Foto Muhabirliği ve Rıza Özel

Foto Muhabirliği ve Rıza Özel

Deneyimli Foto Muhabiri ve aynı zamanda Türkiye Foto Muhabirleri derneği başkanı Rıza Özel, meslek hayatı ve çalışmalarında karşısına çıkan sorunlarla ilgili sorularımızı cevapladı.

Özel, ''İnsan öldürmenin hiç bir şart altında haklı bir yanı olamaz'' diyerek son günlerde yaşananlarla ilgili tepkisini dile getirdi.

-Fahrettin Taha Çerçiler: Savaşın iyi bir yönü var mı? 
''İnsan öldürmenin hiçbir şekilde hangi bahane olursa olsun haklı bir yanı olamaz. Ama farklı nedenlerden ötürü savaşlar çıkıyor, vatan toprağını korumak ayrı elbette ama kapitalist düzende farklı şekiller, isimler altında savaşlar çıkıyor. Adı demokratikleşme oluyor. Genelde bunun asıl sebebi oradaki kaynakları kullanmak.''

-Çektiğiniz fotoğraflardan hikayesi en güzel olanı hangisi ve anlatır mısınız? 
''1993 yılından beri bu işi yapıyorum haliyle çok fazla fotoğraf çektim. Pek ayırmıyorum aslında, illaki birini anlatmam gerekirse Avrupa şampiyonasına gitmiştik. Açıkçası Türkiye'den giden kimse çeyrek final için ya da yarı final için yer ayırmamıştı, ama biz orada yarı finale kadar gittik. O anın fotoğrafı güzeldi aynı zamanda kızımın haberini orada almıştım. Bu da o anı benim için unutulmaz yapıyor.''

-Hürriyette çalışmak nasıl bir his? 
''Lise biter bitmez hürriyette işe başladım, aslında rüya gibiydi küçük bir çocuksun ama bir taraftan Hürriyet gibi bir kurumda çalışıyorsun bu hem bir sorumluluk hem de büyük bir gurur. Sonrasında Anadolu ajansına geçtim bu foto muhabirlik için çok önemli bir adımdı elbette. Yine tekrardan hürriyete geldim. Türkiye'nin önemli gazetelerinde çalışmak çok güzel bir duygu bir de yaptığımız işler daha görünür. Bu noktada kendimi şanslı olarak görüyorum.''

-Lübnan’daki vahşeti fotoğraflarken ‘’fotoğrafı çekerken bir şey hissetmiyorum ancak sonrasında ne çektiğimin farkına varıyorum ve gözyaşlarına boğuluyorum demiştiniz’’ Sizde iz bırakan bir anınız var mı? 

''Bunu oradaki savaş için söylemedim çocuk için söylemiştim. O çocuk 3 yaşındaydı fotoğraflarını çektim. Fatma isimli bir kız çocuğu çok zayıftı uzun bir yoldan yürüyerek gelmişlerdi hastaneye, çocuğu görünce şok oldum. Bir deri bir kemik bir çocuk ama o anda duygusal bir şekilde hareket ederseniz işinizi yapamazsınız. Duygunuzu bir şekilde gömmek zorundasınız. Orada fotoğraflarını çektim. Çocuğun ailesiyle konuştum. Bir şekilde doktorlarla konuştuk. Müdahale edilmesini sağladık. Ama en azından fotoğraf çekerken ki motivasyonumu söylemem gerekirse kameranın arkasından bakarken sanki orada olmadığımı düşünerek çalışıyorum. Televizyondan izler gibi çekiyorum fotoğrafı aslında, sonrasında fotoğrafları bilgisayara aktarmak için oturduğumda, o zaman benim de kızım Fatmayla aynı yaşlardaydı çok farklı tarif etmek mümkün değil. Hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Fotoğraf çekerken duygularımızı gömebiliyoruz ama çektiğimiz fotoğrafa bakmak daha büyük cesaret istiyor.''

-Gurur duyduğunuz bir anınız var mı?

''Lübnan'da yaşanan olay aslında 9 aylık bir bebek sivillerin olmadığı iddia edilen bir harabeden çıktı. Bir ülkede sizin fotoğrafınız bir savaşa 2 gün bile ara verdirebiliyorsa bu sizin için çok büyük bir gurur. Savaşı durduramıyoruz ama en azından çektiğimiz fotoğraflarla bir nebze farkındalık yaratabiliyorsak, bu yaptığımız işin anlamını gösteriyor. Lübnan'da da aslında bir aylık bir vizeyle bulunuyordum ama 2 ay kaldım çünkü dönemedim. Cephenin ileri bir hattında sürekli ateş hattındaydım, dolayısıyla belli bir dönem sonra oradan çıkmak daha büyük bir riskti ve 2 ay kaldım 2 ay sonra oradan çıkarken, normalde ceza ödemem gerekiyor. Çünkü vize sürem geçmişti. Ama kapıdaki görevli sınırı geçerken ‘buradaki savaş sizin sayenizde bitti teşekkür ediyorum’ diyerek damgayı vurdu ve sınırı ceza ödemeden geçtim.'' 

-Fotoğrafını çekmek isteyipte çekemediğiniz bir an hatırlıyor musunuz? 

''Zaman Zaman ajansta çalıştığım dönemler için veya bazen gazeteci refleksiyle yapığımız işe fazla kaptırıyoruz kendimizi ve bir an önce o fotoğrafları kurumlarımıza geçmekle ilgili biraz fazla hızlı davranıyoruz. Keşke bir 3 kare daha çekseydim, keşke biraz daha bekleseydim dediğim çok olay var. Mesela İranda Bem depremine gittiğimde 3 bin kişilik bir toplu mezarla karşılaştım ama orada fotoğrafları hemen geçme isteği ve zaman baskısıyla yaşıyoruz, bir an önce bilgiyi abonelerimize ulaştırmak istiyoruz. Elbette bu hız bizi daha güzel kareleri fotoğraflamaktan alıkoyabiliyor.'' 


