Dünyayı kasıp kavuruyor, sürekli ekrana maruz kalmak tetikliyor
Çok uzun yıllar boyunca 10 bin çocukta 2-4 oranında görülen, son yıllarda yapılan çalışmalarda ise 36 çocuktan 1’ine düşen otizm adeta dünyayı kasıp kavuruyor. Fazla ekrana maruz kalmanın otizmli tetikleyen unsunlar arasında olduğu düşünülürken konunun uzmanları, özel birey çocuğa sahip aileleri bilgilendirdi.
Çok uzun yıllar boyunca nadir olarak görülen otizm, şimdilerde adeta dünyayı kasıp kavuruyor. Görülme sıklığı 10 bin çocukta 2-4’den, 36 çocukta 1’e kadar düştü. Nörogelişimsel bir rahatsızlık olarak kabul edilen otizmin belirtileri, erken yaşlarda eğitimle neredeyse tamamen ortadan kaldırılabiliyor. Ancak çocuğun eğitim almaması durumunda yaş ilerledikçe, otizmin belirtileri de ağırlaşıyor. Belirli bir yaştan sonra ise çocuğu bu durumdan kurtarmak neredeyse imkansız hale geliyor. Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, özellikle otizmin giderek artış gösterdiği bölgelerde aileleri bilgilendiriyor. Bu kapsamda Almanya’nın Stuttgart kentinde ’Otizme Farkındalık Paneli’ düzenlendi. Panele alanında uzman kişiler, akademisyenler, Almanya’da yaşayan özel gereksinimli bireylerin aileleri katıldı. Panelde, özel çocuklarda erken teşhis ve eğitimin hayati önemine vurgu yapılırken, özel eğitim hakkında bilgiler verildi. Ayrıca programda, özel çocukların aileleri yıllardır cevaplandıramadıkları sorularına cevap alma fırsatı buldu.
"Sürekli ekrana maruz kalan çocuk risk altındadır"
Özel gereksinimde risk durumlarını anlatan Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü’nden Doç. Dr. Alparslan Karabulut, "Kimler risk altındadır? Erken doğan bebek, ateşli hastalık geçirmiş olan çocuk, beslenmeyle ilgili sıkıntı yaşayan çocuk, iletişimle ilgili anne ya da o ortamdaki bağlamda çok fazla girdiye sahip olmayan çocuk, sürekli ekrana maruz kalan çocuk risk altındadır. Burayı oldukça genişletebiliriz. Bu alan oldukça önemlidir. Mesela genç annelik veya yaşlı annelik, 40 yaşın üzerinde annelik risk barındıran durumlardır. Doğum öncesindeki bakım eksikliği, vitamin veya bir takım eksiklikler risk durumunu doğurur. Annenin birtakım rahatsızlıkları riski ortaya koyar. Anne ve babanın çocukla iletişimi çok önemlidir. Genellikle ’anne’ denir ama babanın da iletişimi çok önemlidir. İkisiyle de sağlıklı iletişim kuramazsa çocuk risk altında olur. Yoksun kalma, çevresel yoksunluk, beslenmeyle ilgili yoksunluk gibi birçok şey bu işin içerisine girebilir. Kısa gebelik dediğimiz erken doğumlar, önemli riskleri ortaya koyar" dedi.
"Otizm spektrum bozukluğu özelliği taşıyan her çocuk otizmli değildir"
Otizm spektrum bozukluğu belirtileri taşıyan her çocuğun otizmli olmadığının altını çizen Karabulut, "Bazen taklitle ilgi sıkıntı yaşıyordur. Taklit bunların içerisinde en önemlisidir, özellikle 12. ayda. Çünkü biz öğrenmelerimizin büyük bir çoğunluğunu taklit ederek öğreniyoruz. Dolayısıyla taklitle ilgili sıkıntı yaşayan çocuklara, öncelikle bu becerilerin kazandırılması gerekiyor. Çünkü öğrenmeye hazır olmayan bireye bir şey öğretmeniz çok mümkün değil, onlardan bir tanesi de taklit. İlerleyen aylarda baktığımızda buna göz kontağı, isme tepki ekleniyor. Bunlar o çocuklardan beklenen normal şeyler. Fakat isme tepki vermiyor, bir şeyi göstermesi istendiğinde göstermiyor, kelimeleri dilin anlam boyutuyla ilgili yönerge veriyorsunuz o yönergeye bir tepki üretmiyor. Yine 5-10 kelime kullanması gerekirken kullanmıyor. 24 aydan büyük çocuklara baktığımızda sembolik oyun becerilerini, otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda görmek çok zor. Basit yönergeleri bile takip etmekte güçlük çekebiliyorlar ve edinilen becerileri çok çabuk yitirebiliyorlar" diye konuştu.
