Cumhurbaşkanı Erdoğan: "2002’den bugüne tam 13 bin 291 tarihi eserin ana vatana iade edilmesini sağladık"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hem gönül coğrafyamızda hem de dünyanın diğer bölgelerinde kültür varlığımıza sahip çıkıp her birini ihya ederken, ülkemizden kaçırılan tarihi eserlerin Türkiye’ye iadesi için de yoğun bir mücadele içindeyiz. 2002’den bugüne tam 13 bin 291 tarihi eserin ana vatana iade edilmesini sağladık" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi’nin açılışında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefat eden eski Bayındırlık ve İskan Bakanı, Samsun eski Büyükşehir Belediye Başkanı ve 22, 23, 24. Dönem Samsun Milletvekili Mustafa Demir için taziye dileklerini ileterek sözlerine başladı. Sempozyum ve sergiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi münasebetiyle sizlerle bir arada olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Türkiye’nin yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinden programımızı teşrif eden her bir konuğumuza şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Sempozyum kapsamında sunulacak tebliğlerin serdedilecek görüşlerin, yapılacak istişarelerin şimdiden hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kıymetli eserlerin ziyaretçilerle buluşacağı Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi’nin de hayırlar getirmesini diledi. Erdoğan, tarihe ışık tutan ve medeniyet hazinesini çok daha parlak şekilde aksettiren bu iki organizasyonda emeği geçenlere teşekkür ederek, "Tarih ve kültür mirasımızı yepyeni yönleriyle ortaya çıkarmak, korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak için sabırla, özenle, büyük bir özveriyle çalışan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Arazide ter döken kazı ekiplerimizden laboratuvar ve yayın birimlerimize, akademideki hocalarımızdan sivil toplum kuruluşlarımıza, eski zaman kaşiflerimizin tamamına selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum" ifadelerini kullandı.
Anadolu topraklarının binlerce yıl boyunca sayısız topluluğa, tarihin akışını değiştiren nice devlet ve medeniyete ev sahipliği yaptığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arkeologlarımız çok iyi bilir. Bu toprakların her bir katmanı, bu katmanlardan gün yüzüne çıkarılan her bir eser sizi tarihin en kadim sayfalarına götürür. Burada inançlar, kültürler, diller ve renkler iç içe geçmiş, hepsi birbirine eklenmiş, insanlığın ortak hafızası Anadolu’da şekillenmiştir. 10 asırdır meskun ve muhafızı olmakla gurur duyduğumuz kimliğimizle, kültürümüzle adım adım abat ettiğimiz Türk İslam Medeniyetinin en nadide eserleriyle nakış nakış süslediğimiz Anadolu, insanlığın tüm serencamını yansıtan bir açık hava müzesidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Göbeklitepe’nin arkeoloji açısından önemine değinerek, "Bugün dünyanın herhangi bir ülkesine gitseniz, oradaki insanlara insanlığın en eski yapıları hangileridir diye sorsanız, alacağınız cevap büyük ihtimalle ya Mısır piramitleri ya da İngiltere’deki taş yapı olacaktır. Oysa hemen yanı başımızda Şanlıurfa ilimizin Haliliye ilçesinde bulunan Göbeklitepe’nin geçmişi taş yapıdan 7 bin yıl, Mısır piramitlerinden ise 7 bin 500 yıl öncesine uzanmaktadır. Yani tam 12 bin yıllık bir yapıdan bahsediyoruz. Şunu öncelikle ifade etmekte fayda görüyorum. Tevarüs ettiğimiz tarih ve medeniyeti, içinde yaşadığımız coğrafyayı hakkıyla anlayamazsak gelecek rotamızı doğru çizemeyiz" diye konuştu.
