Marmara Denizi’ni besleyen derelerde "Yüzer Ada Projesi" hayata geçirildi

Marmara Denizi’ni besleyen derelerde

Marmara Denizi’ni besleyen derelerde "Yüzer Ada Projesi" hayata geçirildi

Bursa’da müsilajla mücadele çerçevesinde geliştirilen Yüzer Ada Projesi hayata geçirildi. Proje kapsamında Karacabey ilçesinde Marmara Denizi’ni besleyen Çapraz Çayı üzerine 250 yüzer ada bitkisi ekildi. Müsilajın en büyük etkilerinden azot ve fosforu temizlemek amacıyla ekilen bitkiler, projenin başarılı olması durumunda Marmara Denizi’ni kirleten tüm derelerde uygulanacak.
Bursa’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Bursa Uludağ Üniversitesi ve Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) işbirliği ile gerçekleştirilen Yüzen Ada Projesi’nin ilk adımı atıldı. Karacabey ilçesi Hayırlar Mahallesi’nde bulunan Çapraz Çayı üzerinde hayata geçirilen projede su kalitesinin güncel durumu tespit edildi. Çapraz Çayı kalitesine uygun olan bitkiler belirlenerek, müsilaja sebep olan azot ve fosforun temizlenmesi amacıyla ilk etapta 250 yüzer ada ekildi. Azot ve fosforun önemli ölçüde temizleneceği öngörülen projede 2 metrekarelik toplam bin 200 bitki adacığı suya ekilecek. Projenin başarılı olması durumunda Marmara Denizi’ni besleyen tüm derelere uygulanacak.
Projenin tanıtım toplantısında konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Su ve Toprak Yönetimi Daire Başkanı Menderes İşçen, "Bütün kamuoyunun bildiği üzere müsilajla mücadelede asıl odaklandığımız nokta, Marmara Denizi’ne ulaşan azot ve fosfor yükünün azaltılmasıydı. Bununla ilgili 2021 yılından beri yaptığımız bütün çalışmalar bu konuya odaklanmış durumda. 2021 yılının Haziran ayında yayımlanan bir kararnamede, tüm kurum ve kuruluşların konuya topyekün olarak müdahale edebilmesi için bir koordinasyon kurulu oluşturulmuştur. Koordinasyon kurulunda ilgili valilikler, büyükşehir belediye başkanları ve Bakanlık başkanlığında tüm kamu kurumları yer alıyordu. Azot ve fosfor kirliliğinin azaltılmasına yönelik olarak, müsilajla mücadeledeki anayasamızı da oluşturan 22 maddelik bir eylem planı yayınladık. Bu 22 maddelik eylem planında geldiğimiz noktada 19 tanesi tamamlandı. Bir tanesiyle ilgili de sona gelmiş durumdayız. Ancak iki eylemi henüz tamamlayamadık. Bunlardan bir tanesi, azot ve fosfor kirliliğinin asıl kaynaklarından olan evsel ve kentsel atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmalara dönüştürülmesiyle ilgili süreçti. Diğeri ise tarımsal ve hayvansal kaynaklı kirlilikti. Bugün burada, tarımsal ve hayvansal kaynaklı kirliliğin Marmara Denizi’ne ulaşmasını engellemek üzere biyolojik yöntemlerle bir mücadele yürütüyoruz. Aslında bunun pilot çalışmasını daha önceden yapmıştık. Şimdi daha büyük ölçekli bir çalışmayı hayata geçiriyoruz" şeklinde konuştu.