"Düzenli şekilde uyuması ve ekran süresinin yapılandırılması gerekiyor"
Normal gelişim gösteren çocukların geçtiği sürecin, büyüme gelişimi için en önemli adım olduğunu vurgulayan Karabulut, "Fiziksel olarak büyüyor, kafa da büyüyor, haliyle beyin de büyüyor. Beynin kapasitesi de her geçen gün artıyor ve bu süreçte normal gelişim gösteren çocuk bütün her şeyi duyusal kaydıyla kaydediyor. Alıcıları çok açık, sesler duyuyor ve bu sesleri anlamlandırıyor. Konuşmaya başlıyor, ifade ediyor, iletişim kuruyor, bilgi veriyor, bilgi istiyor, yardım ediyor, yardım istiyor, selamlaşıyor. En son, hayali ve sembolik oyuna doğru giden bir süreçten bahsediyoruz. İletişim işlevlerinin tamamını yerine getirebiliyor. Gelişim geriliği olan çocuklar ise bunların hepsinde sıkıntı yaşıyor. Düzenli bir şekilde uyuması gerekiyor, doğru şekilde beslenmesi gerekiyor, ekran süresinin yapılandırılması gerekiyor. Doğru bir şekilde yapılandırırsak, izlediklerini kontrol altına alırsak o yaş grubuna uygun içeriklerin izlenmesini sağlayabilirsek büyüme ve gelişimlerini oldukça kontrol altın almış oluruz" şeklinde konuştu.
"Anne karnında başlar, ölüme kadar devam eder"
Gazi Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Özkubat ise, otizm belirtileri taşıyan 0-3 yaş gruplarındaki çocukların erken tanı alıp, eğitime başlamaları gerektiğine dikkat çekti. Bu çocukların özellikle dil ve iletişim becerilerinin güçlendirilmesinin özel eğitimle sağlanabileceğini söyleyen Özkubat, "Çocuğun bağımsız bir şekilde yaşamasını sağlamak ya da başkalarına en az düzeyde bağımlı olarak yaşamlarını devam ettirmede erken eğitimin önemi çok büyük. Çocuğun uzun bir eğitim yaşamı var. Akranlarıyla birlikte eğitim gördüğü bir süreç var. Kaynaştırma, bütünleştirme ortamları diyoruz. Burada bir çocuğun kaynaştırma, bütünleştirme ortamlarında yer alabilmesi, çocukların var olan becerileriyle doğrudan ilişkili. Erken dönemde eğitim almış çocuklarımız kaynaştırma, bütünleştirme ortamlarında daha fazla yer alabiliyorlar. Bu da onların sosyal becerilerini geliştirme, sosyal iletişim davranışlarını güçlendirme konusunda oldukça önemli. Nörogelişimsel yetersizlikler anne karnında başlar, ölüme kadar devam eder, fakat etkilerini en aza indirmek mevcuttur" ifadelerini kullandı.
Türk eğitmenler anlattı, Avrupalı aileler dinledi
Atlantis Özel Eğitim Merkezi’nin yöneticisi Mehmet Ali Kaşka, düzenlenen seminerde ailelerin özel eğitim konusunda bilgilendirildiğini anlattı. Ailenin, özel eğitimde önemli bir yer edindiğine dikkat çeken Kaşka, "Bir çocuğu geleceği, anne ve babanın vereceği kararla yeşerecek, yada kararacaktır. Ailelere özel eğitimle beraber çocukların ne kadar güzel gelişebileceklerini anlatmaya gayret ettik. Özel eğitimle derhal buluşmaları gerektiğinin önemini ifade etmeye çalıştık. Tabii ki Türk eğitmenlerle beraber geldik, ülkemizi de bu anlamda gururlandırdık. Türk eğitimcilerin Avrupa’da ne kadar önemli olduklarını, ne kadar güzel işler yaptıklarını anlatmış olduk. Bu hem sağlık, hem eğitim turizmi anlamında, teknolojik ve bilimsel anlamda ülkemizin önde gittiğini duyurma şansı buluyoruz" dedi.
Erken tanı ve eğitimin önemine değinen Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Eğitim Koordinatörü Ebru Gerçek ise "Erken müdahaleyle çocuklarımıza dokunarak gelişimlerinde hem güzel bir yol kat etmeyi hedefliyoruz hem de hızlı ilerlemeleri sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.