"Milletçe biz bin yıldır buradayız. Bu topraklarda yaşıyoruz. İnşallah kıyamete kadar da burada olmaya devam edeceğiz" diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, "Milli kültürümüzün istikametini de burada aramak zorundayız. Merhum Hilmi Ziya Ülken hocamız bu gerçeği şöyle ifade etmiştir; tarihi kaderimiz bizi Akdeniz’e yerleştirdikten sonra bu medeniyet içinde vücuda gelmeye sevk ettiği için milli kültürümüzün köklerini ve gelişme yolunu da bu medeniyetin yürüyüşünde aramalıyız" açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin arkeoloji alanında da çok zengin, çok kötü bir mirasın sahibi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hazineyi ortaya çıkarmanın, belgelemenin, ihtimamla korumak ve yeni nesillere en güzel şekilde bırakmanın son derece önemli olduğunu belirterek, "Sahip olduğumuz birikimin görünür kılınması ve tüm detaylarıyla korunup geleceğe aktarılmasına ecdadımız büyük özen göstermiştir.İlk olarak Sultan Abdülmecid döneminde eski medeniyetlere ait eserler kültürel servet olarak görülmüş, muhafaza altına alınmaya başlanmıştır. Takip eden süreçte, 19. yüzyılın son çeyreğinde ise Asar-ı Atika nizamnamelerinin yayınlanmasıyla birlikte tarihi eserlerin korunması hususu kanuni bir zemine taşınmıştır. Sultan Abdülhamid Han’ın izni ve iradesiyle 1891 yılında açılan Osman Hamdi Bey ile kurumsallaşmasını tamamlayan Müze-i Hümayun, yani bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi, sadece Osmanlı coğrafyasının değil, Doğu’nun da ilk modern müzesi olarak kayıtlara geçmiştir" değerlendirmesini yaptı.
Arkeoloji sahasındaki çalışmaların Cumhuriyet’in ilk yıllarında atılan kararlı adımlarla daha da gelişerek ivme kazandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1930’lu yıllarda kurulan müzeler, farklı yerlerde başlatılan kazılar ve üniversitelerde açılan arkeoloji kürsülerinin bu alandaki bilimsel çalışmaları bir üst noktaya çıkardığını dile getirdi. İlerleyen dönemlerde geniş kapsamlı pek çok projenin hayata geçirildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alandaki bayrak yarışını tüm imkanları devreye alarak yürüttüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tarih ve kültür mirasımızı yarınlara taşımak için sizlerle birlikte tüm gücümüzle gayret sallıyoruz. Kültür Bakanlığımız, ilgili kurumlarımız, üniversitelerimiz, hocalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve arkeoloji camiamızın tüm aktörleriyle yoğun bir emek harcıyoruz. Cumhurbaşkanlığında bu alanda görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız hiçbir detayı atlamadan kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla çalışıyor. Sizlerin alın terinin neticesinde ortaya çıkarılan gizli hazinelerimizin hak ettiği ilgiyi ve değeri görmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Emeklerimizin boşa gitmediğini görmenin haklı gururunu yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin gerek toprak yüzeyi, gerek sualtı keşiflerinde dünya arkeolojisinde ilk sırada yer aldığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, mağara kazılarından taş tepeler projesine, höyüklerden klasik dönem kentlerine, Ahlat, Selçuklu meydan mezarlığından Malazgirt savaş alanı araştırmalarına uzanan her çalışmayla Anadolu’nun kadim geçmişinin farklı yönleriyle ortaya koyulduğunu belirtti. 2023’te Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı arkeolojik çalışması olan Geleceğe Miras Projesi’ni başlattıklarını, bu projeyle Türkiye’de arkeolojiye ayrılan kaynağı kat kat arttırdıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin dört bir yanındaki kazı başkanlıklarımızın sayısını son 7 yılda 151’den 250’nin üzerine çıkardık. Sadece 2024 yılında kazı çalışmaları için 2 binden fazla uzman, 3 bini aşkın çalışanlar arkeoloji faaliyetlerine önemli bir istihdam desteği sağladık" dedi.
Geleceğe Miras Projesi’nin neticelerini de kısa sürede almayı başardıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin en somut çıktılarının kazı sürelerinde kendisini gösterdiğini belirtti. Daha önce kazıların kısıtlı bir süre zarfında yapıldığını kazı sezonunun yaklaşık 90 günden oluştuğunu belirten Erdoğan, kazı alanının açılıp kapatılma süreçleri de göz önüne alındığında bu sürenin neredeyse 40-50 güne düştüğünü, sağlanan yeni imkanlar ile kazı süresini 12 aya çıkarttıklarını söyledi. Hava şartları uygun olduğu müddetçe kazı çalışmalarının çok yönlü bir şekilde gerçekleştirildiğini bildiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kalan süreyi ise bu çalışmaların akademik süreçlerine teksif ediyor. Projemizin önemli bir sonucu daha oldu. Ülkemizde kazı çalışmaları 163 yıl önce Efes’te başlamıştı. O dönemde yabancı hocalar tarafından yürütülen çalışmalar vardı. Projeyle ören yeri kazılarında Türk Koordinatör Kazı Başkanlığı uygulamasını biz başlattık. Kazı alanlarımızı ihya etmeyi, bu alanları karşılanma merkezleri ve yürüyüş yollarıyla yerli ve yabancı ziyaretçilerin istifadesine sunmayı sürdürüyoruz. 27 noktada devreye aldığımız gece müzeciliği uygulamasıyla ziyaretçiler yalnızca gündüz değil gece de büyüleyici bir tarih yolculuğuna çıkıyor."
