Tarih: 15.08.2025 11:46
Neredeyse çeyrek asırdır nefes mücadelesi mutlu sonla bitti
Çocuklukta yakalandığı zatürre sonrası KOAH teşhisi konulan İzzet Armutçu (55), neredeyse çeyrek asır boyunca oksijen makinesine bağlı yaşadı. Armutçu, yıllar süren bekleyişin ardından yapılan akciğer nakliyle yeniden hayata tutundu.
Çocukken geçirdiği zatürre rahatsızlığının ardından hastalığı ilerleyen ve KOAH tanısı konulan 55 yaşındaki İzzet Armutçu'nun sağlık durumu yıllar geçtikçe kötüleşti. 2001 yılından itibaren oksijen makinesine bağımlı hale gelen ve nefes açıcı ilaçlar kullanan Armutçu, yaklaşık 4 yıl önce organ nakil listesine alındı. Kendisine uygun akciğerin bulunacağı umuduyla yaklaşık 4 yıl listede bekleyen Armutçu, takip ve tedavilerinin yürütüldüğü Bilkent Şehir Hastanesi'nden sabaha karşı gelen telefonla yeniden hayata tutundu. Armutçu, beyin ölümü gerçekleşen ve organları bağışlanan kişiden alınan akciğerin nakledilmesiyle çeyrek asra yakın nefes mücadelesinde mutlu sona kavuştu.
"Öyle zor şartlar yaşıyorsun ki ellerini açıp 'Allah'ım yeter' diye yalvarıyorsun"
Çocukluğunda yaşadığı rahatsızlıktan ötürü zatürre teşhisi konulduğunu ve ilerleyen günlerde hastalığının KOAH'a evrildiğini belirten Armutçu, "En son akciğer sönmesi yaşadım. Akciğer sönmesi ile itibaren daha önce bir operasyon geçirdim ve daha sonra oksijen makinesi tercih edildi. Oksijen makinesi de bana yeterli gelmiyordu. Benim 25 yılım ölüm kalım savaşı gibi geçti diyebilirim çünkü insanız ihtiyaçlarımız ve yapamıyorsun. Bu sebepten dolayı da eşini, çocuklarını çağırıyorsun. Ben hastayım ama onlar da hasta gibi çünkü onları da etkiliyor. Moral olarak sıfır oluyorsun ve hastalığın daha da artıyor. Gece oluyor daralıyorsun, sabah oluyor uyuyamıyorsun. Öyle zor şartlar yaşıyorsun ki ellerini açıp 'Allah'ım yeter' diye yalvarıyorsun. Allah'ın gücüne gitmesin ama bunu dediğimiz çok oluyor. Bunu çekmek çok zor çünkü bir baş ağrısı, kırık veya fıtık gibi değil nefesin gelmiyor" ifadelerine yer verdi.
"Pencereyi açıp kuş gibi uçasım geldi"
Donörün bulunduğu haberini aldıktan sonra çok mutlu olduğunu ifade eden Armutçu, "Pencereyi açıp kuş gibi uçasım geldi. Öyle bir hayalim vardı. 'Allah'ım ben bu günleri de mi yaşayacaktım' dedim. İki şansım var; biri ölüm, biri naklim. Nakil olsam rahat nefes alıp yaşayacağım, öbürü de malum. Ailem bana çok fayda sağladı. Benim hem kolum hem bacağım oldular. Çok güzel teselli ettiler" şeklinde konuştu.
"Oksijen makinesi olmadan koridorda 25 tur attım"
Nakil ameliyatının gerçekleşmesinin ardından rahat bir şekilde nefes alabilmeye başladığını aktaran Armutçu, "5 metre yürüyemiyordum ama şimdi oksijen makinesiz koridorda 25 tur attım. Daha ben nakil olalı yaklaşık 1 ay oldu. Nakil gerçekten çok faydalı" ifadelerini kullandı.