-Birçok deprem afet ve savaş bölgesinden bulundunuz size inanamayacaklarını düşünüp anlatmadığınız bir olay var mı?

 ''Aslında zaten yaşadığımız birçok şey o kadar uçuk ve inanılmaz ki ancak birini anlatmam gerekirse; Lübnan'da güvenli otele gittik ama kalacak yer yok bir gün plajda yattım ertesi gün yine plajda sezlonkta yatıyorsunuz haliyle sivrisinekler mahvetti. ‘’Öyle ölmektense vursunlar öleyim’’ dedim. Yani acı çekiyorsunuz mesela Bem depremine gittiğimde İran’da 16 gün fotoğraf çektim orada market yok bakkal yok yemek alabileceğiniz bir yer yok. Oradaki sivil savunma ekipleri ne yiyorsa biz de onu yiyoruz. 2 3 küçük pet şişe su temin edebiliyorduk. 2 3 şişe suyla ne yapabilirsiniz ki? İşte sağınızı solunuzu siliyorsunuz ama çadırda yatıyorsunuz imkanlar sınırlı nemli bezle elinizi yüzünüzü ayaklarınızı siliyorsunuz, ama su her halükarda sınırlı. Düşünsenize 18 gün banyo yapmamışsınız Türkiye'ye döndüğümde direk elbiselerimi kapının dışında çıkardığımı hatırlıyorum. Banyodan sonrada elbiseleri direk çöpe atmıştım.''

-Gezi olayları sırasında ayağınızdan vurulmuştunuz. Bu tarz durumlar her zaman yaşanıyor mu?

''Foto muhabir olup da kötü olaylara maruz kalmamak mümkün değil, bizim işimiz tanık olmak. Bize tarihin tanıkları derler. Bu dünya genelinde foto muhabirliği tanımlayan bir terim. Ama siz kanıt toplamak için bizzat olayın içinde olmak zorundasınız. Eleştiri olarak söylemiyorum ama duyduklarınızla yazmaya çalışabilirsiniz. Hatta yazabilirsiniz ama orada bulunmadan anın fotoğrafını çekemezsiniz. Sağ parmağım kırık, kaşım yarık, plastik mermi yedim bacağımda hâlâ izi var. Bir tane ensemde iz var. 2013 teki gösteride evet doğru plastik mermi yedim atılan mermi bacağıma gelmişti. Ama ben o acıyla öne fırladım bu seferde göstericiler taş attı. O taşla da yere yığıldım Şimdi biz ortadayız bir tarafta gösterici var bir tarafta polis biz orada fotoğraf çekiyoruz. Polis bizi bazen göstericilerle eşleştirebiliyor. Bazen de göstericiler bizi polisle eşleştirebiliyor ama bizim iki tarafla da ilgimiz yok. Elbette çoğu gazetecinin böyle anıları var, Örneğin Coşkun Aralın yaşadığı bir şeyden bahsedeyim ayağının üzerinden zırhlı personel aracı geçti. Şimdi bir ayağı 43 bir ayağı 45 numara.''


-Türkiye foto muhabirleri derneği için bir hayaliniz var mı? 

''Öncelikle bizim için gençler çok önemli özel üniversitelerde dahil birçok üniversiteden gelen taleplileri istekleri reddetmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Özellikle devlet üniversitelerinden gelen talepleri reddetmek istemiyoruz. Hayallerimizin hepsi aslında gençler için diyebilirim. Tabii ki birçok hayalimiz var hayallerin sınırı yok keşke daha iyi kaynaklara sahip olabilsek, daha çok yere erişebilsek. Ben 2009’dan beri başkanlık görevimi yerine getiriyorum. O dönemde Ankara’da ki gazetecilerin üst yöneticileriyle fotoğraflar değerlendiriliyordu. Biz ilk bir iki yıl Türkiye’deki önemli fotoğraf isimlerini jürimize dahil ettik. Sonrasında 2012 yılından bu yana da yurt dışından konuklar ağırlamaya başladık. Her yıl değişiyor sayısı ama hiçbir zaman 4 ün altına düşmedi. Yabancı derken küçük isimlerden değil dünyaca ünlü isimlerden bahsediyoruz. Örneğin; Newyork Times’ın editörü, Times’ın editörünü getirdik Reuters’in editörlerini getirdik. 2014 yılında jürimizin tamamı yabancıydı. Ben göreve geldikten sonra foto muhabirlik üzerine bir dergi çıkardık 3 ayda bir yayınlanıyor. Bugün foto muhabirleri derneğinin hafızalara kazınan koleksiyon değerinde 20 ye yakın eseri var. Bunlar önemli ama benim hayalim dediğim işe gelecek olursak, 2014 yılında Antalya'da Foto Antalya diye bir etkinlik yaptık. 50'yi aşkın önemli ismin fotoğrafçının sergisi vardı. Hava alanında da vardı açık hava sergileri de vardı. Antalya cumhuriyet meydanında da vardı. 1200 ün üzerinde fotoğraf sergiledik ve bunun 840 tanesi Antalya'da Cam Piramitteydi bu cam piramitteki sergiyi 5 günde 11 bin kişi gezdi. Türkiye'de bu güne kadar gerçekleştirilen en büyük fotoğraf etkinliğiydi. Ama biz çıtayı öyle bir noktaya koyduk ki bir daha kendimiz tekrarlayamadık. Bunu her 2 yılda bir yapmak isterim.''