Bu ay itibarıyla Türk İslam Dönemi Mezar Taşları ve Kitabeleri Ulusal Envanter Projesi’ni de başlattıklarını duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu projeyle Anadolu’nun dört bir yanında Türk İslam Dönemi’ne ait mezar taşları ve kitabeleri tespit ediyor, belgeliyor, ulusal veri tabanında bir araya getiriyoruz. Topladığımız verileri, ulaştığımız tüm bu eserlerin çok hacimli bir külliyata dönüştürmeyi hedefliyoruz. Uzmanlarımız önce ülkemizin ardından Türk’ün adım attığı her yeri inşallah karış karış gezecek ve kültür mirasımızı özellikle kayıt altına alacaktır" ifadelerini kullandı.
Yakın zamana kadar geri plana itilen Türk İslam arkeolojisini hayata geçirmenin kendilerine nasip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Medeniyet mirasımızın izlerini evvela Anadolu’ya giriş kapımız olan Kars Ani Harabelerinde ardından da Ahlat’ta Malazgirt’te sürmeye başladık. Her biri talihe not düşen, mazi ati ile buluşturan onlarca yüzlerce çalışmaya imza attık. Üniversitelerimizde Türk İslam arkeolojisi bölümlerini kurarak bu alana yeni bir soluk kazandırdık.. Diğer taraftan ülke çapında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerle tarihi ve kültürel değerlerimizi yaşamaya ve yaşatmaya özen gösteriyoruz. Hat sanatından minyatür sergilerine farklı alanları kapsayan kültür yolu festivallerimiz ve yaşayan miras şölenlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde ise bir Anadolu şenliği adı altında kültür ve sanat faaliyetleri icra ediyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Kütüphanecilik başta olmak üzere diğer alanlarda da yeni rekorlar kırıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, titiz bir restorasyon ve yeniden ihya çalışmasıyla 2023 yılında hizmete açılan Rami Kütüphanesi’ni 2,5 yılda 7 milyon kişinin ziyaret ettiğini açıkladı. Erdoğan, "86 yıllık aranın ardından asli kimliğine kavuşturduğumuz Ayasofya-i Kebir Camii’ni tarihinin en kapsamlı restorasyon sürecine aldık. Galata Kulesi’ni eski ihtişamlı günleriyle yeniden buluşturduk. Çökme noktasına gelen Kız Kulesi’ni inşallah daha yüzyıllarca ayakta kalabilecek şekilde aslına sadık kalarak elden geçirdik. İstanbul Arkeoloji ve Ankara Resim Heykel müzelerimizin bakım ve onarım çalışmalarının başarıyla nihayete erdirdik. Başkentimizin kangrene dönen CSO projesini CSO Ada olarak hayata geçirdik" ifadelerini kullandı.
Dönüşümün sonraki durağının Haydarpaşa ve Sirkeci olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakanlığımız gar, kültür ve sanatın iç içe olduğu güzel bir projeye imza atıyor. Projenin tamamlanmasıyla dünyanın göz bebeği İstanbul’un Anadolu Yakası da önemli bir kültür ve sanat alanına sahip olacak. Hem Haydarpaşa’da hem Sirkeci’de raylı ulaşım hizmetleri sürerken, kültür, sanat ve tarih de yeniden hayat bulacak" şeklinde konuştu.
Hem gönül coğrafyasında hem de dünyanın diğer bölgelerinde kültür varlığına sahip çıkıp her birini ihya ettiklerini, Türkiye’den kaçırılan tarihi eserlerin Türkiye’ye iadesi için de yoğun bir mücadele içinde olduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışına çıkarılan bu eserleri uzun yıllar süren bilimsel çalışmaların yanı sıra hukuki ve diplomatik girişimlerle ait olduğu topraklara, Anadolu’ya getirdiklerini ifade etti. 2002’den bugüne 13 bin 291 tarihi eserin ana vatana iade edilmesini sağladıklarını da sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu eserlerin sonuncusu olan ve tam 65 yıl önce ülkemizden kaçırılan Marcus Aurelius Bronz heykeli şu anda sizlerin ziyaretine açıktır. Türk arkeolojisinin öncü isimlerinden merhum Jale İnan hocamız bu kıymetli parçanın bulunması için kolları sıvayan ilk isimdi. Eseri bulmak elbette kolay olmadı getirilmesi için çok daha çetin bir mücadele verildi. Uzmanlarımız heykelin bize ait olduğunu ispatlamak için kaidesini santim santim ölçtüler, silikon kalıplar çıkardılar. Aynı bölgelerden numuneler topladılar. Sonunda bu eseri yeniden ülkemize kazandırdılar. Bu vesileyle Prof. Jale İnan hocamızı şükranla anarken, eserin iade süresinde emeği geçen herkesi cami gölünden tebrik" dedi.
