"Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları’na Erzurum’dan start verildi
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Terörsüz Türkiye adımı, Cumhuriyet ve demokrasi tarihimiz açısından büyük önem arz ettiğini belirterek, "Terörün bitmemesini, yeni şehitlerin gelmesini, sadece düşman ister. Bir de elinde terör istismarından başka siyasi malzeme olmayan siyaset çevreleri ister" diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın, "Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları - Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik" temalı Erzurum bölge toplantısında konuştu.
MHP olarak Terörsüz Türkiye için millî birlik ve dayanışma buluşmaları - asırlık birlik sonsuz kardeşlik teması altında bölgesel toplantılarının ilkinin Erzurum’da gerçekleştirildiğini ifade eden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Erzurum bölge toplantısının Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Gümüşhane, Rize, Trabzon ve Tunceli illerini kapsadığını belirtti.
"MHP, ilhamını şanlı tarihimizden almaktadır"
Bilindiği üzere Millî Mücadele döneminde, vatan topraklarının işgaline karşı kararlar almak üzere toplanan ilk millî kongrenin, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da gerçekleştiğini anlatan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın, "O günden itibaren 14 gün boyunca çalışan kongre katılımcılarının aldığı şu kararlar, günümüze de ışık tutacak mahiyettedir: "Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir." MHP, ilhamını şanlı tarihimizden almaktadır ve tarih şuurunun zirvesindeki bir siyasi partidir. Erzurum Kongresi; o dönemde direniş ruhunu bütün vatan sathına yaymış, milletin topyekûn birlik ve bütünlük içinde hareket etme azmini harekete geçirmiştir" dedi.
"Genel Başkanımızın çağrısıyla ok hedefi 12’den vurmuştur"
"MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye çağrısının kodları da Erzurum Kongresi’nin özünde aranmalıdır" diyen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın, açıklamasını şöyle sürdürdü; "Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye sloganı altında başlattığı millî birlik, kardeşlik ve dayanışma hamlesi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteğiyle yürütme erkinin gücünü arkasına almıştır. Bu sayede; geleceğimizi teminat altına almaya, bekamızı sağlamlaştırmaya matuf bir proje, devlet politikası hâline gelmiştir. Terörsüz Türkiye için TBMM’de oluşturulan komisyon da Erzurum’da kuvveden fiile geçen varlık bilinci ve birlik ruhuyla hareket edecektir. Şüphesiz Türkiye’nin, millî iradenin tecelligâhı olan TBMM’nin çatısı altında çözemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Terörsüz Türkiye projesi hayata geçirilirken, birlik ve bütünlüğümüzden, millî egemenliğimizden, millî devlet ilkesinden asla taviz verilmeyecektir. Terörsüz Türkiye adımı, Türkiye Yüzyılı hedefinin önemli bir parçası olmakla beraber, aynı zamanda millî devlet sürecinin tamamlanmasında önemli bir aşamaya işaret etmektedir. Terörsüz Türkiye projesi, millî devletin tekâmül sürecinde ülkemizin önemli bir safhaya geldiğini göstermektedir. O bakımdan Terörsüz Türkiye adımı, Cumhuriyet ve demokrasi tarihimiz açısından büyük önem arz etmektedir. Terörsüz Türkiye, bir değişimi değil ama bir istihaleyi, yani bir hâlden daha iyi bir hâle geçişi temsil etmektedir. Terörsüz Türkiye; eski tabirle bir tebeddül, yani değişim ve dönüşüm değildir, bilakis mevcut hâlin olgunlaşması, kemal bulması demektir. Bu vesileyle aziz milletimizin dikkat nazarlarını, Cumhuriyet öncesinden beri Türk toplumunun sosyolojik yapısına şekil ve yön veren Türk milliyetçiliğinin, Terörsüz Türkiye bağlamında itici güç olma vasfına çekmek istiyoruz. Türk milliyetçiliği davası, bu çerçevede sosyolojik bir ayrışmanın değil; aksine bütünleşme, birleşme ve kardeşlik sürecinin kaldıracı, çimentosu işlevi görmektedir. Türk milliyetçiliği, modernist, ilerlemeci ve rasyonel bir fikir akımı olduğu için; Batı ülkelerindeki milliyetçi cereyanlardan kalın çizgilerle ayrılmaktadır Batı’da Cermen ve Anglo-Sakson kökenli üstün ırk teorisinden beslenen, saldırgan ve ayrımcı milliyetçilik anlayışı, siyaset alanında