Saadet Partisi’nin 8. Olağan İzmir İl Kongresi gerçekleşti
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mahmut Arıkan, 8. Olağan İzmir İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, "İzmir Türkiye’nin en önemli şehirlerden birisidir. Kadim bir geçmişe verimli bir toprağa, en güçlü ticaret ağına sahip olan şehirlerden fakat mevcut sorunlar sebebiyle İzmir beklenen gelişimi ve ivmeyi yakalayamamıştır" dedi.
İzmir İktisat Kongresi Binası’nda düzenlenen kongrede partililere seslenen Arıkan, İzmir’in sorunlarına değindi. İzmir’in geri kaldığını vurgulayan Arıkan, "İzmir Türkiye’nin en önemli şehirlerden birisidir. Kadim bir geçmişe verimli bir toprağa, en güçlü ticaret ağına sahip olan şehirlerden fakat mevcut sorunlar sebebiyle İzmir beklenen gelişimi ve ivmeyi yakalayamamıştır. İzmir; üzümden incire, zeytinden domatese kadar tarımın başkentlerinden biri olacak. Ama bugün gelmeden önce biraz baktım, İzmir’de ne kadar insan tarımla uğraşıyor diye baktığımda, nüfusun 8.1’inin tarımla uğraştığını gördüm. Ben biliyorum ki, İzmir’de tarımla uğraşmak isteyen çok daha fazla insan var. Ama gereken destek sağlanmadığı için İzmir tarımda hak ettiği yeri bulabilmiş değil. Çözüm ne, ne yapmamız lazım? Biz çiftçimize modern sulama teknikleriyle İzmir’de destek olacağız. Tarım teşviklerini artırarak üreticimizin kazancını garanti altına alacağız. Ürünlerimizi dünya pazarına taşıyabilmek için lojistik desteği İzmir çiftçisine sağlayacağız" dedi.
"İzmir, sanayide büyük bir potansiyele sahip"
İzmir’in tarımda olduğu gibi sanayide de çok büyük potansiyele sahip olduğunu vurgulayan Arıkan, "Mevcut üretim gücü şehrimizin gerçek kapasitesini yansıtmamakta. Çünkü sanayici yatırım yapmak istiyor ama yatırım yapabilmek için gereken desteği sağlayamıyor. Ulaşım altyapısı yetersiz, sanayi bölgelerimiz büyüyor ama plansız bir şekilde büyüme durumunda kalıyor. Biz gelince İzmir’e özel sanayici destekleyen teşvik programlarını yeniden başlatacağız. Yeni nesil teknoloji merkezlerini kuracağız. İzmir’i inovasyon şehri yapacağız. Ulaşım ağını genişleteceğiz. Sanayinin önündeki lojistik engelleri kaldıracağız" diye konuştu.
"İzmir’in deprem sorunu var"
İzmir’in bir sorununun da deprem olduğunu hatırlatan Arıkan, "Yakın bir zamanda Kahramanmaraş’ta yaşadık. Bundan 4 buçuk yıl önce 30 Ekim 2020’de İzmir’imizde acı bir deprem hadisesini yaşadık. Bayraklı, Bornova, Konak, Karşıyaka gibi ilçelerde binalarımız sıkıntılı binalar. Çok hızlı bir şekilde İzmir’de kentsel dönüşüm seferberliği başlatılması ihtiyaç. Ama bununla alakalı görüyorum ki İzmir’de bu işi yapmak isteyenlere merkezi yönetimin gerekli desteğini sağlanmadığını görmekteyiz. Deprem, güvenli konutlar inşa edilirse korkulacak bir sıkıntı olmadığını yakın bir zamanda görmüş olduk" ifadelerini kullandı.
"İzmir’in trafik problemi var"
İzmir’in bir diğer probleminin de trafik olduğunu vurgulayan Arıkan, "Maalesef yıllardır çözülemediğini üzülerek şahitlik etmekteyiz. Altın Yol Bayraklı Kavşağı, Turan Bölgesi, Buca Bağlantı Yolları her gün binlerce insanımızı trafik konusunda mağdur ediyor. Buca Otoyol Bağlantısının hızlı bir şekilde tamamlanması gerekiyor. Trafik sinyalizasyon sistemlerinin hızlı bir şekilde yenilenmesi gerekiyor. Toplu taşımaya yapılan yatırımların hızlandırılması, daha da fazlalaştırılması gerekiyor. Deniz, yine İzmir’de güzelliklerden, zenginliklerden bir tanesi. Maalesef İzmir bu konuda gereken zenginliğini yaşayamıyor. İnşallah biz İzmir’i bugün yapacağımız kongreden sonra Saadetli bir şehir haline hep beraber getireceğiz. Bu kongreyi bunun için yapıyoruz. Bu kongreyi İzmir’in Türkiye’nin en güzel şehri olabilmesi için yapıyoruz" dedi.
