Yargı ve iş dünyası Adana’da buluştu

Yargı ve iş dünyası Adana’da buluştu

Yargı ve iş dünyası Adana’da buluştu

İş dünyasının iş hukuku alanında karşılaştığı güncel sorunları ve bu sorunlara yönelik Yargıtay içtihatları ışığında geliştirilen çözüm önerilerini tartışmak amacıyla Adana Sanayi Odası (ADASO), İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği (Türk Milli Komitesi) ve Adana Barosu iş birliğinde "Yeni Gelişmeler Işığında İş Hukuku Uygulama Sorunları ve Çözüm Önerileri Semineri" gerçekleştirildi.
Adana Ticaret Odası Konferans Salonu’ndaki seminerin açılışında konuşan 29. Dönem TBMM Başkanı, 58. Ve 59. Dönem Adalet Bakanı TOBBUYUM Uyuşmazlık Çözüm Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Çiçek, hukuki istikrar olmadan hiçbir girişimin başarıya ulaşamayacağını belirterek, "Türkiye’de 9 bin 300’den fazla yürürlükte yasa var. Meclis, bir kanun fabrikası gibi çalışıyor ama sorunlarımız bitmiyor. Demek ki kanun çıkarmak tek başına yeterli değil" dedi.
Küreselleşen bir dünyada ciddi teknolojik gelişmeler yaşandığını, bir ülkedeki seçimin Dünyanın her yerini etkilediğini aktaran Çiçek, bir açıklamanın borsayı sarstığını, iş dünyasının uykusuz kaldığını, doların ve euronun ne olacak hesabıyla herkesin tedirgin olabildiğini hatırlattı.
Bu hızlı gelişmeler karşısında ’istikrar’ kavramının öne çıktığına dikkat çeken Çiçek, "Biz, Türkiye siyasetinde genellikle siyasi istikrara odaklanırız, çünkü olumsuz koalisyon tecrübelerimiz var. Ama istikrar dediğimiz şey beş ayaktan oluşur. Bunlardan birine odaklanıp diğerlerini unutursak, istikrardan fayda bekleyemeyiz. Birincisi siyasi istikrar, evet, önemlidir. Ama yeterli değildir. İkincisi bürokratik istikrar gerekir. 3 günde bir bürokrat değiştirirseniz, o kişi daha işi öğrenmeden başka yere geçer. Özellikle temel kurumlarda sık değişiklikler sorun oluşturur. Üçüncüsü ekonomik istikrar. Dördüncüsü ise lafını çok ettiğimiz ama içini dolduramadığımız hukuki istikrar. Hukuki istikrar olmadan hiçbir girişim başarıya ulaşamaz. Beşincisi de ahlaki istikrardır. Ahlaki çürüme, beraberinde hukuki ve toplumsal çöküşü getirir. Yani istikrardan bahsedeceksek bu beşi bir arada olmalıdır. Ama merkezi hukuki istikrardır. Yeni gelişmeler, yeni hukuki sorunlar doğurur ve bunun birinci derecede muhatabı iş dünyasıdır. İş barışı sağlanmazsa üretim olmaz. İşveren ve işçi arasındaki güveni hukuk tesis etmelidir. Bu olmazsa kalkınma olmaz, dış dünyayla rekabet imkanı da doğmaz" diye konuştu.

"Kanun çıkarmak tek başına yeterli değil"
Yeni ihtiyaçların kuralları ve kurumları doğurduğunu, ülkemizde ise her meseleye karşılık olarak "Ben olsam bir kanun çıkarırdım" dendiğini ifade eden Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye’de 9 bin 300’den fazla yürürlükte yasa var. Gelişmiş ülkelerde bunun üçte biri. Torba yasalarla bir kanunda 20 değişiklik yapılıyor. Meclis, bir kanun fabrikası gibi çalışıyor ama sorunlarımız bitmiyor. Demek ki kanun çıkarmak tek başına yeterli değil. O zaman içtihatla yorumlamak, çağın ruhuna uygun hale getirmek gerekir. Hızlı değişimin olduğu yerde, temel yasalar bile geçici nitelik kazanabilir. İşte bu noktada devreye Yargıtay giriyor. Yargıtay, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en köklü, en saygın kurumlarından biridir. İçtihatla hukuku çağın ihtiyaçlarına göre şekillendirme çabası içindedir. Bu toplantılar da işte bu çabaların bir parçasıdır. Damdan düşüp ayağa kalkmaya çalışanlarla, onun ayağını saranların bir araya gelip birlikte çözüm üretmesi gerekir. Bu açıdan bu organizasyonları çok önemsiyorum."

