https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


ABD VE ORTADOĞU PETROLÜ

Amerika’nın ilk ciddi Ortadoğu politikası ve ilişkisi 1933’te Suudi krallığı ile temas kurarak başlamıştır.


1947 Martından itibaren de Truman doktrini çerçevesinde bu ülkeye cömertçe silah, malzeme ve para yardımı yapmaya başladı. Zira ABD yapılması gerekeni fark etmiş; Ortadoğu’daki petrol kaynaklarını ve buradaki krallıkları Sovyetlerin bölgeye müdahalesine karşı korumaya almıştı. ABD’ye göre Sovyetlerin güneye inişine mani olacak bir set gerekliydi. Coğrafi konumları itibariyle de bu rolü üstlenecek ülkeler belliydi. Yunanistan, Türkiye ve İran. Plan yürütüldü, anlaşmalar yapıldı ve bu üç ülkeye yardımlar esirgenmedi, yağdırıldı. Hatta işin ölçüsü kaçırılıp iş; una, tuza, şekere, süte kadar uzandı. Çünkü Amerika için Rusları evvelki dönemlerde olduğu gibi o dönemde de Ortadoğu petrol kaynaklarından uzak tutmak hayati bir meselesiydi. Amerika’nın Suudilerle yaptığı ilk ikili anlaşmanın içeriği askeri eğitimi kapsıyordu; ama arkasından Suudi topraklarında kurulacak üsler ve nükleer tesisler geldi. Aynı yöntem Türkiye, Yunanistan ve İran’a uygulandı. Alan da veren de memnundu. İşin perde arkasında neler amaçlandığını pek bilen de yoktu. Yunanistan’da, İran’ da ve özellikle Türkiye’de gençlik işin farkına vardı ve büyük tepkiler gösterdi.

Zamanın hükümetleri, hamilerine yapılan bu terbiyesizliği hazmedemediler, bilinen yöntemlerle tepkileri bastırdılar.

ABD,  Basra körfezi ile Orta Asya’dan çıkan petrole giderek daha bağımlı hale gelince, bu bölgelerdeki petrole ulaşmayı da garanti altına almak istiyordu. Afganistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a da üsler kurdu, kuvvet bulundurmaya başladı. Turuncu, kadife gibi rengarenk darbe faaliyetlerini organize etti.

O günlerden bugüne bakıldığında Amerika, bu bölgelerde son varil petrol çıkıncaya kadar etnik, dini ve siyasi pek çok konuya karışmak ve çarpışmak zorunda kalacağa benziyor. ABD için Petrolün ulaşım yolları önemli olduğundan, Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi ve Batı Pasifik’te petrol taşıyan tankerlere deniz devriyesi yapıyor. Durum şunu gösteriyor ki Amerikan ordusu, ağır ağır küresel petrol muhafaza teşkilatına dönüştürülüyor. Bu tehlikeli, yorucu, yakıcı - yıkıcı ve uzun vadeli yolculuğun sonuçlarını hem Amerika hem dünya yakın bir gelecekte görecektir.

Ortadoğu ve Körfeze olan bağımlığın sebebi, başka bir açıdan da yeterli petrol elde etmenin yanında aynı zamanda petrolün makul fiyatlarla alınmasıdır. Aksi taktirde, enerji maliyetleri yükselecek ve ABD ekonomisine büyük külfet olacaktır. Petrolün kontrolü ve fiyatların normal tutulması için Afganistan’da, Körfezde, Irakta ve Suriye’de olduğu gibi elden ne geliyorsa onun da yapılması gerekiyordu. Ne acıdır ki kapitalizmin kıskacında dondurulmuş, öldürülmüş vicdanların oluk oluk akıttığı kan, telef olan ve katledilen milyonlarca can bir varil petrolden daha kıymetsiz ve daha ucuz.

Petrolün halihazırdaki anavatanı Ortadoğu’da; Irak, İran, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Kuveyt’tir. İran dışında sorun yok. ABD’nin petrol bağımlılığın tehlikeli sonuçları yaşanarak görülmektedir, görülecektir. Görülen o ki yakın bir gelecekte daha da vahim olaylar yaşanacak, büyük krizler ve çatışmalar çıkacaktır. Yani mevcut çatışma alanlarına yenileri eklenecek. Doğu Akdeniz, Baltık gibi.

Bugünlere kadar işlerini tıkırında yürüten Amerika için yakın gelecekte işler çıkmaza ve zora girebilir, her şey ABD’ bin aleyhine de gelişebilir. Bu coğrafyada Amerika’ya duyulan öfke, giderek artan ve kine dönüşen tepki bunun işaretleri. Yakın gelecekte Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika gibi istikrarsızlaştırılan ve ABD’ ye kin ve nefret besleyen bölgelerde petrol meselesi Amerika’nın başına çorap örebilir, ABD’nin kabusu olabilir.

Madem ki petrol kaynaklarını güvence altına almadıkça Amerika’nın gücü, güvenliği ve bağımsızlığı tehlikededir.

O zaman Amerika ve Ortadoğu:

Çıkış yok... Barış yok... Savaştan kaçış yok...

Bütün Ortadoğu’da candan daha ucuz bir şey de yok. Aynı günde beş yüz, bin kişi ölebiliyor. Tam bir insan kıyımı, gerçek bir mezbahane.

“Demokrasi ve İnsan Hakları” teranesiyle, uydurma kimyasal silah bahanesiyle asıl maksatları petrol olan ve bölgeye giren Amerika yıllardır bu kıyımı yapıyor ve şimdilik bir şekilde de petrolü ülkesine taşıyor. Bakalım daha ne kadar sürecek bu serüven?