duruyor. Günümüze ve bizden sonraki tarihe aktarmaya çalışıyoruz. Bu tarihe sahip çıkılması gerekiyor" dedi.
İlçeye bağlı Ağırnas Mahallesinde Mimar Sinan’ın doğduğu eve komşu olan Halıcıoğlu Konağı; dededen toruna miras kaldı. Konağı alan ve temizliğini yapan Mustafa Halıcıoğlu; evin altında yer altı şehrinin olduğunu gördü. Yer altı şehrini temizleyerek bakımını yaptıran Halıcıoğlu; duvarlardaki parmak ve kazma izlerine dokunulmadığını belirterek ortaya çıkan tarihi gelecek nesillere aktarmak istediklerini kaydetti. Mustafa Halıcıoğlu; "İçinde bulunduğumuz mekan babama babasından, bize de babamızdan kaldı. Buralar zaman içerisinde terk edildi, burada yaşayanlar köyün diğer taraflarına gittiler. Babamın evine de 20 yıl kadar dokunmamıştık, orası da boş kalmıştı. Baba ocağı tütsün amacıyla gelerek buraları restore ettirdik. Bu mağaraların içi moloz doluydu, temizledik. Buraları gün yüzüne çıkardık, bir nevi tarih ortaya çıktı. Böyle olunca biz de mutlu olduk. İstiyorum ki burayı dünya görsün. Köyümüzün Mimar Sinan gibi çok büyük bir değeri var. Mimar Sinan buralarda gezmiştir, buralarda ayak izi vardır, çünkü evi 50 metre ileride. Onun için bu tarihe sahip çıkılması gerekiyor. Tabi her şeyi devletten beklememek gerekiyor. Herkes dedesinden kalan, babalarından kalan evlere köylümüz sahip çıksa, buraları turizme kazandırsa, gelecek nesillere bir şeyler kazandırsa. Buralarda sonradan vurulmuş bir kazma izi bulamazsınız. Sadece burada temizlik yaptık. 2 bin yıl önceki kazma izi, el izi ne ise halen aynı şekilde duruyor. Günümüze ve bizden sonraki tarihe aktarmaya çalışıyoruz" dedi.
"Böyle bir tarih yok olmamalı"
Kendi imkanı el verdiğince tarihi ortaya çıkarmaya çalıştığını ancak şehir büyüklerinden de tarihin yok olmaması için destek beklediklerini dile getiren Halıcıoğlu; "Buraların mağara olduğunu biliyorduk ama şartlar o zaman çok farklıydı, içine giremiyorduk. Fakat biz içindeki molozları çıkarınca tarih gün yüzüne çıktı. Tarihi öyle bulduk. Hocalarımızla oturduk, konuştuk, geldiler ve incelediler. Devlet büyüklerimiz geldi. Valimiz Gökmen Çiçek, büyük katkıda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Ama bir tek valimizle olmuyor, şehir büyüklerimizin bu konuya daha çok eğilmelerini istiyoruz. Böyle bir tarih yok olmamalı" ifadelerine yer verdi.