"Hatay’a gittim yerinde incelemeler yaptım"
6 Şubat depreminin yıl dönümü olmasıyla da açıklamalarda bulunan Arıkan, "Acı bir hatıranın üzerinden iki yıl geçti. Bir hafta boyunca genel merkezdeki arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız deprem bölgesinde ziyaretler gerçekleştirdiler. Ben de iki gün önce Hatay’daydım. 6 Şubat’ta Hatay’da ziyaretler yaptım. Ben öncelikle depremde hayatını kaybeden İzmir depreminde, Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden kardeşlerimize bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Bölgeye giderken kastım şu idi arkadaşlarımıza bu talimatı bölgeye gidin, yerinde izlenimlerinizi yapın derken kastım şu idi. Ankara’da masa başında oturarak sosyal medyadan beslenerek muhalefet anlayışımızı yapma taraftarı değiliz. Sorunların yerinde görmemiz gerekiyor. Bir hafta boyunca yaptığımız çalışmalarda üzülerek şunu gördüm. Hiçbir şey yapılmamış dersek haksızlık ederiz. Bir takım faaliyetler, gayretler olduğunu gözümüzle gördük. Yapılması gereken işler yanında şu ana kadar yapılanların kayda değer şeyler olmadığını üzülerek gördüm. İktidara yakın kanallara bakıyorum. İktidarın yetkililerini dinliyorum. Çok pembe tablolar çiziyorlar. Sanki deprem bölgesinde sorunlar çok büyük bir oranda halledilmiş, insanların sıkıntısı giderilmiş gibi bir algı oluşturuluyor. Ama bölgeye gittiğimizde bunun böyle olmadığını gördük. Değerli İzmirliler, deprem bölgesi ziyaretinde konteyner sayısında bir tane dahi azalma olmadığına şahitlik ettik. Konteynerde kalan insanların sayısında bir kişi dahi eksilmediğini üzülerek tespit ettik. 6 ay önce insanların kuralları çekilmiş, anahtarlarının verileceği vaat edilmiş, 6 ay geçmesine rağmen anahtarını almayan insanları gördük. 4 ay önce anahtarı verilen ama 4 ay boyunca evdeki eksiklikleri tamir edemediği için hala oturamayan insanların üzüntülerine şahitlik ettik" şeklinde konuştu.
"Ordu devleti, milleti korumak için var olmalı"
"Bir devleti yıpratabilmek için iki şeye dikkat etmek lazım" diyen Arıkan, "Bu iki şeyle alakalı çok hassas davranmak lazım. Birincisi ordumuz. Orduyu hiçbir zaman siyasete bulaştırmamız gerekiyor. Ordu devleti, milleti korumak için var olması gereken bir şeydir, yapıdır. Siyasi iktidarımızı devam ettirebilmek için koltuğumuzu sağlamlaştırabilmek için orduyu istismar etmememiz gerekiyor. Bizim orduya bakış açımız Peygamber ocağı, askere bakış açımız Mehmetçik şeklindedir. Çünkü beklenti fedakarlıktır, sadakattir. Ama orduya siyaset girerse fitne girer, fesat girer, kaos girecektir. İkinci dikkat edeceğimiz husus yargı mekanizması. Yargı mekanizmamızı da siyasallaştırma noktasında hassasiyet göstermemiz lazım. Bugün yargı mekanizması da son derece yıpranmış icraatlar içerisinde birçok yargı mensubumuz maalesef yakasında parti rozeti varmış gibi hal tavır içerisindeler" dedi.
"Ülkenin gerçek gündemi gözden uzaklaştırılıyor"
Ülkenin gerçek gündeminin gözden uzaklaştırıldığını ifade eden Arıkan, "Ülkenin gerçek gündemi kıymetli İzmirli hemşerilerim bir paket erzak elinden düşünce yerden toplamaya çalışan amcamız bu ülkenin gerçek gündemidir. Antalya’da ambulansın içerisinde hastaneye götürülen yavrumuz ‘Benim annemin parası yok beni hastaneye götürmeyin’ feryadı bu ülkenin konuşması gereken gerçek gündemidir. Sabahın beşinde ucuz et alabilmek için kuyrukta bekleyen anneler, amcalar, dedeler bu ülkenin gerçek gündemidir. Çocuğunun beslenmesine koyabilmek için sabahın ayazında ucuz ekmek kuyruğuna giren anneler, babalar bu ülkenin gündemidir. ‘Abi çok borcun var, neyim var neyin yok senin olsun’ diyen şiddete uğrayan genç bu ülkenin gerçek gündemidir. Torununa harçlık veremediği için yaşı yetmişi sekseni geçmesine rağmen hala çalışmak zorunda kalan emeklilerimiz bu ülkenin gündemidir. Ev genci olmaya mahkum edilmiş, hayallerinden vazgeçme durumunda bırakılan gençlerimiz bu ülkenin gündemidir. Görüyoruz ki dün ülkeyi karneyle ekmek dağıtılıyor korkusuyla iktidara gelenler bugün karneyle hayatta kalmaya insanlarımızı mahkum ediyorlar" dedi.
"Gazze teslim olmayacak"
Gazze’de yaşanan soykırıma dikkat çeken Arıkan, "50 bin insan katledildi. Gazze’nin üçte ikisi yerle bir edildi. Ama buradan ilan ediyoruz. Gazze, masada da teslim olmayacak. Gazzeliler kendilerine dayatılan hiçbir oyuna boyun eğmez. Emperyalistlerin planları, zalimlerin oyunları Gazzelilerin iradesini kıramayacak. Kanlı imara, zalim mimara, sınır tanımayan pervasızlığa dur diyelim Gazze, bu bölgenin kalbidir. O kalp durursa, sadece Gazze değil, tüm İslam coğrafyası yara alır" diye konuştu.
"Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi bizi endişelendiriyor"
Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi’yle alakalı endişelerini dile getiren Arıkan, "Bu sistem hem cebimizi hem de özgürlüğümüzü tehdit ediyor. Arabamızla nereye gittiğimiz, ne kadar yakıt aldığımız, ne kadar harcadığımız izlenecek. Bu sistem yaygınlaşırsa tüketim karneleri devreye girebilir. Küresel şirketlerin eline verilmiş bir takip mekanizması asla kabul edilemez. Bu yüzden biz bu sisteme karşıyız" dedi.