Manisa’da zirai don çalıştayı

Manisa’da zirai don çalıştayı

Manisa’da zirai don çalıştayı

TBMM Zirai Don Olayını Araştırma Komisyonunun Manisa’da gerçekleştirdiği toplantıda konuşan Komisyon Başkanı ve AK Parti Burdur Milletvekili Adem Korkmaz, "İklim krizinden ve sudan bahsediyorsak ve tarımdan gıdadan stratejik güvenlik meselesinden bahsediyorsak şimdiye kadar yaptığımız geleneksel alışkanlıklarımızı bir kenara koyarak kendi geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği için başka bir şeyleri düşünüyor ve kurguluyor olmamız lazım" dedi.
Manisa’da geçtiğimiz 9-13 Nisan tarihleri arasında meydana gelen ve il genelinin neredeyse tamamındaki zirai alanlarda zarara yol açan don olayının sonuçlarının araştırılması, üreticilerin ve tarımsal ürünlerin uğradığı zararların tespiti ve gelecekte yaşanabilecek benzer olayların etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla faaliyetlerini sürdüren komisyon üyeleri Manisa’ya geldi.
TBMM Zirai Don Olayını Araştırma Komisyonu Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşmasını gerçekleştiren Manisa Valisi Vahdettin Özkan, komisyon üyeleriyle sektör temsilcilerinin toplantı vesilesiyle bir araya geldiğini ve sonuçlarının Manisa çiftçisi için önemli veriler ortaya çıkaracağını söyledi.
Toplantıda konuşan Komisyon Başkanı ve AK Parti Burdur Milletvekili Adem Korkmaz, iklimlerin değiştiğinin kabul edilmesi gereken bir gerçek olduğunu belirterek, "Artık bunu hepimiz kabul ediyoruz. İstemesek de kabul ediyoruz. İklim değişiyor. Belki de değişti. Bazen kabul etmek istemiyoruz. Belki ileride daha da değişecek. Bilim insanları da bunları söylüyor. Onun için cuma günü de bu konuda Burdur’da iki konulu çalıştay gerçekleştirdik. Türkiye’de gerek tarım ekonomistlerinin, ziraat mühendislerinin, alanında uzman hocaların, teknisyenlerin ve bürokratların bir araya geldiği iki ayrı grupta, birinci grup ‘bu iklim değişikliği gerçeğinde tarım ne olacak?’ sorusuna cevap aradılar. İkinci grup ise tarımın sürdürülebilirliği meselesi artık çok önemli bir mesele. Bundan sonra tarımsal üretim, gıda gibi temel insanın yaşamını sürdürebilmesinin en temel meselesi olan gıdanın sürdürülebilirliği için yarının daha güvende hissedecek üreticilerin yanında bir güvence olarak tarımsal sigorta sistemini masaya yatırdık" dedi.
Tarımsal sigorta sisteminin de masaya yatırıldığını belirten Korkmaz, "Türkiye’deki ve dünyadan da katılan isimler tarımsal sigorta sistemini nasıl yapılandırabiliriz? Yani mevcut haliyle TARSİM olarak isimlendirdiğimiz ama konuyu sadece TARSİM’in aktüeriyel bir sigorta sistemi üzerinden yürüyen bir TARSİM’le bunu sınırlı mı tutmamız lazım? Yoksa bunun ötesine geçen insanların ortalama bir ölçekte üretimlerini gerçekleştirirken başlarına gelebilecek olan özellikle iklim olaylarına karşı kendisini güvence altına alacağı ve kendisinin de istese de istemese de minimum gider ve maliyetleriyle asgari gelirini mutlak anlamda güvende hissedeceği zorunlu bir sigorta sisteminin olabilirliğini tartıştı" ifadelerini kullandı.
İkili sigorta sistemlerinin de tartışıldığına değinen Korkmaz, "Şu anki sistem genellikle isteğe bağlı ve çoğunlukla da tarım kredi ve Ziraat Bankası’ndan kredi kullanılması üzere üzerinden daha çok gelişme eğiliminde olan bir sistem var. Bu sistemin mevcut haliyle yetersizliği bize bu durumu gösterdi. Belli yörelerde Tarsim sigorta sisteminin daha yüksek olduğu ama genellikle düşük olduğunu gözlemledik. Bunun için de acaba burada nasıl bir sistem, dual sistem yapabilir miyiz? Yani bu komisyonun çalışmalarında geldiğimiz bir nokta bu. İkili bir sigorta sistemi. Birincisi zorunlu trafik sigortası gibi geliri değil de daha çok gideri, maliyeti ve temel gelir dediğimiz insanların çocuğuna okula gönderebilecek kadar, evinin kirasını ya da evinin giderini karşılayabilecek kadar temel gelir kısmını, üretimden kaynaklanacak temel gelir kısmını sigorta eden bir mantık olabilir mi? İkinci kısmı da ihtiyari. Burada da eğer isterse üretici daha yüksek bir primle belki gelirini de sigorta ettirebilecek bir model. Bunu tartıştık. Bu tartışma, Türkiye gündemine de bu tartışmayı koyduk. Hükümetimiz de bu tartışmanın şu anda içinde bu konu tartışılıyor. Cumhurbaşkanımız da bu konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Bu da komisyonumuzun gerçekten bu yaklaşık 2 aylık çalışması içerisinde konunun özüne ilişkin çalışmalar" diye konuştu.
