Tarih: 23.06.2025 11:14

Gazze’ye gönüllü giden Türk doktor: "İsrail, oradaki hayatı bitirmek, yaralıların ölmesini hızlandırmak için hastanelere saldırıyor"

Facebook Twitter Linked-in

Gazze’ye gönüllü olarak giden ve 16 gün Gazze’de kalarak oradaki hasta ve yaralılara tıbbi yardımlarda bulunan Op. Dr. Ömer Faruk Aydoğan, "İsrail, oradaki hayatı bitirmek, yaralıların ölmesini hızlandırmak, şehit olmalarını hızlandırmak için hastanelere saldırı yapıyor. Ve dünyada, yeryüzünde hastanelere saldıran tek devlet olma özelliğini yaşıyor. Devlet değil; bir terör örgütü" dedi.

İsrail’in yaklaşık iki yıldır Gazze’ye yönelik saldırıları, Gazze’deki sağlık sistemine ağır şekilde zarar vermesinin ardından dünyanın birçok ülkesinden sağlık çalışanları, Gazze’ye gönüllü olarak giderek hizmet vermeye çalıştı. Onlardan bir tanesi de Gazze’ye gönüllü olarak giden ve 16 gün Gazze’de bulunan Hidme Amme Hastanesi’nde kalarak oradaki hasta ve yaralılara tıbbi yardımlar yapan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Faruk Aydoğan oldu.

"Yakını biraz su, biraz ekmek getiren hasta, şanslı bir hastaydı"
Gazze’de kaldığı 16 gün boyunca orada başından geçenleri ve şahit olduğu olayları anlatan Dr. Aydoğan, "Yaklaşık 4 buçuk ay önce Gazze’ye gitme şerefine nail olduk, gönüllü olarak. Orada 16 gün boyunca çalıştık. Benim hayatımda dönüm noktalarından birisiydi. Gazze’de ölen çocuklar, bebekler, kadınlar, bizleri oraya gitmeye itti. Elhamdülillah bu şerefe nail olduk. Gazzelilerle tanışmak nasip oldu; onlara hizmet etmek nasip oldu. Orada bizler Hidme Amme Hastanesi’nde görev yaptık. Bizim hastanemiz bir apartman büyüklüğünde, küçük ve sadece ameliyatların yapıldığı bir hastaneydi. Hastanemizde ameliyat olmayan diğer hastalar kabul edilmiyordu ve sadece cerrahi branştan hekimler vardı. Öyle günler oldu ki, 15 tane ameliyata girdiğimiz oldu. Ve orada en üzücü şey, savaşta en çok ameliyat ettiğimiz hastaların %40’ının çocuk olmasıydı. Savaşın en büyük mağduru çocuk hastalar. Hastanedesiniz, ameliyat yapıyorsunuz ama buna rağmen hastanede hiçbir şekilde yemek hizmeti yok. Yani, ameliyat olan bir hastanın yaralarının iyileşmesi için biz doktorlar deriz: ’Proteinden zengin beslen, yumurta ye, meyveyi sebzeyi tüket.’ Fakat orada yiyecek hiçbir şey yok. Hastanın bir yakını biraz su, biraz ekmek getirmişse, bu hasta, hastanede yatan şanslı bir hastaydı. İki günde yarım öğün yiyen bir halktan bahsediyoruz." dedi.