"Burada yaşayan vatandaşlar için sıradan görüntüler olmasına karşın, dünyada oldukça ilgi çekici"
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Koramaz Vadisi’nde birçok oyma yapıların bulunduğunu aktaran Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtım Vakfı (ÇEKÜL) Kayseri İl Temsilcisi Prof. Dr. Osman Özsoy; "Bulunduğu topluma uygun bir belki cemaatinin olduğunu, kendi evinin altında, hatta aynı köyde yan yana, hatta karşı karşıya 3 tane, 5 tane, 10 tane; bunun çok örneği var. Koramaz Vadisi’nde kaya oyma dini yapıların olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla tarihleme noktasında 2000 yıl gibi kabaca söylemek mümkün olabilir. Bununla beraber bazı freskolar var. Bu resimlerin üzerinden de tarihleme mümkün, çünkü sanat tarihçileri özellikle bu resimlerdeki sanat anlayışı, kullanılan teknik, anlatılan ifadeler veya hikaye, kullanılan malzemenin kök boyasının kaynağı, aynı sanatçının yapıp yapmaması, imzası, tarihleme noktasında bölgemizde hemen hemen milattan sonra bu freskolara ait 1000. yıla ait kaya oyma dini yapıların tarihlemesini bize aşağı yukarı artı eksi bir yıl hata ile veriyor. Mesela Paris Üniversitesi’nden Prof. Katrin hoca bu noktada uzman, ara ara da bölgeyi ziyaret ediyor. Böyle bir tarihlendirmeyi çok rahatlıkla verebiliyorlar. Ama bunlar da zaman içerisinde fonksiyon değiştirmiş olabilirler; daha önceki fonksiyonları vs. bunlara dönük bu çalışmalar taş üstünden, acaba zaman içerisinde veya mekan üstünden, buradaki organizmalar üstünden veya iz üstünden. Eğer burada bir ateş yakılmış ise ateşin kaynağı ne kadar uzun zamandır tavanda kaldığı üstünden veya bulunan seramik parçasının tarihlemesi üzerinden daha nitelikli, daha hassas bir tarihlemenin yapılacağını umutla bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Bu tür yapıların Anadolu ve dünyada dikkat çekici olduğunu aktaran Prof. Dr. Özsoy; "Ağırnas’tayız, malum yer altı şehirleriyle, taşıyla meşhur bir yer. Özellikle eski Ağırnas’ta, Mimar Sinan’ın evinin bulunduğu bölgede, yukarıda harmanlar ile aşağıda Koramaz Vadisi seviyesi arasındaki bu yükseklik, hemen hemen belki 3-5 katı içinde barındıran yer altı şehirlerine sahip. Kapadokya’nın klasik bir görüntüsüne sahip Ağırnas. Taşından dolayı oyması kolay, dolayısıyla içinde her türlü yaşamın olduğu, hayvanların beraber bulunduğu, mutfağının, tuvaletinin, uyumanın, oturmanın hepsinin ortak olarak kullanıldığı mekânlar bunlar. Şimdi biz buradaki kesitleri görünce, aslında sanki çok uzun yıllardır gerçekten bu yaşamın hâlen devam ettiğini hissedebiliyoruz. Burada yaşayan vatandaşlar için de çok sıradan bu görüntüler olmasına karşın, hem tüm Anadolu’da hem dünyada oldukça ilgi çekici. Ama Ağırnaslı için yaşamın bir parçası. Zaman içerisinde evlerin yukarıya çıkması, aşağılarda insanların burada yaşam bulması, hayatlarının tamamını burada geçirmeleri, neredeyse hayatın bir parçası, sıradan bir kültürü yansıtıyor. Bununla beraber, ’Bu ne kadar geriye gidiyor?’ diye genelde sorulan sorulardan bir tanesi bu. Yani bütün Kapadokya için tarih ne kadar geriye gidiyorsa, biz de o kadar geriye gidiyoruz aslında. Zaman içerisinde başka insanlar tarafından burayı ziyaret edenler tarafından kullanılmış. Üst katmana çıkınca veya güneşi gören yere çıkınca ise aşağı kısımlar bu defa hayvanlar için veya kiler için kullanılmış mekânlar" ifadelerini kullandı.
"2 bin yıla tarihlendirmek mümkün"
Yer altı şehrini 2 bin yıla tarihlendirmenin mümkün olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Osman Özsoy; "Buralarda, özellikle Ağırnas’ın bu eski bölgesinde, tüm şehri aşağıdan gezebiliriz. Arada mahremiyet ve güvenlikten dolayı kapatılan kısımlar mevcut. Bunları kaldırdığımız zaman bütün beldenin, şehrin kat kat birbirine bağlı olduğunu göreceğiz. Hiç güneş görmeden buradan camiye ulaşmanız veya Hanönü Meydanı’na çıkmanız ya da Koramaz Vadisi’ne inmeniz mümkün. Böyle bir özelliğimiz var. Kapadokya’nın dikey ve yatay yer altı şehirlerinin örneğine rastlıyoruz. Daha çok yatay yer altı şehirleri burada karşımıza çıkmakta. Kaya oyma dini yapıların ön plana çıktığını, insanların ailesine mahsus veya bulunduğu topluma uygun bir cemaatinin olduğunu, kendi evinin altında hatta aynı köyde yan yana, karşı karşıya kaya oyma dini yapıların olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla 2 bin yıl gibi tarihlendirme söylenebilir" diye konuştu.