da faşist yaklaşımlara kapı aralamaktadır. Bu yüzden Batı toplumlarında azınlık düşmanlığı ve İslamofobi fazlasıyla rağbet görmektedir. Türkiye’deyse durum, bu olgunun tersine bir manzara arz etmektedir. Türk milleti, ırkçılığı ve ayrılıkçılığı reddetmektedir. Milletimizi güçlü ve bilinçli kılan Türk milliyetçiliği ülküsünü Batılı düşünce akımlarından ayıran temel unsurların başında, Türk toplumunun kültürel ve tarihi birikimiyle dâhil olduğu inanç ekseni gelmektedir. Türklerde, aidiyet hissi ve mensubiyet şuurunu; ortak tarihî, dinî ve kültürel değerlerden beslenen "aynı vatanda ve tek bayrak altında bir arada yaşama azmi" oluşturmaktadır. İşte Terörsüz Türkiye hamlesi, bu hakikatlerin ışığında şekillenmiştir. Bu adımla Türkiye, toplumsal bütünlük ve bin yıllık kardeşliğin sağlamlaştırılması bağlamında kritik bir eşiği aşmıştır. Bu projede, bazı maksatlı çevrelerin iddia ettiği gibi, Genel Başkanımız ve iktidar açısından hiçbir pazarlık ve taviz söz konusu olmamıştır. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli elini barış ve kardeşlik adına uzatarak kutlu bir davette bulunmuş, çağrısı da derhal karşılık bulmuştur. Mecliste kurulmuş bulunan komisyon da kesinlikle bir tavizin ve verilmiş herhangi bir sözün sonucu şekillenmemiştir. Komisyonun çalışmaları çerçevesinde, Anayasa’mızın değiştirilmesi mümkün olmayan dört maddesinde ifadesini bulan millî egemenlikten asla geriye dönüş olmayacaktır. Ancak takdir edilecektir ki 40 yılı aşkın süredir Türkiye’ye ayak bağı olan ve yüzlerce şehit, binlerce gazi vermemize yol açan terör belasının sona ermesi öyle ha deyince mümkün olmayacaktır. Bu hususta irade beyanı yeterli değildir. Terörizmin arkasında egemen güçlerin, emperyalizmin durduğu bir ortamda, bölücü terör örgütünün tamamen tasfiyesi zaman alacaktır. Meselenin yurt içi ve yurt dışı ayağı, haricî aktörleri vardır. Bölücü örgütten doğrudan suça karışmayanların, meşru siyaseti tercih edenlerin topluma entegrasyonu için bazı şartların olgunlaşması, kimi düzenlemelerin yapılması icap etmektedir. Terörün bitmemesini, yeni şehitlerin gelmesini, sadece düşman ister. Bir de elinde terör istismarından başka siyasi malzeme olmayan siyaset çevreleri ister. Bunun dışında, Türk toplumunun bütün kesimleri Terörsüz Türkiye sürecini hararetle desteklemekte, bu projenin arkasında var güçleriyle durmaktadır. Terörsüz Türkiye, ülkemizin geleceğe dönük stratejilerinin başarısı ve bilhassa Türkiye Yüzyılı hedefinin gerçekleşmesi açısından fevkalade isabetli bir hamledir. Genel Başkanımızın çağrısıyla ok hedefi 12’den vurmuş, Terörsüz Türkiye olgusu kamu vicdanında yer bulmuştur. Bu sayede Türk toplumundaki hayati dengelerin muhafazasının, bin yıllık kardeşlik hukukunun yaşatılmasının değeri, bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün millet, Devlet Bahçeli’yi minnet ve şükranla anmaya başlamıştır. Bu olumlu ve sevinç dolu toplumsal tepkiler; Terörsüz Türkiye hamlesinin, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken Türk toplumuna ilaç gibi, su ve hava gibi geldiğinin göstergesidir. Terörsüz Türkiye olgusunu sadece bir iç mesele olarak görmek, bölgesel ve küresel gelişmelerden bağımsız değerlendirmek, yanlış olur. Terörsüz Türkiye projesinin hayata geçmesi; Kafkasya’da, Doğu Akdeniz’de barış ve sükûnun egemen olması demektir. Ege sularının adil bir statüye kavuşturulması demektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin meşru haklarının korunması demektir. Balkanlarda istikrarın hüküm sürmesi demektir. Bağımsız ve parçalanmamış bir Suriye demektir. Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafazası demektir. Bölge ülkeleri arasında dostane ilişkilerin, ittifakların yeniden tesisi demektir. Gazze zulmünün ve soykırımın sona ermesi demektir. Batı Şeria’nın İsrail tarafından ilhakının engellenmesi demektir. Mescid-i Aksa’nın dokunulmazlığı, Kudüs’ün bağımsızlığı demektir. Filistin Devleti’nin yaşaması demektir. Kendi inançlarından olmayan toplumları, çocuklarını bile katlederek yok etmeyi meşru gören sapık bir din anlayışını devlet politikası hâline getirerek 21. yüzyılın idrakini karartmaya çalışan terör devleti İsrail’in durdurulması demektir."