"Seminer çözüm yollarının belirlenmesi açısından da faydalı olacaktır"
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk, çalışma hakkının herkesin arzu ettiği bir işte, insan onuruna yaraşır şartlarda çalışma ve yaşamını sürdürebilme güvencesini sağlayan temel bir insan hakkı olduğunu, bu hakkın Anayasa’da açık şekilde düzenlendiğini bildirdi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 48. maddesine göre herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğunu, 49. maddeye göre ise çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğunu hatırlatan Şentürk, "Anayasamızın yanı sıra, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler; özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, 4857 sayılı İş Kanunu ve diğer ilgili mevzuatlar, çalışma hayatımıza ilişkin temel ilkeleri ortaya koymaktadır" ifadelerini kullandı.
Yürürlüğe konulan yasal düzenlemelerin uygulamasından doğan sorunlarla karşılaşılmasının doğal olduğunu hatırlatan Şentürk, "Yargı kararlarının önemi de işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Yargı organlarının görevi yalnızca yasa uygulamak değil; yasaların açık olmadığı veya tereddüt oluşturduğu durumlarda adalet ve hukuka uygun çözümler üretmektir. İş mahkemelerimiz, istinaf mahkemeleri, temyiz mercileri ve özellikle Yargıtay’ın 9. Hukuk Dairesi ile Hukuk Genel Kurulu önemli roller üstlenmektedir. Yüksek Yargıtay’ımız, bir temyiz ve içtihat mahkemesidir. Çalışma hayatına dair içtihatlar; işçiyi, işvereni, aileleri ve hatta toplumun genelini etkileyebilecek niteliktedir. İçtihat mahkemeleri, taraflardan etkilenmeden; ancak onların gerçekliklerinden kopmadan, işçi-işveren dengesini gözeterek karar üretmelidir. Bu tür organizasyonları bu nedenle çok önemsiyoruz. Çünkü bu toplantılar, işçi ve işveren temsilcilerinin, akademisyenlerin ve yargı mensuplarının bir araya gelmesini sağlayarak içtihatların oluşumuna katkı sunmaktadır"şeklinde konuştu.

"Sorunları doğru değerlendirmek ve çözüm yolları üretmek son derece kıymetli"
Yargıtay Birinci Başkanvekili, Hukuk Genel Kurulu Başkanı Adem Albayrak, iş hukukunun, işçi ile işveren arasındaki dengeyi, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde korumaya çalışan, dinamik ve değişken yapısıyla çok önemli bir alan olduğunu söyledi.
Yalnızca kanun metinlerinden ibaret olmayan bu hukuk dalının adaletin tesisi, ekonomik dengenin sürdürülebilirliği ve toplumsal barış açısından da hayati öneme sahip olduğunu kaydeden Albayrak, "Günümüzde iş güvencesi eksikliği, kayıt dışı istihdam, esnek çalışma modelleri, uzun yargılama süreçleri, sendikal haklarla ilgili sorunlar ve dijitalleşmenin getirdiği yeni zorluklar bizleri yeni çözümler üretmeye zorluyor. Bu tür bilimsel ortamlar, söz konusu sorunları doğru değerlendirmek ve çözüm yolları üretmek adına son derece kıymetlidir" şeklinde konuştu.
4857 sayılı İş Kanunu’nun gelişen teknoloji ve ekonomik şartlara uyum sağlamasının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Albayrak, "Kanunun bazı hükümlerinin güncellenmesi gerektiği açıktır. Bu tür seminerlerde hem teorik hem uygulamalı yaklaşımları bir arada değerlendirme imkanı buluyoruz. Bu da çözüm üretmede etkin bir yöntemdir"diye kaydetti.

"Sürdürülebilir bir iş birliği platformu oluşturmayı amaçlıyoruz"
Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, seminerin yargı, akademi ve iş dünyasını bir araya getirerek sürdürülebilir bir iş birliği platformu oluşturmayı amaçladığını kaydetti. Kalkınmanın yolunun üretim, sanayi ve ihracattan geçtiğini belirten Başkan Kıvanç, "Ekonomimizi büyütecek olan özel sektördür. Ancak bunun için sürdürülebilir bir iş ve yatırım ortamı şarttır. Hukuk, güven ve istikrar demektir; güven ve istikrar ise üretim ve yatırım demektir. İş dünyası olarak bizler bu tür toplantılarla, çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmek ve iş dünyası ile yargı camiası arasında sürdürülebilir bir iş birliği platformu oluşturmak istiyoruz" diye konuştu.
İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gülsevil Alpagut ise, ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmelerin iş hukukunu doğrudan etkilediğini bu kapsamda güncel konuların sürekli değiştiğini ve dernek olarak bu değişime hızla yanıt vermeye çalıştıklarını aktardı. Her yıl Kasım ayında Yargıtay kararlarının değerlendirildiği seminerler düzenlediklerini belirten Alpagut, derneğin güçlü bir akademik külliyat oluşturduğunu dile getirdi.
6 oturum şeklinde yapılan seminerde "Yargıtay İçtihadı Işığında Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinde Muvazaa", "Yargıtay İçtihadı Işığında İş Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk", "İşin ve İşletmenin Gerekleriyle Fesih ve Yargı Kararları", Fazla Çalışma ve Dijital Kayıtlar", "İşçinin İhbar ve İfa Hakkı (Whistleblowing)" ve "İşverenin Yönetim Yetkisi ve İşçinin Özel Yaşamına Müdahale Edilip Edilmemesi" konuları anlatıldı.