"Hastalar bazen beklerken şehit oluyor"
Sağlık hizmeti sunarken şartların çok kısıtlı olduğunu söyleyen Dr. Aydoğan, "Sağlık hizmeti sunmaya çalışıyorsunuz ama şartlar çok kısıtlı. Mesela ameliyat yapıyorsunuz ama antibiyotik yok. Ameliyat sonrası biz hastalara narkotik ağrı kesiciler yaparız ama orada yok. Yani hastalar ağrılarını yaşayarak çekiyorlar. Kışın hiçbir ısınma hizmeti yok. Dışarısı 5 derece ise tüm hastane 5 derece ve aslında hastalar için hastane en konforlu yer. Çünkü hastaneden sonra gidecekleri yer ya dışarısı ya da çadır; orası daha imkânsız olan bir yer. Ameliyat yapıyorsunuz ama bombalama olduğunda tüm hastalar aynı anda hastaneye geliyor ve sadece iki tane ameliyathane masası var. Mecburen hastalar arasında seçim yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bazen hastalar beklerken şehit oluyor. Bir tane altı yaşında bir çocuk vardı, ameliyata alacağız. Hatta ben ameliyattan önce onunla fotoğraf çektim, bana gülümsedi. Ameliyata aldık, karnına girdiğimizde böyle 1,5 litrenin üstünde bir kanama vardı. Kanamaları temizledik, kanama odaklarını durdurduk. Sonra ince bağırsakta delinmeler vardı; o kısmı kesip yeni yol yaptık, kalın bağırsakta onarım yaptık. Sonra ben ameliyattan çıktım, dışarıda yeni bir hasta vardı, 25 yaşında. Onu değerlendirdim, acil ameliyata almamız lazım. Tansiyonu, nabzı gittikçe düşüyor. Baktım, içerideki çocuk hasta çıkmıyor, bir baktım ki kalp masajına başlamışlar. Ben de kalp masajı yaptım. Sırayla, yarım saate aşkın süre kalp masajı yaptıktan sonra hastanın artık vefat ettiğine, şehit olduğuna kanaat getirip bıraktık. Sonra ben dışarıdaki hastaya yöneldim, 25 yaşındaki erkek hastaya. O da beklerken şehit olmuştu. O çocuk, küçük bedeniyle 1 buçuk litrelik bir kanamaya gücü yetmemişti. Ve çocuk olmasına rağmen, ameliyatın ortasında hiçbir yakını olmamasına rağmen ağlamıyordu, bağırmıyordu, sızlamıyordu. Beni orada en çok etkileyen olay buydu" şeklinde konuştu.

"İsrail, oradaki hayatı bitirmek, yaralıların ölmesini hızlandırmak için hastanelere saldırı yapıyor"
İsrail’in hastanelere saldırarak Gazze’deki yaşamı bitirmeye çalıştığının altını çizen Aydoğan, "Bizler oradayken hastane basıldı. Hekimler işkence edilerek kaçırıldı. Hastane yıkıldı, her türlü tahribat yapıldı. Hastalar zaten hastaneye sığmıyor, bir kısmı çadırlarda. Böyle bir ortam olmasına rağmen El-Ehli Baptist Hastanesi’ne havan atışı yapıldı. Oranın laboratuvar kısmı yıkıldı, işlevsiz hâle getirildi. Ve böyle, devamlı hastanelere saldıran, 35’i aşkın hastaneyi yıkan, vahşi ve insanlık adına büyük bir tehlike olan bir terör örgütü İsrail’den bahsediyoruz. İsrail’in hastanelerde devamlı yıkım yapması, hastanelere saldırmasının aslında özel bir amacı var: Gazze’de hayatı, yaşamı bitirmek istiyor. Şöyle diyelim; mesela İstanbul’da yaşıyorsunuz ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü yok, İstanbul’da İl Jandarma yok, İstanbul Valiliği yok, İstanbul Belediyesi yok sadece hastane var. O zaman o hastane sadece bir hastane olmuyor; bir yaşam merkezi oluyor, bir ümit merkezi oluyor, diğer problemlerin de çözüldüğü bir alan hâline geliyor. Bu noktada İsrail, oradaki hayatı bitirmek, yaralıların ölmesini hızlandırmak, şehit olmalarını hızlandırmak için hastanelere saldırı yapıyor. Ve dünyada, yeryüzünde hastanelere saldıran tek devlet olma özelliğini yaşıyor. Devlet değil; bir terör örgütü." sözlerini kullandı.





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-F0G61HQYBB