"Terör devleti İsrail’in ekmeğine yağ sürüyorlar"
Terörsüz Türkiye adımının, bölgemizde cirit atan emperyalist güçlerin planlarını bozmuş ve onların gölgesinde yayılmacı politika takip eden İsrail’in kirli maksatlarını iyot gibi açığa çıkardığını kaydeden Prof. Dr. Semih Yalçın, "İsrailli politikacılar ve yerel basının, Türkiye’nin bölgesel politikalarıyla Cumhurbaşkanımıza yönelik sert hücumları, bu yüzdendir. İsrail’de siyasilerin hop oturup hop kalkması, basının karanlık senaryolar yazarak Türkiye’yi tehdit olarak göstermeye çabalaması, bundandır. İsrailli politikacıların yüreğine Türkiye korkusu düşmüştür. Şeytan, azaptadır. Bu arada, ülkemizde Terörsüz Türkiye sürecine karşı çıkan politikacı ve sözde aydınların temelsiz iddialarının, İsrail söylemleriyle örtüşmesine milletimizin dikkatini çekmek istiyoruz. Mesela Cumhurbaşkanı’nı Filistin üzerinden körü körüne eleştiren CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dolaylı olarak İsrail’in çıkarlarına hizmet etmektedir. İP sözcüleri başta olmak üzere MHP’yi Terörsüz Türkiye konusunda PKK ile aynı safta göstermeye çalışanlar da terör devleti İsrail’in ekmeğine yağ sürmektedir. Türkiye’deki muhalefetle terörist İsrail, kötü niyette ittifak etmiştir. Diğer taraftan CHP ve diğer partiler, "Acaba Cumhur İttifakı Terörsüz Türkiye adımından nemalanır mı? Bir seçimde bunu oya çevirir de öne geçer mi?" gibi çıkarcı hesaplar peşinde, hakikati ıskalamaktadır. CHP’nin ve öteki partilerin Terörsüz Türkiye bağlamında TBMM’de oluşturulan komisyona dair hâlâ kararsız ve ikircikli tavır içinde bulunması da maalesef yine oy endişesine dayanmaktadır. Terörsüz Türkiye hamlesini MHP ile PKK arasında işbirliği gibi yansıtma ve MHP Liderini bölücübaşıyla aynı safta gösterme hadsizliği de aynı alçak ve sefil zihniyetin ürünüdür. Oysa Terörsüz Türkiye projesi tamamen hayata geçip toplumsal bütünlük ve kucaklaşma gerçekleşirse ortada ne bölücü terör örgütü ne de bölücübaşı kalacaktır. TBMM çatısı altında, bölücü terör örgütünü temsil edenlerle bir arada siyaset yapmaya itiraz etmeseler de mangalda kül bırakmayan, halkın gündemi yerine havai kürsü pehlivanlığını tercih eden İP gibi partilerin sözcüleri, kendilerini kandırmaktan öteye geçemeyeceklerdir. Türk milleti; algı oyunlarına kapılmayacak, yalancı pehlivanların naralarına prim vermeyecek kadar basiretli ve zekidir. Türkiye’de haklıyı haksız, doğruyu eğri, beyazı kara göstermeye çalışan siyaset ve muhalefet anlayışı milletten dönecektir. Türk milleti; en adil, en doğru hakemdir. Allah, haklılar için ne güzel vekildir." şeklinde konuştu.