"Taburcu olunca en çok ailemle yemek yiyip, sohbet etmek istiyorum"
Organ bağışı çağrısında bulunan Armutçu, "Hasta kardeşlerim rahat bir nefes alsın, sevinsinler. Onların duasını almak belki de çok üstündür. Ben donörüm için 'Allah Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, Allah'ım sevdiklerine sabır eylesin' diyorum. Taburcu olduktan sonra en çok ailemle yemek yiyip, sohbet etmek istiyorum. Enfeksiyon korkusundan kardeşim arıyordu çağıramıyordum. Ablam arıyordu eve davet edemiyordum. Çocuklarımla sohbet edemiyordum" dedi.
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Akciğer Nakli Merkez Sorumlusu ve Göğüs Cerrahisi Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Erdal Yekeler ise Armutçu'nun 3-4 yıldır nakil için bekleme listesinde yer aldığını ve 22 Temmuz'da çıkan dönör ile naklin gerçekleştirildiğini kaydetti.
"Tüm vatandaşlarımızı beyin ölümü gerçekleştikten sonra organ bağışına davet ediyoruz"
Tüm organ nakilleri içerisinde en fazla ölüm oranının organ naklinde gerçekleştiğini belirten Yekeler, "Biz, Akciğer naklinde beyin ölümü gerçekleşmiş hastalardan ancak organı alarak nakli gerçekleştirebiliyoruz. Bu da tabii ki akciğer naklini kadavraya bağımlı kılıyor. Dolayısıyla kadavradan yapılan organ nakillerinin canlıdan bağışa kıyasla çok az olduğu ülkemizde akciğer naklinin sayısı, bekleme listemizde olan hastanın eritilmesi yapılan bağışlarla mümkün olmaktadır. Dolayısıyla ülkemizdeki bu anlamda hassas olan tüm vatandaşlarımızı beyin ölümü gerçekleştikten sonra organ bağışına davet ediyoruz" dedi.
Ankara Bilkent Şehir Hastanesinin Akciğer Nakli Merkezinin ortaya koyduğu başarı ile Türkiye'deki en iyi merkez olduğunu ifade eden Yekeler, Türkiye'den daha önce akciğer nakline başlayan ülkelere göre kıyasla elde edilen bu başarının dünya ortalaması üzerinde olduğunun altını çizdi.
"Akciğer naklindeki süremiz 4 ila 6 saat arasında değişmektedir"
Akciğer naklinde yaşanan en büyük zorluklardan bir tanesinin donörden çıkarılan organın nakledilme süresi olduğuna dikkati çeken Yekeler, "Akciğer naklinde sonuçta iki organ nakli yapıyoruz. Akciğer naklindeki süremiz 4 ila 6 saat arasında değişmektedir. Bu da bizim için bu kadar zahmetli iki organ naklini yaptığımız koşuşturmacanın içerisinde bizi strese sokan en büyük sebep. Dolayısıyla biz kendimizi karaciğer ve böbrek nakli ile kıyas dahi etmiyoruz. Yapılan karaciğer ve böbrek nakillerinin yaklaşık yüzde 85'i canlıdan bağışla organ nakli şeklinde gerçekleşmektedir. Bu planlı bir ameliyat demektir ama akciğer nakli plansız bir ameliyattır. Büyük oranda nakillerimiz gece gerçekleşmekte ve plansız nakil olmakta. Akciğer naklindeki ekipte yer alan yaklaşık 20 arkadaşımız fedakarca bu faaliyetin içerisinde yer almaktadır" diye konuştu.
Armutçu'nun ameliyatının ardından 20 gün geçtiğini ve bu süre ile yoğun bakım sürecinin atlatıldığını belirten Yekeler, ameliyatın ardından ilk günlerde organ reddinin yaşanmaması ve enfeksiyon oluşmaması verilen mücadelenin başarıyla tamamlandığını ifade etti. Ayrıca Prof. Dr. Yekeler, diğer organ bağışlarında çok düşük olan ret oranının akciğer naklinde yüzde 60'ları bulabildiğini de sözlerine ekledi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-F0G61HQYBB