Çiftçilerin zararlarının karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin beklentilerin olduğuna değinen Korkmaz, "Şu andaki beklenti genellikle şu noktada. ‘Ya işte bizim hasarlarımız ödenecek mi?’ Ya da ya ‘Bizim krediye ilişkin taleplerimiz var. Özellikle finansal bakımından sıkıntılarımız var. Ötelenmesi gereken kredilerimiz var ya da yeni finansman imkanları talep ediyoruz’ şeklinde sahanın bir talebi var. Bunlar bugünkü yaşanan olayın krizin yönetimine ilişkin. Ama biz biraz da millet olarak, toplum olarak, devlet olarak önümüzdeki 10 yıllara da hazırlanmak zorundayız" dedi.
İklim krizine karşı geleneksel alışkanların bir kenara konulması gerektiğini ifade eden Korkmaz, "İklim krizinden bahsediyorsak ve sudan bahsediyorsak ve tarımdan gıdadan stratejik güvenlik meselesinden bahsediyorsak şimdiye kadar yaptığımız geleneksel alışkanlıklarımızı bir kenara koyarak kendi geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği için başka bir şeyleri düşünüyor ve kurguluyor olmamız lazım. Onun için zirai don komisyon çalışmalarımız idari yönden hükümetimize birtakım öneriler getirerek siyasi yönden sahada sizleri dinleyerek hiç bir karartma, yapmaksızın ne varsa bunları dinleyip kulaklarımızla not ederek konuya bilimsel olarak da bir perspektif koymak en önemli. Canımız istese de istemese de eğer bilimin ve sahanın gerçekliğini duymadığımız zaman bunun bedellerini bir gün en acı şekilde ödemek durumunda kalıyoruz" dedi.
Başkan Korkmaz’ın ardından Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk ve Denizli İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar, illerindeki zirai don zararı, tespitleri, yapılan çalışmalar hakkında sunum yaptı, komisyon üyelerinin sorunlarını yanıtladı.
Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk yaptığı sunumda, "900.000 dekara yakın bağlanımız var. 50 binin üzerinde bir ailemiz de bağcılıkla geçimini sağlamakta. Dolayısıyla üzüm Manisa için birçok şeyi ifade ediyor. Asma tabii belli sıcaklıklara kadar dayanabilse de belli dönemlerde 9-13 Nisan tarihleri arasında yaşadığımız don olayında bağın en hassas dönemiydi. Dolayısıyla zararlanma oranı en yüksek olduğu bir süreç oldu. Çünkü hassas bir döneminde yakalanmış oldu. En yüksek, çok yüksek diye ifade ettiğimiz üzüm, kiraz yüksek oranda çünkü çiçekten ve küçük meyve döneminde yakalanmıştı. Gene kayısı da çok yüksek oranda, erik de orta derecede, bademde yüksek oranda, şeftalide düşük bir orta oranda, zeytinde de düşük oranda bir zararlanmayla karşı karşıya kaldık bu don hadisesinden sonra" dedi.
Öztürk ayrıca, "484 bin 666 dekarlık bir ilçe hasar tespit komisyonlarının tespiti var. Çiftçi kayıt sisteminde kayıtlı olan ve olmayan don olayına maruz kalan çiftçimiz 25 bin 6 ve bunların ilçe müdürlerimize müracaatlarıyla tespit edilen hasar görmüş alan 621 bin 311 dekar. Bunun haricinde ilçe hasar tespit komisyonlarının çiftçi kayıt sistemi kayıtlı olsun olmasın sahada yaptıkları tespitler ise 38 bin 944 çiftçi ve 886 bin 194 dekarlık bir zarar görmüş alan farklı oranlarda. Valimizin talimatları ve riyasetinde hemen donla ilgili tedbirler alın dememize rağmen çok uzun süreli bir hadise olduğu için sahada çok etkin bir mücadele yapma imkanı yoktu" ifadelerini kullandı.
Toplantının ardından komisyon üyeleri Manisa’nın Saruhanlı ilçesine geçerek zirai dondan etkilenen üzüm bağlarında incelemelerde bulundu.