Tarih: 12.09.2025 16:04

İnönü Mağarası’ndaki 5 bin yıllık sır: Hastalıkları kömürle tedavi etmişler

Facebook Twitter Linked-in

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) akademisyenlerinin İnönü Mağarası'nda yürüttüğü disiplinlerarası proje, bölge tarihini yeniden yazacak bulgular ortaya koydu. Kömürün 5 bin yıl önce insanların hastalıklarında kullanıldığı ve antibiyotik direncinin de binlerce yıllık geçmişi olduğuna ulaşıldı.
Arkeoloji ve mikrobiyoloji gibi iki farklı alanı bir araya getiren ve "İnönü Mağarası Kazısı Toprak Örneklerinin Antibiyotik Direnç Genlerinin Tespiti ve Metagenomik Analizi" adıyla yürütülen projeye, Ankara Üniversitesi'nden de önemli bir bilimsel katkı sağlandı. Prof. Dr. Emre Keskin ve ekibinde yer alan Esra Mine Ünal ile Ayşegül Er Gökçe, mağara katmanlarında yürüttükleri titiz çalışmalarla hem antibiyotik direnç genlerinin izini sürdü hem de önemli bakteri gruplarını da içeren geniş bir mikroorganizma haritasını başarıyla ortaya çıkardı.

Kömür 5 bin yıl önce tedavide kullanılmış
BEUN Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fadile Gülden Ekmen, Zonguldak'taki kömür kullanımının bilinenin aksine 1800'lerde değil, günümüzden 5 bin yıl önce tıbbi amaçlarla kullanıldığına dikkat çekti. Ekmen, bu bulgunun tarih öncesi insanların çevrelerindeki doğal kaynakları ne kadar iyi tanıdığını gösterdiğini vurguladı.
Karadeniz Ereğli ilçesindeki İnönü Mağarası'nda 2017 yılında bugüne sürdürülen çalışmalarda günümüzden 5 bin yıl öncesine ait toprak numunelerinden tespit ettikleri sonuçları paylaşan Ekmen, Uzun Mehmet'in 1800'lü yıllarda kömürü bulmasıyla başlayan sürecin aslında tarih öncesine dayandığını anlattı.

Tarih öncesi insanlar bazı hastalıklarını kömürle tedavi etmiş
5 bin yıl önce insanların mide bulantısı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi hastalıkların tedavisinde kömür türevi malzemelerin kullanıldığının altını çizen Ekmen şöyle dedi:
"Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni ve desteği yanında rektörümüz Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer'in destekleri ve meslektaşım Doçent Dr. Hamza Ekmen'in bilimsel başkanlığında sürdürdüğümüz İnönü Mağarası kazıları 2017 yılından beri yapılıyor. Son projemizde Doç. Dr. Şükran Öztürk hocamızla çalıştığımız projede farklı bağlamlardan aldığımız toprak numunelerinde bazı analizler yaparak tarih öncesindeki insanların yaşam şartları, hastalık profilleri, beslenme alışkanlıkları gibi konulara dikkat çekmeye çalıştık. Beş tabakanın dördüncü tabakası olan ve biz arkeologların Erken Tunç Çağı olarak tanımladığımız tabakada, yaklaşık günümüzden 5 bin yıl önce insanların yaşadığı bu tabakada aldığımız toprak numunelerinde tespit ettiğimiz sonuçlar, o çağda yaşayan insanların geçirdiği hastalıkların genelde çevrede maruz kaldıkları bakterilerle ilişkili olarak gastrointestinal hastalıkları olduğunu yani mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı gibi hastalıklarla mücadele ettiklerini ve bu hastalıkların tedavisiyle ilgili de kömür türevi malzemeleri kullandıklarını bize gösterdi. Genelde bildiğimiz 1800'lerde Uzun Mehmet'in öyküsüyle başlayan kömürün keşfinin aslında bu tarihte değil, kömür türevlerinin günümüzden 5000 yıl önce bu bölgede kullanıldığını göstermesi açısından çok önemli. Kültürel olarak baktığımızda da aslında biz kömür türevlerinin yakın tarihte işte romatizma, ateş düşürmesi gibi tedavilerde uygulandığını biliyoruz. Günümüzde modern tıp da bunu kullanıyor, aktif karbon tedavisini. Ama burada aslında altı çizilmesi gereken en önemli unsur, bu tedavi biçiminin tarih öncesinden kültürel bellekle aktarılarak günümüze kadar geldiğinin altını çizmek anlamında çok önemli. Zonguldak'ta tespit edilen bir mağarada günümüzden 5 bin yıl önce yaşayan insan topluluklarının kömür türevi malzemeleri kendi hastalıklarının tedavisinde kullanıldığına dair sonuçları özetle anlatmaya çalışıyorum."

"Çağımızın sorunu sanılan antibiyotik direnci binlerce yıldır var"
Projenin mikrobiyolojik analizlerini yürüten Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şükran Öztürk ise en çarpıcı bulgularından birinin, modern tıbbın en büyük tehditlerinden biri olarak görülen antibiyotik direncinin sadece ilaç kullanımına bağlı olmadığını ve köklerinin binlerce yıl öncesine dayandığını kanıtlamaları olduğunu ifade etti.
Çevresel faktörler, mikrobiyal topluluklar, yaşam biçimi, geçirilen hastalıklar, iklim ve ekolojik unsurlar gibi pek çok faktörün antibiyotik direncini etkilediğine vurgu yapan Öztürk sözlerini şöyle tamamladı:
"Tespit edilen beş katman var ve biz bu beş katmanın dördünden mikrobiyolojik olarak çalışma yapmak adına toprak numuneleri aldık. Bir diğer hedefimiz de acaba günümüzden 6300 yıllardan itibaren başlamış olan bu dönemlere ait bir antibiyotik direnci bulabilir miyiz şeklindeydi çıkış noktamız. Çünkü antibiyotik direnci çağımızın, toplumların, tüm dünyanın ve tabi elbette Türkiye'nin de en büyük sorunları arasında yer almakta. Biz bu çalışmayla şöyle bir sonuca vardık diyebiliriz. Antibiyotik direnci sadece kullanıma bağlı değil, günümüzden 6300 yıl öncesine ait bir dönemden itibaren aslında var olmuş ve sadece kullanıma bağlı değil çevresel faktörler, insan faktörleri, mikrobiyal topluluklar, yaşam biçimleri, geçirilen hastalıklar, bitkisel durum, iklim, ekolojik unsurlar gibi birçok faktörün de aslında direnci etkilediğini gördük. Özellikle 3 katmanda biz antibiyotik direnç genlerini bulduk ve bu bize gerçekten direnç genlerinin çok geçmişe dayanan bir hikayesi olduğunu gösterdi. Tehlike bu anlamda biraz daha düşündürücü hale geldi çünkü sadece kullanım değil birçok faktörün de yer aldığı bir sorun mevzu bahis. Dolayısıyla aslında tek sağlık dediğimiz o bütüncül yaklaşımı destekleyen bir sonuca varmış olduk biz mikrobiyoloji olarak."



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-F0G61HQYBB