https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

İdris Yavuz


Ahmet Yesevi ve sahte şeyhler

Ahmet Yesevi ve sahte şeyhler


Ahmet Yesevi 11. asırda yaşamış, Hikmetli sözleriyle Anadolu’nun Türkleşmesini, Türk İslam medeniyetinin günümüze kadar bozulmadan gelmesini sağlayan önemli bir şahsiyettir. 

Ahmet Yesevi, geniş bir coğrafyada Orta Asya, Horasan, Kafkasya, Anadolu ve Balkanlar’a kadar uzanan topraklarda hikmetli sözlerini insanların hizmetine sunmuş, Anadolu’da tasavvuf ’un  öncüsü olan bir gönül adamıdır.

Ahmet Yesevi’nin tarikat ve din anlayışı; “Hayâ imandandır” sistemi üzerine kurulmuştur. Ona göre;

“Hayâsız olan bir toplumda Müslüman Müslümanı resmen öldürmekte, haksızı tutup, haklı olanların aleyhine ahkâm kesmektedir.

Durum böyleyken “biz nasıl bir garip dünyada yaşıyoruz” sorusuna muhatap olmuyor muyuz?

Ahmet Yesevi’ye göre; “Bu tip insanlar inanç sistemini bozup, çıkar için İslam dinini istismar eden “Sahte şeyhlerdir.”

Bunlar “Müslümanız” derler, haram yerler de yemem diye inkâr ederler ve merhamet ve şefkat nedir bilmezler. Genelde onlar hesap gününü unuturlar, dünya malına tamah ederler.

Bu ucube insanlar Hakka, adalete uymazlar, haksız işi yaparlar, oruç tutar, namaz kılarlar ama münafıklık yaparlar. Allah’a zikir edip, sahte gözyaşları dökerler. Gönüllerinde gam, keder yoktur, Allahtan korkmaz, kuldan utanmayan, Mümin görünüşlü riyakâr ve zalimdirler.” Diye tanımlıyor.

Yine bu gönül insanına göre; “Bu sahte şeyhler kulaksız, kuyruksuz eşek olur, dünya malını tamah edip yığarlar, hepsi kibir ve riya içindeler. İnsanları yoldan çıkarırlar. Ahir zaman şeyhleri olan bu insanlar hayvanlardan daha beterdirler.”diyor.

Mevlânâ da, sahte şeyhlerin gerçeklikten çok uzak, İslam’la yakından, uzaktan hiç ilgisinin bulunmadığını ortaya koymak için;

“Biz hiçbir kimseden maddi bir karşılık beklemeden, görev yapar, hizmet ederiz. Bizim ücretimiz Hak’tan gelir; bu da bize yeter.” Demektedir ve İşte gerçek inanç yapısı böyle olmalıdır.

Geçmişten günümüze süregelen ve son dönemlerde biraz daha artan, eleştirilerin temelinde yatan sebeb budur.

Bu konuda Başta Ahmet Yesevi, Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-Veli, Şeyh Edebali, Somuncu Baba, Toptuk Emre, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veliler gibi gönül insanlarının mal varlıklarının bulunmadığını, görevlerinin sadece insanlara ve devletine hizmeti ibadet saydıklarını biliyoruz.
Bunların ortak görüşleri ise kısaca şöyle ifade ediyor;

“ 1-Bizden sonra Kıyamet gününe yakın öyle şeyhler ortaya çıkacak ki, bazı insanlar onlara dost olacak ve (fakat onlar) müritlerini bile idare edemeyecekler.

2- O, şeyhler insanları aldatarak, dünyalık için bir şeyler isteyecekler. Küfür ve dalâletten ayrılmayıp bid’at ile uğraşıp sünnet ehline kötü diyecekler.

3-Şeriat ilmi ile amel etmeyip, onun bunun namusuna musallat olacaklar. .

4-“Allah-Teâlâ’nın emirlerine uyduk” diyecekler, dinden çıkmış olacaklar..

Bunun için asırlar öncesinden Pîr-i Sultan Türkistani Hoca Ahmed Yesevî ve onun yolundan giden gönül erlerinin uyarılarını ve İslam adına yapılan yanlışlıkları, günümüzde devam ede gelen sahte tarikat, şeyh ve müritlerinin ipliğini pazara çıkarmak gerekiyor.

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görevleri arasında bulunan inanç, ibadet, ahlak ve sosyal hayat ile ilgili güncel fetva, karar ve mütalaalarını kamuoyunu aydınlatmak adına açıklama ve uyarılarda bulunmasını diliyorum.

Bu hem bir millî görev hem de manevî önderlerimizin arzusu ve bizimde boynumuzun borcudur.

Kaynak;[Türkiye Türkçesine Aktaran: Kemal Eraslan]  Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, ed. Mustafa Tatçı, Merkez Repro Basım, Ankara 2016