Yüzde 90’ın üzerinde kirlilik temizlendiği tespit edildi
Yüzde 90’ın üzerinde kirliliğin giderilmesi durumunda projenin Marmara Denizi’ni besleyen derelere uygulanacağını kaydeden İşçen, "2021 yılında TÜBİTAK’ın müsilaj çağrısı kapsamında Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayşegül Akpınar hocamızın yürüttüğü bir çalışmayla pilot ölçekte denendi. Alınan olumlu sonuçlar neticesinde, bu çalışmayı daha büyük ölçekte uygulamayı planladık. Bu planı, Marmara’yla ilgili yaptığımız çalışmaları her zaman danıştığımız Bilim Kurulu’na geçen yılın sonunda sunduk. Kendilerinden olumlu görüş aldıktan sonra çalışmalara başladık. Buna istinaden, Çapraz Çayı üzerindeki su kalitesinin güncel durumu tespit edildi ve buradaki su kalitesine uygun bitki türleri belirlendi. Bu bitki türlerinin sahada ekimi yapıldı. Toplamda bin 200 adet, 2 metrekarelik bitki adacığı oluşturulacak. Bu adacıklar, suyun üzerinde yüzer halde kenarlardan sabitlenecek. Özellikle tarım ve hayvansal faaliyetlerden gelen azot ve fosforun büyük ölçüde giderileceğini öngörüyoruz. Yaptığımız pilot çalışmalarda ve dünyadaki benzer örneklere baktığımızda, yılın belirli dönemlerinde yüzde 90’a varan kirlilik giderimlerinin tespit edildiğini görüyoruz. Bu oranda olmasa bile makul düzeyde bir giderim sağlanması durumunda, bakanlık olarak bunu Marmara’yı besleyen yayılı kaynaklı kirlilik taşıyan tüm derelerde uygulamayı planlıyoruz" dedi.

Belediyeler biyolojik arıtmaya geçiş yapamadı
TBMM’de kabul edilen teklife göre belediyelerin 3 yıl içerisinde arıtma tesislerini ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştürmesinde planlananın altında kalındığını belirten İşçen, "Bazı kanun teklifleri verildi ve Türkiye Büyük Millet Meclisince bu teklifler yasalaştı. Bunlardan bir tanesi, arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmaya dönüşmesiydi. 2022 yılının Haziran ayında yürürlüğe giren düzenlemeye göre, ilgili belediyelere 3 yıl süre verildi. Bu süre, bu ayın 15’inde dolacak. Maalesef bu konuda çok kayda değer bir ilerleme kaydedemedik. Kanun düzenlemesinde, belediyelerin halktan topladıkları atık su gelirlerinin en az yarısını, atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi için harcamaları şart koşulmuştu. Ancak bu konuda da ne yazık ki ciddi bir gelişme sağlanamadı" şeklinde konuştu.

Projenin lokasyonu özel olarak seçildi
Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayşegül Akpınar ise, "Bursa Uludağ Üniversitesi olarak, 2021 yılında bir TÜBİTAK projesiyle gerçekleştirdiğimiz Yüzer Ada Projesi’ni yaygın hale getirmekteyiz. İlk kurulumlar gerçekleştirilmiş durumdadır. Burası, Çapraz Çayı üzerinde, Marmara Denizi longozuna açılmadan önceki bir lokasyona tekabül etmektedir. Burada, yaklaşık 6 farklı türden oluşan kirleticilere karşı, çeşitli kirleticileri kendi bünyesinde biriktirebilecek bitkilerle bir model oluşturduk. 6 aylık dönemlerde bitkileri ve su analizlerini takip ederek yaklaşık 2 yıllık olan bu çalışmayı başlatmış bulunuyoruz. Türkiye’de uygulamada, sahadaki ilk örneklerinden birini teşkil ediyor. Bu anlamda oldukça kıymetli. Bu uygulamanın hayata geçirilmesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi yönetimine çok teşekkür ediyoruz. Müsilaja etmen olan ana kirleticilerden iki tanesi azot ve fosfor. Ancak bununla birlikte çeşitli başka kirleticiler de söz konusu olabiliyor. Bu yüzden 6 farklı bitki seçerek kombinasyonu çeşitlendirdik. Burada bitki sayısı da 120 bin bitkiden oluşmakta. Bu nedenle çok ciddi bir biyokütle ihtiva ediyor. Anlamlı bir arıtım modeli olduğunu düşünüyoruz. Proje, 2021 yılında ilk pilot çalışmayla başladı. Yaklaşık 6-8 aylık bir süre zarfında aktif olarak bir protokolle hayata geçirildi. Şu anda ise ciddi anlamda uygulamaya dönük çalışmalar gerçekleştiriyoruz" ifadelerini kullandı.