Tarih: 22.04.2025 17:17
Doç. Dr. Sibel Özcan: ’’Kronik ağrı çözümsüz değildir’’
Fırat Üniversitesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Algoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Özcan, kronik ağrılar hakkında bilgi verdi.
Doç. Dr. Sibel Özcan, akut ağrının vücudumuzun doku hasarına verdiği doğal bir tepki, bir alarm hali olduğunu, kronik ağrının ise 3 aydan uzun süren ve hastanın günlük yaşamını, iş performansını etkileyerek hayat kalitesini düşüren bir sendrom olduğunu, ağrının şiddetinin ve tipinin değişkenlik gösterebileceğini ve yanma, uyuşma, basınç hissinin eşlik edebileceğini ifade etti. Doç. Dr. Özcan, kronik ağrının vücudun her yerinde görülebileceğini, sıklığı ve süresinin değişebileceğini, hem fiziksel hem psikolojik olarak bedeni etkileyip, günlük hayatı zorlaştırabileceğini, hareket kabiliyeti, esneklik, güç ve dayanıklılığın azalabileceğini, bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olacağını, uyku bozuklukları, İş gücü kaybı, üretkenlikte azalmaya yol açabileceğini, sosyal ilişkilerde bozulma, kaygı ve depresyona sebep olacağını ve bir kısır döngü oluşturarak depresyonun ağrıyı, ağrının depresyonu arttırabileceğinin altını çizdi.
Doç. Dr. Sibel Özcan, dünyadaki insanların yüzde 60-65’inin kronik ağrıdan mustarip olduğunu, en sık görülen kronik ağrıların bel ve boyun ağrıları olduğunu, kronik ağrının tedavisinin zor ve uzun olduğunu genellikle tek bir tedavi yöntemine cevap vermediğini söyledi. Doç. Dr. Özcan, algolojinin, kronik ağrıların tanı ve tedavisi ile ilgilenen bir bilim dalı olarak, ağrı çeken hastaların yaşam kalitesini artırmak amacıyla çeşitli yaklaşımlar sunduğunu, algolojide her yaş ve cinsiyetteki kronik ağrılı hastaların ağrı etiyolojisi açısından değerlendirildiğini, diğer disiplinlerin ilgi alanına girdiği takdirde bu dallarla birlikte gerekli multidisipliner-interdisipliner yaklaşımın sağlandığını, ayaktan ya da yatan hastaların tanı ve tedavi planlarının düzenlenerek tedavide öncelikle ilaç tedavisi, fizik tedavi yöntemleri gibi geleneksel yöntemler uygulandığını, hastanın bunlardan fayda görmemesi durumunda girişimsel ağrı tedavisi yöntemlerine başvurulduğunu dile getirdi.
Doç. Dr. Sibel Özcan, en sık görülen kronik ağrılara baktığımızda ilk sırada bel ve boyun ağrılarının geldiğini, toplumun yüzde 90’ına yakın bir kısmının hayatı boyunca en az bir kere bel ağrısı şikayeti ile karşı karşıya kaldığını ve bu ağrıların da fıtıktan kaynaklandığının düşünüldüğünü, ancak kireçlenme, diskin zayıflaması ya da sertleşmesi, bel kaslarında gerçekleşen problemlerin de bel ağrılarına neden olabileceğini, bel fıtıklarının sadece yüzde 2-3’lük kısmı için ameliyat gerektirirken geriye kalan büyük kısmın ameliyatsız da tedavi edilebilmekte olduğunu vurguladı. Do. Drç Özcan, kesin ameliyat olması gereken hastalar dışında birçok tedavi yöntemiyle bel ve boyun ağrılarından ameliyatsız bir şekilde kısa bir sürede kurtulmanın mümkün olduğunu, epidural enjeksiyonlar, faset eklemlerine yönelik enjeksiyonlar veya radyofrekans (RF) tedavileri, fıtığın baskı yaptığı bölgeye uygulanan transforaminal enjeksiyonların, fıtık içerisine ozon uygulamaları veya RF tedavileri gibi birçok tedavi seçeneği uygulanabildiğinin altını çizdi.
Doç. Dr. Sibel Özcan, ikinci sırada baş ve yüz ağrılarının olduğunu, migren, gerilim tipi, küme tipi baş ağrılarıyla beraber halk arasında çıldırtan hastalık olarak bilinen nevraljilerin (yüzün bazı bölgelerinde elektrik çarpar tarzda ağrılar) yer aldığını, bu ağrıları da dindirmek için sinir blokajları, RF ablasyon gibi girişimsel ağrı tedavilerinin uygulanabilmekte olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Sibel Özcan, Bir diğer kronik ağrının ise diz, omuz ve kalça gibi eklem ağrıları olduğunu, eklemlerin osteoartiti yani halk arasında kireçlenme olarak belirlenen eklemlerdeki hasarlardan kaynaklı ağrıların en sık karşılaşılan ağrılar olduğunu ayrıca yaralanmalar veya sinir-tendon sıkışması sonucu da ağrı olabileceğini, bu ağrıların tedavisi için bu eklemlere kök hücre tedavisi, PRP, ozon ve RF tedavileri yapılabilmekte olduğunu ifade etti.
Ağrıların yüzde 90’ı tedavi edilebiliyor
Fırat Üniversitesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Algoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Özcan, Şeker hastalığı gibi bazı kronik hastalıklar, zona veya inme-felç sonrası gelişen nöropatik ağrılarda da girişimsel ağrı tedavilerinin uygulanabildiğini, son yıllarda teknolojinin kullanımının yaygınlaşması ve artan iş temposu nedeniyle birçok insanın sırt ağrısı şikayetinden yakınmakta olduğunu, bu durumlarda ağrıya sebep olan kaslara ozon veya lokal anestezik ilaçlarla tetik nokta enjeksiyonun faydalı olabilmekte olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Sibel Özcan, en önemli hasta grubunun ise kanser hastaları olduğunu, bu hastalarda analjezik (ağrı kesici ilaçlar) tedavilerinin düzenlenmesi ve takibi, sinir blokajları, ağrının sebebi olan sinirlerin yakılması ağrı pompaları veya katater uygulamaları ile hastaların kanser tedavisine uyumları sağlanarak yaşam kalitelerinin arttırılabildiğini ifade etti.
Doç. Dr. Sibel Özcan, Girişimsel ağrı tedavilerinin, gerek kanser gerekse kanser olmayan hastalarda tedavi seçenekleri arasında çok önemli bir yer tuttuğunu, teknoloji ve bilimin geldiği nokta ile ağrıların yaklaşık yüzde 80-90’nının tedavi edilebilmekte olduğunu söyledi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-F0G61HQYBB