Erdoğan, Sevr Anlaşması’nın 421. maddesine atıfta bulunarak, "Bakınız, milletimizi esaret altına almaya amaçlayan Sevr Anlaşması’nın 421. maddesi, antikalara dair halihazırda yürürlükte olan Osmanlı kanunlarının ilgası hükmünü içeriyor. Yani, tarihi ve kültürel mirasımız üzerindeki egemenliğimiz elimizden alınmak, medeniyet değerlerimiz ortadan kaldırılmak isteniyordu Serv’i yırtıp atarken, aynı zamanda milletimizin kökleriyle bağını kesmeyi amaçlayan bu dayatmaları da boşa çıkardık" ifadelerini kullandı.
Arkeoloji alanında görev yapanlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arkeoloji camiamızın her bir mensubu, milli varlığımıza sahip çıkarak tarihi bir misyonu ve mesuliyeti yerine getiriyor. Biz sizin emeklerinizin özveriyle yürüttüğünüz çalışmaların ülkemiz için taşıdığı önemin farkındayız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da daima yanınızda olacağımızı bilmenizi özellikle istiyorum" şeklinde konuştu.
Tarihi eserler, kültür hazineleri ve mimari mirasın korunmasında çalışanlara teşekkür eden Erdoğan, "Gerek tarihi eserlerimiz, gerek kültür hazinemiz, gerekse mimari yadigarlarımızın korunması için fedakarlıkla çalışan tüm hocalarımıza, tüm kardeşlerimize şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum" dedi.
Konuşmasının sonunda sergi ve sempozyumun hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisinin bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum. Gençlerimiz başta olmak üzere arkeolojiye ilgi duyan tüm vatandaşlarımı, buradaki sergilerimizi ziyaret etmeye çağırıyorum. Bu programlardan emeğin geçen baştan değerli bakanım olmak üzere tüm mesai arkadaşlarıma tekrar tebriklerimi iletiyorum" değerlendirmesini yaptı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise, Türkiye’nin arkeoloji alanındaki büyük atılımlarını ve kültürel mirasa yönelik vizyonunu anlattı. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan bu anlamlı buluşmaya ev sahipliği yaptığı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür eden Ersoy, "Yalnızca geçmişin izlerini görünür kılmakla kalmıyor, aynı zamanda milletimizin kimliğini ve ortak geleceğini koruma sorumluluğunu hep birlikte üstlenmenin gururunu yaşıyoruz" dedi.
Kaçırılan eserlerin iadesinde tarihi başarı: 8 bin 976 eser geri döndü
Bakan Ersoy, kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede önemli başarılar elde edildiğini belirterek, 2018-2025 yılları arasında toplam 8 bin 976 eserin Türkiye’ye iade edildiğini, sadece geçtiğimiz yıl bin 149 eserin ait olduğu topraklara kavuşturulduğunu vurguladı. Bakan Ersoy, bu çerçevede en dikkat çekici gelişmelerden birinin Burdur’daki Boubon Antik Kenti’nden kaçırılan ve ABD’deki Cleveland Sanat Müzesi’nde bulunan Roma İmparatoru Marcus Aurelius’a ait bronz heykelin Türkiye’ye iadesi olduğunu hatırlattı. Bu sürecin rahmetli Prof. Dr. Jale İnan’ın öncülüğünde başlayan bilimsel ve diplomatik çabalarla sonuçlandığını belirten Ersoy, "Bu heykel yalnızca bir arkeolojik eser değil; kültürel egemenliğimizin bir sembolüdür" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, program öncesi sergiyi ziyaret etti. Eserleri inceleyen Erdoğan, ilgililerden bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan programın gerçekleşeceği salona eşi Emine Erdoğan ile birlikte geldi. Programa ayrıca Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Hayati Yazıcı, Hüseyin Yayman, AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, Ankara Valisi Vasip Şahin ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı da katıldı.