bir nefes aldı ve ; “Biliyor musunuz ne düşünüyorum diye sordu,"
-Bu konferansta geçen yıl da, hem de aynı kürsüde konuşmuştum.
-Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu.
-Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu.
-Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı.
-Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Özel bir kapıdan içeri almışlardı.
-Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi.
-Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.
-"Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti;
➖"Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum. Bir an durdu ve sonra,
➖Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım.
-Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum.
-Canım kahve istedi ve görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi.
-Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kâğıt bardağa kahveyi kendim doldurdum."
-Seyirci gülmeye başlamıştı.
➖"Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma sunulmuştu.
➖Benim asıl bardağım işte bu."
-Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi.
-Alkışlar bitince de şunları söyledi:
➖"Size verebileceğim en iyi ders bu işte.
Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar, rolünüz, makamınız içindir.
Size ait değildir."
Son olarak bir kaç hatırlatma da benden olsun.
-Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
-Umarım anlayanlar gerekli dersi almıştır. Çünkü yeri doldurulmayacak bir insan henüz dünyaya gelmemiştir.
-Devlet görevleri politikacılara da bürokratlara birer emanettir.
-Eline, beline, diline sahip ol"
-Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.
(Hacı Bektaş Veli.)
-İnsanlar kıyafetiyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.
-Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok!
(Mevlana.)
-Kartala sormuşlar : "Yere düşmek gibi bir korkun var mı?" Kartal gülmüş ve demiş ki ; "İnsan değilim ki biraz yükseldiğim zaman kendimi beğenip havaya gireyim.
Takdir ve yorum sizin.